İnsan derdini oya gibi işler Yaşar Kemal. Bir de her bir doğa olayı bir roman kahramanıdır. Yağan yağmur, duran taş, eskiyen yapı... Çukurova’nın ovasını, taşını, yaylasını, kalanını, gidenini, hayalle, masalla, efsaneyle yüzlerce yıl öteye taşımıştır. Kartalın uçuşunu, böceğin ötüşünü bir okudunuz mu ondan, kendinizi yüzyıllar arasında surlardan kalelere, kapılardan yollara vurursunuz.
Torosların yapısına, insanla doğa uyumuna, depremine, bin bir çiçek bahçesine, esen rüzgarına, mübadeleden kırılana, göçe hakimdir, tanıktır. Çatlayan ilişkiler, değişen yapı, ayakta kalan insan, doğa vardır heybesinde.
Toplumsal gerçekçidir Yaşar Kemal. Eserleri gücünü buradan alır, gerçeklerin gücüne dayanır. Yaşadığı toplumun çelişkilerini, dinamiklerini, ilişkilerini sorgular, sorgulatır. “Gerçek bir edebiyat yaratılırken hiçbir edebiyatçı kendi kökeninden ayrılamaz” der ve ekler Yaşar Kemal:
“Benim temelimde ne kadar Balzac, Dostoyevski, Gogol ve Çehov varsa o kadar da Köroğlu olduğunu sanıyorum.”
***
Kemal Sadık Gökçeli ismiyle Osmaniye’ye bağlı Hemite’de doğar. Dört-beş yaşlarında babasının elinden kayan bıçakla bir gözünü kaybeder. 13 yaşına kadar burada kalır, babasının öldürülüşünü bilir. Zorlu geçer çocukluğu ve ardından Adana’ya gelir. Ortaokulu terk eder, traktör sürücülüğünden arzuhalciliğe, pamuk tarlalarında, batozlarda ırgatlıktan çeltik tarlalarında kontrolörlüğe kadar birçok işte çalışır. Ramazanoğlu Kütüphanesi’nde iki yıl bekçilik yapar. Gece gündüz okur.
1940’lı yıllarda Abidin Dino ile, ardından Pertev Naili Boratav, Kemal Tahir gibi edebiyat dünyasının tanınmış isimleri ile tanışır. 1943’te ilk kitabı Ağıtlar yayınlanır. Çukurova’da “komünizm propagandası” nedeniyle Kozan Hapishanesi’nde yatar. Ardından 1951’de Cumhuriyet gazetesinde çalışmaya başlar. 1955’te İnce Memed’i yazar -ki kırka yakın dile çevrilmiştir-, Çukurova röportajları yapar. Yazdıkları nedeniyle 1955’ten ‘90’lara kadar birçok soruşturma-kovuşturma ile karşılaşır. Sayısız ödülün de sahibi olur yazdıklarıyla.
Orhan Kemal ile bir diyaloğu anlatılır Yaşar Kemal’in. Sonrasında hep bu sorunun cevabıdır yazdıkları. Yolları Adana’da “Irgat pazarına” düşer. Orhan Kemal sorar Yaşar Kemal’e:
“İyi yazıyorsun yazmasına da ama önce bak şu pazara karar ver; ırgattan yana mı olacaksın, ağadan yana mı?”
1962 yılında Türkiye İşçi Partisi’ne girer, sosyalist dünya görüşünü savunur. Partiden “gerçek niteliğini kaybetmesi ve bürokratların eline geçmesi” nedeniyle ayrılır. Marksist bir partinin olması gerektiğini savunur.
***
“Ey ahali, duyduk duymadık demeyin”, bir koca çınar geçti bu yeryüzünden. Yüzünde Memed’in Abdi ağaya ve düzene başkaldırısı var. Yer Demir, Gök Bakır’da “insanlara karşı acımasız bir toprağın temposu” anlatır. Ahmet ile Gülbahar’ın aşkı bir Ağrı’dır şuramızda. Köroğlu’nu, Karacaoğlan’ı, Alageyiği ile Üç Anadolu Efsanesi’dir yazgımızda. 9 yaşında annesini öldüren Hasan’ı anlatır Yılanı Öldürseler’de. Ardından Teneke çalınan bir idealist ile iktidarın baskıcı yapısını karşı karşıya getirir. Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana’da Poyraz Musa’dır, dilinde yeni bir türkü ile umut taşıyan. Bu dörtlemede beklemeyi, sabretmeyi, sabırsızlığı resmeder. Demirciler Çarşısı Cinayeti tam bir geçiş romanıdır. Ağaların çöküşü, çıkışsızlığı, çatışması ile doğanın buna ses katışını anlatır. Değişim kapıya dayanmıştır. Binboğalar Efsanesi Yörüklerin yükselttiği ağıttır. Çakırcalı Efe Osmanlı’ya kafa tutmuş bir efedir. Sayısız eserinde anlatılan hep emekçinin hikayesidir.
Bir de koca çınarın vasiyeti vardır. 2014 yılında hastalığı nedeniyle Bilgi Üniversitesi’nde “fahri doktora” ödülünü almaya katılamaz ama mesajını iletir:
“Bir, benim kitaplarımı okuyan katil olmasın, savaş düşmanı olsun. İki, insanın insanı sömürmesine karşı çıksın. Kimse kimseyi aşağılayamasın. Kimse kimseyi asimile edemesin. İnsanları asimile etmeye can atan devletlere, hükümetlere olanak verilmesin. Benim kitaplarımı okuyanlar bilsinler ki, bir kültürü yok edenlerin kendi kültürleri, insanlıkları ellerinden uçmuş gitmiştir. Benim kitaplarımı okuyanlar yoksullarla birlik olsunlar, yoksulluk bütün insanlığın utancıdır. Benim kitaplarımı okuyanlar cümle kötülüklerden arınsınlar.”
28 Şubat 2015’te hayata veda eden koca çınarı ölümünün 6. yılında saygıyla anıyoruz!