ABD’den İsrail’e İran için sarı ışık - Kadri Gürsel

  • Arşiv
  • |
  • Uluslararası Siyaset
  • |
  • 08 Mart 2012
  • 07:22

Obama yönetimi İsrail’in, nükleer programını engellemek amacıyla İran’a saldırmasını istemiyor.

Çünkü bir Amerikan yönetiminin seçim yılında arzulayacağı en son şey, Ortadoğu’da bir savaşın neticesinde, petrol fiyatlarının roket gibi arşa yükselmesidir.
İsrail saldırırsa, Başkan Obama bunu istemediğini ne kadar anlatırsa anlatsın ve bu ne kadar doğru olursa olsun, kendisine inanmak istemeyenler inanmamak için bazı nedenler bulacaklar.
Mesela şu durum, o nedenlerden sadece biridir: İsrail’in yeraltındaki İran nükleer tesislerine karşı kullanacağı “sığınak deliciö Amerikan malı GBU-28 bombalarından en az 55 adedinin Obama yönetiminin onayıyla 2009’da bu ülkeye gizlice satıldığı, uzun bir süredir sır değil. 2009’da da İsrail’in İran’a saldırabileceğinden bir ihtimal olarak söz ediliyordu. Dolayısıyla ABD bu bombaların İsrail tarafından İran’a atılmak üzere satın alındığını biliyordu.
Ayrıca, bir İsrail saldırısından sonra İran’ın muhtemel misillemeleri ABD’yi de savaşın içine çekebilir ve bu durum yine seçim yılı realiteleri açısından Obama için risklidir.
Diğer taraftan İsrail hükümeti, mevcut şartlarda müzakerelerin başarısı için bir saldırıyı ertelemekten yana görünmüyor. İsrail hükümeti, İran’ın uranyum zenginleştirmeye devam ederken bir taraftan da müzakere sürdürmesinin, nükleer programına zaman kazandırmaktan başka bir amaca hizmet etmeyeceğini düşünüyor.
İsrail basınında yer alan haberlere bakılırsa Netanyahu geçen pazartesi Beyaz Saray’da ABD Başkanı Obama ile yaptığı uzun görüşmede bu konudaki kırmızı çizgilerini şöyle oluşturmuş:
İran’ın Kum kenti yakınlarında bir dağın içine oyulmuş, Fordo uranyum zenginleştirme tesisleri kapatılsın; İran uranyum zenginleştirmeyi askıya alsın ve yüzde 3,5 seviyesinin üzerinde zenginleştirilmiş ne kadar uranyum varsa İran dışına çıkarılsın...
Bunlar, İran’ın duymaktan bile nefret ettiği ön koşullar.
İsrail, bütün askeri, politik ve psikolojik hazırlığını İran’ın nükleer tesislerine saldırmak üzere yapıyor. Saldırı ihtimali her geçen hafta ve ay yükseliyor. İsrail’in ciddi endişesi, İran’ın nükleer silahı amaçladığından hiç şüphe etmediği programının iki türlü dokunulmazlık kazanması...
Önce, İran’ın uranyum zenginleştirme faaliyetini güçlü bombalara mukavim Fordo tesisinde yoğunlaştırarak İsrail’in askeri yeteneklerine karşı elde edilebileceği bir dokunulmazlık.
Sonra da öngörüler doğrultusunda, en erken 2012’nin sonuna doğru nihayet biriktirdiği malzeme ve teknoloji ile İran’ın bir nükleer eşik ülkesi, yani istediği an atom bombası üretebilecek bir güç haline gelerek sahip olacağı ikinci bir dokunulmazlıktan söz etmek mümkün.
Obama yönetimi ise “İran’a karşı bütün seçenekler masadaö diyor. Hatta Başkan Obama geçen pazar Amerikan Yahudi kuruluşu AIPAC’te yaptığı konuşmada amaçlarının “nükleer bir İran’ı çevrelemek değil, İran’ın nükleer silah sahibi olmasını önlemek olduğunuö söylerken, bu doğrultudaki siyasi ve ekonomik önlemlerin yanı sıra ilk kez açık ve seçik biçimde “askeri seçeneğe başvurmakötan söz etti.
ABD’nin askeri yetenekleri elbette ki İsrail’inkinden çok daha fazla...
Ama İran nükleer eşiğe eriştiğinde bu yeteneklerin bir geçerliliği olacağı da şüpheli...
Şurası belli ki, Netanyahu hükümetinin İran’la ilgili kırmızı çizgisi daha yakına, Obama yönetimininki ise daha uzağa çekilmiş bulunuyor. Ve iki liderlik arasında güçlü bir güven ilişkisinin mevcut olduğundan söz etmek mümkün değil.
Obama, tek yanlı hareket etmesinden çekindiği Netanyahu’dan “İran sorunuönun halli için Amerikan yönetimini “vasiö tayin etmesini arzuluyor aslında. Ama Netanyahu, Obama’ya vekâlet vermiyor.
İran’ın nükleer silah programının durdurulmasına dair ABD ve İsrail pozisyonlarının genel parametreleri bunlar.
Peki, “Netanyahu’nun geçen pazartesi günü Beyaz Saray’da Başkan Obama ile yaptığı uzun görüşmeler, bu parametrelerde bir değişikliğe yol açtı mı?ö diye sorarsak...
Cevap, “Hayırö olur.
Baş başa görüşmeden önce Netanyahu, medyanın önünde yaptığı kısa konuşmada Obama’dan lisan-ı münasiple, İran’a saldırı için “hoşgörü ve anlayışö istedi. “Sorumluluğum, İsrail’in kendi kendisinin efendisi olarak kalmasıdırö cümlesinin başka bir anlamı yoktu.
Obama zaten bir gün önce AIPAC’teki konuşmasında, “İran, İsrail’in kendi güvenlik ihtiyaçlarını karşılamak hususunda kendi kararlarını alma hükümranlığına sahip olduğundan şüphe etmemelidirö diyerek, istenileni söylemişti.
Ortaklardan büyük olanın, küçük olana ne kırmızı ne de yeşil ışık yakabilecek siyasi gücü var.  

Not: Bu yazı bir seyahatin neden olduğu zorunluluk nedeniyle önceki gün (6 Mart) yazılmıştır.

Milliyet / 08.03.12