İktidardan işçi sınıfını hedef alan saldırı dalgası

İşçi sınıfı kıdem tazminatı hakkının fiilen gasp edilmesi ile karşı karşıyadır. Salgın döneminde uygulanan saldırıların tümünde kıdem tazminatı hakkının gaspı hedeflendi, hedefleniyor. Sermayenin artan saldırılarına karşı işçi ve emekçilerin salgının ve krizin faturasını ödememek için mücadele mevzileri yaratarak örgütlenmeleri sömürü zincirlerini parçalamanın tek yoludur.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 12 Ekim 2020
  • 20:43

İşçi ve emekçiler salgın sürecinde derinleşen sorunlarla boğuşarak yaşamlarını idame ettirmeye çalışıyorlar. Pandemiyi istismar eden sermaye iktidarı elindeki bütün araçları kullanarak sınıfın elinde kalan son hak kırıntılarını da ortadan kaldırmaya çalışıyor. Bunun için “geçici” diye sunulan yasal düzenlemeler, esnek çalışma modellerinin kalıcılaşmasına uygun bir şekilde hazırlanıyor. Yasayı hazırlayan AKP-MHP rejiminin amacı, emek gücünün kuralsızca sömürülmesi için “esnek çalışma düzeni”ni egemen kılmaktır. 

Saldırıda öne çıkan, işçi ve emekçilerin kabusuna dönüşen ücretsiz izni, kısa çalışma ödeneğini, esnek çalışmayı yasalaştıran 7244 nolu torba yasadır. Bu yasa, işsizlik sopasıyla tehdit edilen işçiler için fabrikaların toplama kampına dönüştürülmesinin önünü açtı. Belirli süreli çalışma gibi uygulamalar da bu sayede hayata geçirilmiş oldu. Üstelik bugün ücretsiz izne çıkarılan aylık 1.168 TL nakdi destek ücreti ile yaşaması mümkün olmayan işçilerin büyük bir bölümü düşük ücretlerle merdiven altı atölyelerde yevmiyeli olarak çalışmaya itiliyor. Kısa çalışma ödeneğine başvuran fabrikalarda çalışan işçilerin de karşı karşıya kaldığı tablo aynıdır.

İşçi sınıfını dört bir yandan kuşatan kapitalistlerle saray rejimi, azgın emek sömürüsüne dayalı sistemi kalıcı hale getirmek istiyor. Tekelci sermayenin ekonominin daraldığı salgın sürecinde bile kârını arttırması, bu azgın sömürünün dolaysız sonucudur. 7244 nolu yasanın ağlarına takılan geniş işçi kitlesi, salgına karşı göstermelik önlemler bile alınmadan 12 saat çalışmak zorunda bırakılıyor. Zira atölyelerde, fabrikalarda, sigortasız bir şekilde çalışmayı aç kalmamak için kabul etmek zorunda kalıyorlar. Metalden plastiğe kadar pek çok işkolunda, taşeronlaşmanın hüküm sürdüğü hizmet sektöründe, salgın sürecinde genişleyen maske üretiminde, ücretsiz izne çıkarılan işçiler köle gibi çalıştırılmaktadır. İşsizlik fonunun kapitalistlere peşkeş çekildiği ya da bizzat saray rejimi tarafından hortumlandığı koşullarda 7244 nolu yasa geniş bir işçi kitlesini güvencesiz çalışmanın kollarına itiyor. Tersinden ise sermayeyi rahatlatan önlemler alıyor. Sermaye iktidarının bilinçli olarak üstünü örttüğü bu tablo, ekonomik zora maruz kalan işçi sınıfının sefalet ücretlerine şimdilik ‘rıza’ göstermesine neden oluyor.

***

Yılsonu yaklaşırken, asgari ücrete yapılacak zam konusu gündeme gelecek. Buna hazırlık yapan AKP-MHP iktidarı, sarayın aparatı olan TÜİK’in sahte rakamlarıyla enflasyonu düşük gösteriyor. Bunu her zaman yapıyor elbet. Ancak asgari ücrete enflasyon oranında zam yapılması gündeme geleceği için, TÜİK’in bu defaki sahte rakamları işçi sınıfına dayatılacak sefaletin örtüsü olarak kullanılacak. Şimdiden ücretlere “hedeflenen enflasyon” oranında zam yapılacağına ilişkin açıklamalar, işçi ve emekçilerin çok daha koyu bir sefalete mahkum edilmek istendiğine işaret ediyor. Öte yandan sermayenin kârlarını korumak için salgın sürecinde çıkarılan teşviklere, işsizlik fonunun yağmasına dayanarak yaygınlaşan esnek çalışma modelleri aynı zamanda ücretlerin daha da düşürülmesinin önünü açmıştır.

İşten atmaların yasaklandığı iddiası, bu tabloda kaba bir riyakarlığa dönüştürülmüştür. İşçiler-emekçiler insani ihtiyaçları için izin talebinde bulunduklarında bile kendilerini iş kanununun 25/2 maddesinden kapının önünde buluyor. Ücretsiz izin ve 25/2’den işten çıkarma, sendikal faaliyet yürüten işçi ve emekçilerin bu süreçte sıklıkla karşılaştığı bir saldırı biçimine dönüşmüştür.

Karantinadaki işçilerin ücretlerinin kesilmesi ya da fabrikada maske takmayan işçilerin tazminatsız işten atılması ise, yasayı çıkaran AKP-MHP rejiminin emekçi düşmanlığının göstergesidir. Her koşulda salgının faturası işçi sınıfına çıkarıldığı gibi alınacak önlemlerin sorumluluğu da masrafları da işçilere emekçilere yükleniyor. Üretimin/hizmetin zorunlu olduğu iş kollarında çalışma saatlerinin düşürülmesi, diğer iş kollarında ücretli izne gidilmesi salgının kontrol altına alınması açısından da vazgeçilmez bir öneme sahipken, tüm yük milyonlarca emekçinin sırtına yıkılıyor.

Bu saldırı bombardımanının toplamında ise işçi sınıfı kıdem tazminatı hakkının fiilen gasp edilmesi ile karşı karşıyadır. Fon, BES ve TES derken şimdi işçi sınıfının belirli iş sözleşmesiyle çalıştırılarak kıdem ve ihbar tazminatı hakkı yok edilmek isteniyor. Salgın döneminde uygulanan saldırıların tümünde kıdem tazminatı hakkının gaspı hedeflendi, hedefleniyor.

Sermayenin artan saldırılarına karşı işçi ve emekçilerin salgının ve krizin faturasını ödememek için mücadele mevzileri yaratarak örgütlenmeleri sömürü zincirlerini parçalamanın tek yoludur. Sınıf devrimcileri başta olmak üzere ilerici, öncü işçi ve emekçilerin görevi tabandan örgütlenerek üretimi durdurmayı da hedef alan fiili meşru mücadele çizgisini güçlendirmektir.