Hangisi Tuhaf? - Nilgün Cerrahoğlu

  • Arşiv
  • |
  • Basın
  • |
  • 09 Haziran 2012
  • 04:14

1. Demokratikleşme adına yapılan bir açılım toplantısında pankart açan öğrencilere 8.5 yıllık hapis cezası verilmesi…

2. Pankart açmanın başlı başına suç olması…

3. Keza, parasız eğitim istemenin terörle eşdeğer tutulması…

4. “Düşünceyi açıklama özgürlüğü, gösteri ve yürüyüş hakkı anayasada tanınmaktadır. Gençler bu hakkı kullanmıştır” diyen savcının yetkileri alınarak, dava dışına çıkarılması…

5. Onun yerine bakan bir ikinci savcının, aynı dava verilerine dayanarak aynı gençleri bu defa “örgüt üyeleri” olmakla itham etmesi…

6. Yargıda değerlendirmelerin bu denli keyfi biçimde bir uçtan diğer uca savrulabildiği bir ülkede, “yargı bağımsızlığından” söz edilebilmesi…

7. 600’ü aşkın öğrencinin bu nevi suçlardan halihazırda tutuklu bulunması…

8. Anayasal hakların “terör suçu” diye tanımlanabildiği ortamda, “hukuk devleti” ve “ileri demokrasi” laflarının telaffuz edilebilmesi…

9. Mevcut anayasada tanınan mevcut haklar kullanılamazken; “biz daha demokratik anayasa yaparız” iddiası ve projeleriyle ortaya çıkılması…

10. Tutarlığı ve samimiyetinden kuşku duyulmayan bir gerçekmiş gibi dayatılan bu projenin, kamuoyunda adeta ciddiymiş gibi pazarlanması…

11. Aynı “demokratikleşme projesi” çerçevesinde “ye(t)mez ama evet” demiş aydınların olup biten karşısında hâlâ tavana bakıp ıslık çalıyor olması…

12. “Pardon hata yaptım! Ve maalesef yanıldım. Etrafı da yanılttım” demek yerine, manevra yapması güç virajlarda, herkesten çok bağırıp zeytinyağı gibi maharetle hâlâ üste çıkılması…

13. Zeytinyağı gibi üste çıkarken, iktidara bindirmek adına “Yav yoksa siz de mi Kemalist oldunuz?” demek suretiyle gard alınması…

14. Toplum tarafından bu şarlatanlığın ve maskaralığın hoşgörülmesi. Ciddi “özeleştiri talebinin” gelmemesi...

15. Yanar döner aydınların şan, şöhretlerinden bir şey yitirmemeleri, itibarlarının eksilmemesi…

16. İlkesizlik, saygısızlık, edepsizlik ve küstahlığın bu toplumda her şart altında prim yapması…

17. OECD ülkeleri arasında yaşam kalitesi bakımından ısrarla, sürekli en kötü konumda çıkan Türkiye’nin eğilip bükülmeyen gerçekleri karşısında topluma habire, doludizgin “AKP’nin büyük dünya vizyonu” ve “değişimi doğru okuyan parti” propagandalarının yapılması…

18. “Üç çocuk”, “üç çocuk yetmez, beş çocuk” dayatmasıyla eve kapatılmak istenen kadınların rahimlerindeki ceninlere dahi “Artık o senin olmaktan çıkmıştır!” söylemiyle karışılır olması…

19. Başörtüsünün “özgürlük” olduğu ülkede kadının rahmine el konulması…

20. Despotluğuyla nam salan, dünyanın en kalabalık ülkesi Çin’de olduğundan daha çok sayıda gazetecinin Türkiye hapishanelerinde tutuluyor olması…

21. Bin yıl öncesinde yaşayan Hayyam gibi bir filozof şairin düşüncelerini paylaşmak/yaymak hasebiyle sanatçılara hapis cezaları öngören davaların açılabilmesi…

22. Sanatçının “Sen de kim oluyorsun?” diye aşağılanması…

23. “Nereden bilim sevindiğini… Hadi bi takla at da görelim… Bi oyna bakalım… Oyna… Nasıl oynarsın.. Çalsın… Çal davulcu!” diyen bakanların, burnuna tasma takılan “ayı” gibi (ki artık bu “hayvan haklarına” aykırı!) “vatandaş oynatması”…

24. O bakanın hâlâ hükümetin “en muteber” üyelerinden biri olarak görevde kalması….

25. Birmanya veya Rusya’da “insan hakları, demokrasi yok” diye yeri göğü inleten ABD ve AB’nin, bizdeki mevcut tabloyu “Müslüman, Arap âlemine örnek” alınacak “model ülke” göstermesi…

26. Komşu Suriye’de, demokratikleşme adına her geçen gün artan dozda “Esad gitsin!” markajı uygulanırken, Erdoğan’ın “aynı demokrasi değerleri” kapsamında Batı camiasında kabul görmesi…

27. Sarkozy, Le Pen, Berlusconi’den Erdoğan’a dek demokrasinin içinin bunca boşaltılmasına rağmen bu kavramın hiçbir suretle sorgulanmaması…

28. Demokrasiyi de geçtim, bu riyakârlıkların yaşandığı bir ülkede insanların hâlâ aynaya bakabiliyor olması…

Sorarım size…

En çok…

Bunların hangisi tuhaf?

Cumhuriyet / 09.06.12