Çapa’da işçi kıyımı sürüyor

  • Arşiv
  • |
  • Sınıf Hareketi
  • |
  • 10 Mart 2012
  • 10:50

(10.03.12) - İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi’nde çalışan 115 taşeron işçisi işten çıkarıldı. Ocak ayında Çapa’da 8, Cerrahpaşa’da 43 işçi olmak üzere toplamda 51 işçi işten çıkarılmıştı. Üniversite yönetimi işten atma politikasını sürdürüyor. Bugüne kadar üniversite yönetimi 166 işçiyi işten çıkarmış oldu. İşten atmaların süreceği bekleniyor. Bu sayının artarak 400’e ulaşacağı tahmin ediliyor.

 İstanbul Tıp Fakültesi Taşeron İşçileri Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği'nin üyelerinden Kadir Ağsu ile Çapa'da Ocak ayında başlayan işçi kıyımları üzerine yaptığımız röportajı yayınlıyoruz. İstanbul Tıp Fakültesi taşeron işçisi Kadir Ağsu, derneğin kuruluş süreciyle birlikte bugün yürüttükleri çalışmaları anlattı.

6 Ocak'ta 8 kişi, 26 Ocakta 43 kişi olmak üzere toplam 51 işçinin işten atılmasından sonra eylemli süreç başlattınız ve bugün bu süreci burada çadır kurarak devam ettiriyorsunuz. Taşeronlaştırmaya karşı yürüttüğünüz mücadeleye nasıl başladınız?

Kadir Ağsu: Taşeron İşçileri Dayanışma ve Yardımlaşma Derneğimiz Mart 2010'da kuruldu. Bu birlikteliğin başlangıcı yemek parasının kesilmesi ile oldu. Yemek parasının kesilmesine karşı dilekçe toplamaya başladık ve 1600 tane dilekçe topladık. Dekanlığa götürüp teslim edecektik. Ama baktık ortada 1600 kişilik kitle var. Bunlar yapılan haksızlıklara karşı geliyor. Bu kitle içinde bulunan temizlikteki arkadaşlarımız, Belediye-İş sendikası ile burda acı bir deneyim yaşadılar. Belediye-İş sendikası ile toplu iş sözleşmesi yapacak duruma gelindi. Fakat sendika bunları yüzüstü bırakıp çekti gitti. Sonra Dev-Sağlık İş'te örgütlenmeye başlandı. Yaklaşık 400 arkadaş anfide beklerken kimse gelip onlarla konuşmadı. Onların dertlerini dinlemedi. Yani sendikacılarla bizim burada yaşadığımız bu tatsız, hiçkimsenin istemediği olaylar yaşanınca dernek kurucu üyeleri de oturup dernekte karar kıldılar. Dernek Çapa, Cerrahpaşa ve Haseki Kardiyoloji, yani İstanbul Üniversitesine bağlı kurumlar için geçerliydi. Kuruluşundan sonra dernek, dekanlıkla yıllık izinler için yazışmalar yaptı. Herkese yıllık izin hakkı verildi. Kişilerin yıllık izinleri alındı. Yıllık izinler kabul edildikten sonra, dedik ki kıdeme göre olsun. İşe giriş yılına göre olsun. Sonra kıdeme göre izin kullandırıldık. Ardından geçmişe dönük ne kadar iznimiz varsa onu verin dedik. Bunları da almaya başladık.

-İşten çıkarılma noktasına nasıl gelindi?

Kadir Ağsu: Toplam 1450 üyenin üzerindeyiz. Çalışma bakanlığının tuttuğu bir inceleme raporu var. Ve bu inceleme raporunu kesin karara bağlayan 4. İş mahkemesinin kararı var. 4b kadrosuna alın bizi dedik. Almadılar. KPSS ile 4b işçisi aldılar. Ve raporlar tutulduktan sonra mevcut taşeron çalışan kadro sayısı şişirilerek 4227'ye yükseltildi. Bir buçuk sene de burayı doldurdular. Daha sonra birçok işçiyi işten çıkardılar. Tabii bunlar sonradan işe girenler olduğu için göze batmadı. Ne zaman ki burda 8 tane röntgen teknisyeni Çapa'dan, 43 tane Cerrahpaşa'dan eleman atılıp, iş bu noktaya gelince Cerrahpaşada direniş çadırı kurmak istedik. Cerrahpaşa'daki arkadaşlarımız, dekanımızın onlara verdiği vaatlar doğrultusunda çadırı kaldırdılar. Çadırımız orda en fazla 4 saat kalmıştır. O çadırın kalkması ile birlikte direniş bir şekilde kırıldı. Şimdi o dava açan arkadaşlara Dekan bey davalarınızı geri çekin, biz sizi Nisan da işe başlatacağız diyor. Yine vaad. Nisan da işe başlatacağız, ama iş aktinizin sonlandırılması bizim elimizde değil diyorlar.

