İşçi sınıfı çok zor yaşam koşullarıyla boğuşmakta, adeta yaşam savaşı vermektedir. Günde 10-12 saat çalışmak zorunda kalmakta, kelimenin gerçek anlamında hayatta kalma mücadelesi vermektedir. Bu savaşım içerisinde tüm yaşamları çalışmaktan ibaret hale gelmekte ama insanca yaşama imkanından yoksun kalmaktadırlar. Sefalete mahkum ettikleri işçilerin yarattığı değerleri gasp eden kapitalistlerin kasalarında ise devasa bir servet birikmektedir.
Kimi işçiler bu serüvenin farkında, kimileri ise şükür ile “yaşamını” sürdürmektedir. Birçok işçi vahşi sömürünün farkında olsa da bunun ayrıntılarına dair bilincini geliştirme imkanından yoksun bırakılmaktadır. Kapitalist düzenin işleyişi de öncelikle işçilerin düşünmesini, sınıf bilincini geliştirmesini engellemeyi hedefliyor.
***
Burada önereceğimiz, Yaşar Kemal’in Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca adlı eseri bir fabl şeklinde, çocuk kitabı olarak görünen fakat tepeden tırnağa kapitalizmin işleyişini anlatan bir kitaptır. Sermayenin işçi sınıfını nasıl yönettiğini, onun kimliğini, işçi bilincini, düşüncesini ve zamanını nasıl yönettiğini detaylı bir şekilde anlatırken, sınıfın kurtuluşunun yolunu, Filler Sultanını nasıl devirdiklerini de bir roman olarak çizmektedir.
Kitapta; fillerin karıncaları sömürgeleştirmesi ile başlayan süreçte düzenin nasıl devam ettirileceği, kimlerin işbirlikçi olacağı ve kimlerin işçi sınıfı (karıncalar) içerisinde ajan rolü oynayacağı güzel bir dille anlatılıyor. İşçi sınıfının yozlaşması, kimi işçilerin kendilerini burjuva sanmaları, zengin sınıfların yaşantısına özlem ve özenti duymaları gibi konular ayrıntılı bir şekilde işleniyor. Egemenlerin; işçilerin aslında işçi olmadıkları, her birinin zengin bir (fil) olduğu yanılsamasını nasıl yaydıkları anlatılıyor. Bu propaganda, ormanın farklı yerlerine konumlandırılan borazanlarla “karınca diye bir şeyin olmadığı, aslında herkesin fil olduğu” anonsunun tekrarlanmasıyla yapılıyor. Bu da “andımız”ı veya “ezan”ı sembolize ediyor.
Romanda fillerin “sömürü düzeninin ezelden beri var olduğu algısını” yaratmak için nasıl çalıştıkları ve karıncaları mevcut işleyişin demokratik olduğuna inandırmak için neler yaptıkları anlatılıyor. Bunun için karıncaların “sömürü” kelimesini kullanmaları bile yasaklanıyor.
Kitapta, filler karıncaları acımasızca sömürürken kimi karıncaların, karınca toplumuna “kurtuluş” vadederek “fillerle karıncalar kardeştir” algısı yaratmak için nasıl çalıştıkları anlatılıyor. Burada ise düzen içi arayışlar ortaya seriliyor.
Romanda kapitalist işleyişe dair birçok farklı detay da bulunuyor. Edebi anlatımla dile getirilen o detaylara ulaşmak ise meraklı okuyucunun, bilhassa işçi kardeşlerimizin okumasına bağlıdır. Şimdiden iyi okumalar…
F. Deniz