ABD ve NATO'nun “kabul edilebilir” savaş politikaları

Emperyalist dünyanın yıkıcı savaş politikalarına karşı ortak bir mücadele hattı kurmak artık insanlık için varoluşsal bir düzeye varmış bulunuyor. Ancak unutulmamalıdır ki, savaş baronlarının oyunlarını ancak ezilen halkların ve emekçi sınıfların örgütlü direnişleri bozguna uğratılabilir.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Dünya
  • |
  • 25 Kasım 2024
  • 08:00

ABD’nin Ukrayna’ya uzun menzilli ATACMS füzelerini kullanmasına izin verdiğini açıklamasını Zelenski rejiminin bu füzelerle Rusya’ya saldırması izledi. Akabinde İngiltere-Fransa ortak üretimi Storm Shadow füzeleriyle Rusya topraklarına saldırı düzenlendi.

ABD ve NATO’nun Ukrayna’ya sağladığı bu uzun menzilli silah sistemleri, çatışmayı küresel bir savaşın eşiğine taşımış bulunuyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in “Ulusa sesleniş” konuşmasında, “Batı’nın Ukrayna üzerinden yürüttüğü provokatif stratejiler, yalnızca savaşın şiddetini artırmakla kalmıyor, aynı zamanda dünya çapında yeni bir çatışma düzeninin kapılarını aralıyor” demesi ve ABD’nin "Nükleer silah kullanımı kabul edilebilir" beyanı, insanlığın geleceğinin ağır bir tehdit altında olduğunu yeniden hatırlattı.

Batı'nın provokasyonları ve uzun menzilli silahlar

Ukrayna'nın, ABD yapımı ATACMS ve İngiltere-Fransa ortak üretimi Storm Shadow füzeleriyle Rusya topraklarına yönelik saldırıları, gerilimi doruk noktasına taşıdı. 

Putin, bu saldırıların Batı’nın desteği olmadan gerçekleşemeyeceğini vurgulayarak, NATO ülkelerinin Ukrayna’ya bu silahları sağlayarak doğrudan çatışmanın tarafı haline geldiğini ifade etti. Uzun menzilli silahlarla Rusya topraklarının hedef alınması, bu silahları üreten ülkelerin uzmanları olmadan mümkün değil. Bu, Batı'nın doğrudan çatışmayı tırmandırdığı ve bir üst aşamaya taşımak istediğini kanıtlayan bir gerçektir.

Bu gelişmeler, Rusya’nın nükleer olmayan hipersonik balistik füze sistemi Oreşnik ile Ukrayna’daki stratejik hedeflere karşılık vermesine yol açtı. Modern hava savunma sistemleri Oreşnik füzelerini engelleyemiyor; bu füzeler hedeflerine öyle hızlı ilerliyor ki savunma sistemlerini devre dışı bırakıyor. 

Oreşnik, savunma sistemlerini aşan teknolojisiyle Batı’nın “askeri üstünlük” iddialarını zora sokarken, ABD ile müttefiklerinin stratejik hesaplarını yeniden gözden geçirmesine neden oldu. Putin, ABD’nin 2019’da Orta ve Kısa Menzilli Nükleer Kuvvetler Anlaşması'nı tek taraflı feshetmesini küresel stratejik dengeyi bozan bir hata olarak nitelendirdi. Bu hamlenin ardından NATO’nun Doğu Avrupa’da askeri üsler kurması, Rusya’yı kendi savunma doktrinini değiştirmeye zorladı. Rusya, kıtalar arası balistik füze kullanmasını, ABD ve Batı'nın provokatif ve savaşı tırmandırıcı eylemlerine karşı bir misilleme olarak deklare ediyor.

ABD'nin tehlikeli stratejisi: “Kabul edilebilir nükleer savaş”

ABD Stratejik Komutanlığı Sözcüsü Tuğamiral Thomas Buchanan’ın, nükleer savaşın "kabul edilebilir" olduğunu açıklaması, uluslararası arenada büyük tedirginliğe ve tepkiye neden oldu. Buchanan’ın, "Nükleer cephaneliğimiz, ABD'nin çıkarları için bir caydırıcı olarak muhafaza edilmelidir" sözleri, nükleer bir çatışmanın artık uzak bir ihtimal olmadığını, aksine ABD’nin bu olasılığı bilerek masaya koyduğunu gösteriyor.

Washington, nükleer silahların "siyasi bir araç" olarak kullanılabileceğini öne sürerken, bu yaklaşımın arkasında elbette ki ABD’nin küresel hegemonyasını koruma ve yayma çabası yatıyor. Rusya ve Çin, bu açıklamalara sert bir şekilde tepki vererek, ABD'nin küresel güvenliği baltaladığını vurguladılar. Rusya, nükleer bir çatışmayı önlemek için sorumlu bir tutum sergileme çağrısında bulunurken, Çin Dışişleri Bakanlığı ABD’yi “modası geçmiş hegemonya düşüncesini” sürdürmekle suçladı. Son gelişmeler, gelinen aşamada “nükleer caydırıcılık ilkesinin” yerini “nükleer tehdit oyunlarına” bıraktığını gösteriyor.

Nükleer savaş: Kazananı olmayan bir felaket

Küresel bir savaşın nükleer bir boyut kazanması durumunda, insanlık tarihinin en büyük trajedilerinden birinin yaşanacağı kesindir. Bu tür bir çatışmada kazanan taraf olmayacak; ancak kaybedenler on milyonları bulacak. 

Hiroşima ve Nagazaki’nin yıkıcı mirası hâlâ insanlığın belleğinde tazeyken, ABD’nin nükleer silah kullanımını olağanlaştıran politikaları, emperyalist çıkarların insan yaşamını hiçe sayan doğasını bir kez daha gözler önüne serdi.

Rusya Devlet Başkanı Putin’in, Batı’nın kışkırtmalarına karşı “nükleer uyarıları” ise bu gerilimi daha da artırıyor. 

ABD ve NATO tüm dünyayı küresel bir çatışmaya itiyor. ABD ve Batı’nın Ukrayna’daki varlığı yalnızca bir “askeri destek” meselesi değil, tüm dünyaya yönelik nükleer bir tehdide evirilmiş bulunuyor.

Washington’ın stratejik çıkarlarını koruma adına başvurduğu yöntemler, bölgesel bir çatışmayı küresel ölçekte bir savaş senaryosuna dönüştürüyor. 

ABD ve NATO’nun nükleer savaş söylemleri, Rusya’nın karşı hamleleri gezegenimizi ve insanlığı tehdit eder bir düzlemde seyrediyor. 

“Yeni bir emperyalist dünya savaşı, herkesin hemfikir olduğu gibi ancak bir nükleer savaş olabilir. Bu da kapitalist barbarlığın insanlığı nihai bir çöküşe götürmesi anlamına gelir. Bu gerçek, emperyalizme ve militarizme karşı, emperyalist saldırganlığa ve savaşa karşı, etkili bir barış mücadelesinin güncel önemini ortaya koymaktadır. Bu mücadele devrimci bir bakış açısıyla ele alınıp yürütülmeli, ama halen sürdürülmekte olan savaşın derhal durdurulması acil talebini de içermelidir.”  TKİP VII. Kongre Bildirgesi

Emperyalist dünyanın yıkıcı savaş politikalarına karşı ortak bir mücadele hattı kurmak artık insanlık için varoluşsal bir düzeye varmış bulunuyor. Ancak unutulmamalıdır ki, savaş baronlarının oyunlarını ancak ezilen halkların ve emekçi sınıfların örgütlü direnişleri bozguna uğratılabilir.