-Bu vaadler hakkında ne düşünüyorsunuz. Hayata geçebilmesinin koşulları varmı?

Kadir Ağsu: Bir taahhütname yazsın dekan, altını imzalasın. Dekandan bunu da istedik. Ama ordaki arkadaşlar bunu istemedi nedense. Bunların sözde kalacağını biz biliyoruz. Rektör yardımcısı Kamil Adalet görüşmemizde 400 işçinin 31 Mart 2012 tarihinde çıkartılacağını söyledi. İhale sözleşmesi bitince 31 Mart'ta işçilerde işten çıkartılacak. Bizim çalışanlarımız inanmadı. Böyle bir şey olmaz 400 kişiyi nasıl çıkartır bir üniversite. Bunu yapamaz dediler. 3 Mart 2012'de Cumhuriyet gazetesine verdiği demeçte rektör işçi çıkarılacağını söyledi. Bize inanmayanlar artık bazı şeylerin değiştiğini gördü.

- Çalışma Bakanlığı'na başvurdunuz mu?

Kadir Ağsu: Çalışma Bakanlığı alt işverenlik yasa tasarısını görüşmek için kamuda taşeron bünyesinde çalışan işçilerin üye oldukları dernekleri Ankara'da toplantıya çağırdı. 11 Aralık 2011'de Türkiye genelini kapsayan toplantı oldu. Toplantıda “ikinci maddeyi kesinlikle değiştirmenizi istemiyoruz, taşeron sisitemini tamamen kaldırmak için geldik” dedik. Bakan, bu sistemin 1936 getirildiğini söyledi. Biz “Hayır, bu kamuya sizin hükümet döneminizde 2002'de geldi” dedik. Görüşmelerde henüz bir sonuç yok. Sırası gelmişken taşeronlaşmanın burada başladığı dönemi anlatayım. Daha önce işe alımlar, çıkışlar ve çalışma koşulları üniversite dernekleri ve vakıfları tarafından yapılıyordu. 2004'de ilk taşeron firma girdi buraya. Burada önce çalışan işçiler taşeronlaştırıldı. Dışardan bir şirket geldi. İşçiler oraya aktarıldı. Şirketler sürekli değiştirildi. Biri geldi, biri gitti. 8 yılda en az 20 şirket geldi. Altı aylık, dört aylık, sekiz aylık sürelerde çalıştırıldılar. Ben 98'de başladım. 2004'e kadar vakıf işçisi idim. Ardından taşerona aktarıldık. Yirmi tane kimlik kartım var şimdi, yelpaze gibi.

- Taşeron firmaların sık değişmesinin nedeni nedir?

Kadir Ağsu: Hizmet alımı kısa dönemler halinde yapılıyor. Hepsi aynı işi yapıyor. Taşeron patronlarının karına oluyor kısa süreli olması. Mafyalaştı taşeron patronları. Balını, yağını, kaymağını o kadar güzel yemeye başladılar. Başlagıcında Doğuş'tu. Şimdi Marmara çalıştırıyor bizi. Hepsi aslında bir iki şirketin alt şirketleri. 8 sene önce Doğuş olarak başlayan şirket, şimdi Marmara olarak iş yapıyor. Aynı şirket, aynı proje müdürü. Taşeron firma önceden seni istediği gibi çıkartabiliyordu. Şimdi derneğin kurulması ile işler eskiye göre zorlaştı. İşçiyi çıkartmak için mutlaka elle tutulur bir nedeni olması şart. Şirketle üniversite arasında şartname var. Yeni sözleşmeyi taşeron firma imzalatır. Avukat aracılığı ile ibranameler hazırladık. Haklarımızın olduğuna dair.

-Taşeronlaşmaya karşı ilk mücadeleme adımı olarak dernekleştiniz. Sonra işten atma saldırısına karşı çadır kurdunuz. Eylemler düzenlediniz. Bir adım daha ileri götürdünüz mücadeleyi. İşten atılmalarla birlikte nasıl bir süreç yaşandı. Nasıl bir mücadele hattı izliyorsunuz?

Kadir Ağsu: Radyolojiden atılan 8 arkadaştan sonra, belki taşeron tarihinde bir ilki yaptık. 2,5 saat iş bırakma eylemi yaptık. Dekanlığın önünde basın açıklaması yaptık. İş bırakma eylemimiz çok ses getirdi. Sonra rektörle görüşmelerimizde 400 işçinin atılacağını öğrendik. Ve buna nasıl engel olabiliriz, önüne nasıl set çekebiliriz. Biz değil 400, bir kişinin dahi işten atılmasını istemiyoruz. Bilgilendirme ve uyanış çadırı adı altında, bütün herkesi uyaracağız diyerek çadırı 21 Şubat'ta kurduk. Biz aynı zamanda sağlık hakkı için mücadele yürüten Çapa Meclisinin bir parçasıyız. Burada sağlık hakkını anlatan, bilgilendirme amaçlı halka açık mektuplarımız var, onları dağıtıyoruz. 11 Mart'ta Ankara'da Türkiye Büyük Sağlık Hakkı Meclisi toplanacak onun bilgilendirmesini yapıyoruz. “Taşeron işçilerinin sesi” adında bültenimiz var. Bizlerin yaşadıklarını ve ne istediğimizi anlatan bültenleri dağıtıyoruz. Bide imza topluyoruz. Bu çadırı bilgilendirme ve uyanış çadırı olarak tutuyoruz. Ama eğer işçiler daimi işçi sıfatı ile 4b kadrosuna geçirilmez ise ve işçileri atarlarsa bu çadır direniş çadırı olacak. Ve hiç bu kadarda sakin durmayacağız. Artık buradan çok farklı sesler çıkacak.

- Taşeronlaştırma sistemine karşı mücadele hakkında ne söylemek istersiniz? İleri ki evrelerde neler yapmayı düşünüyorsunuz?

Kadir Ağsu: Geçtiğimiz hafta cuma günü Ankaradaydık. Taşeron İşçileri Platformu olarak siyasi partilerle görüşüldü. Bizde görüşmelere müdahil olduk. Ve ordaki arkadaşlarla konuşmalarımızda mücadelemizin birinci maddesini taşeronu kamudan kaldırmak olarak belirledik. Anayasaya “Kamuda taşeron çalıştırılamaz” maddesini koyduralım dedik. Bunu talep ediyoruz. Önce platformda 19 dernek idik, sonra 34 oldu. Birde karşımıza, taşeronlaşmayı kabul eden ve yaygınlaştıran hükümet yanlısı dernekler oluşturuluyor. Biz bunlara takılmadan yolumuzu yürüyeceğiz. 17 Mart'ta İstanbul Eğitim Sen 8'nolu şubede bir toplantı yapacağız. İstanbul genelinde çalışan tüm taşeron işçilerini oraya davet ettik. Size üye olalım diye başvuran, diğer devlet hastanelerinde çalışan işçilerle toplanacağız. İstanbul'dan bir başlangıç yapacağız. Daha sonra Türkiye genelinde bunu yapacağız. Çapa içinde başladığımız bu mücadeleyi tüm Türkiye'ye yaymaya çalışacağız.

- Sizin gibi taşeronlaşmaya karşı mücadele edenlere son olarak ne söylemek istersiniz?

Kadir Ağsu:Sizin aracılığınız ile şunları söylemek istiyorum. Birincisi sendikalara seslenmek istiyorum. Burda 1112 işçi asıl işverenin işçisidir. Ve 2009 yılından bu yana, daimi işçiliği mahkeme ile kazanmışlar. Bu kazanımlarımız “hak hukuk devletinde” yaşadığımızdan bize verilmiyor. “Sosyal devlet” olduğumuzdan da sendikalar bizi görmüyor. Bize her platformda destek olan SES'e teşekkür ediyoruz. Sendikalar biraraya gelsin otursunlar konuşsunlar. Burda 1112 tane aktif olarak çalışacak işçiler var. Bunlar için ne yapabilirizi onlar düşünsün. Artık sendikacılar, patron rolünden çıksınlar. Sendikacılarda artık işçi sınıfı ile birlikte olsunlar.

Kızıl Bayrak / İstanbul