İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi Süreyya Operası önünde iş cinayetlerine, salgına, işsizliğe, açlığa ve güvencesiz çalıştırmaya karşı basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamada yapılan konuşmada pandemi sürecinde işçi sınıfının karşı karşıya olduğu kapalı devre çalışma, ücretsiz izin gibi sorunlara değinilerek yaklaşık 300 işçinin koronavirüsten kaynaklı hayatını kaybettiği ifade edildi.
“Birlikte mücadele ederek kazanacağız”
Enerji Sen Genel Başkanı Süleyman Keskin söz alarak pandemi koşullarında ülkenin dört bir yanında direnişte olan işçileri selamlayarak konuşmasına başladı. 7 aylık pandemi sürecinin emekçilerin yaşamlarını daha da içinden çıkılmaz hale getirdiğini ifade etti. Yemekhanelerde, servislerde, iş yerlerinde hiçbir tedbir alınmadan işçilerin çalışmaya zorlandığını belirtti. Bu kötü tabloda, koca koca konfederasyonların sustuğu bu dönemde Ankara İbni Sina Hastanesi’nde güvenceli çalışmak için sesini yükselten sağlıkçılara ve şantiyelerde, madenlerde çalışan işçilerin çalışma koşullarını düzeltmek için direndiğine değinerek “Bu mücadelelerle biriktirdiklerimizle birlikte önümüze koydukları kısa çalışma ödeneğine karşı, sefalet ücretlerine karşı da birlikte mücadele ederek kazanacağız” dedi.
“Covid-19 işçi sınıfı hastalığıdır”
Ardından söz alan Dr. Coşkun Caner son 7 aydır Covid-19’a bağlı olarak işçi ölümlerinin arttığına değinerek şunları söyledi:
“Biz ısrarla Covid-19 hastalığının işçi hastalığı olduğunu ifade ettik. Bu tespit pandeminin ortaya çıkışından tüm dünyaya yayıldığı güne kadar bilim insanlarının yaptığı bilimsel çalışmalara ve sendikaların yaptığı saha araştırmalarına dayanmaktadır. Bu virüs en çok işçi sınıfını hastalandırmaktadır ve en çok işçi sınıfından insanların ölümüne sebebiyet vermektedir. İktidar koronavirüsün insan seçmediğini iddia etse de beslenme, barınma, ısınma, çalışma koşulları, çalışma ortamı gibi pek çok sebep bu hastalığın yayılmasında ve ölümcül seyretmesinde etkendir.”
Caner konuşmasını iş yerlerinde komiteler, meclisler, konseyler kurarak mücadeleyi yükseltme çağrısı ile bitirdi.
9 ayda 1493 işçi yaşamını yitirdi
Basın açıklamasını İnşaat İşçileri Sendikası Örgütlenme Uzmanı Deniz Gider okudu. Gider Eylül ayında en az 177 işçinin, 2020 yılının ilk dokuz ayında ise 1493 işçinin hayatını kaybettiğini kaydetti.
Sınıf mücadelesinin önemli başlıklarından birisinin işçi sağlığı ve iş güvenliği mücadelesi olduğunu belirten Gider, iş güvenliği ve işçi sağlığının kapsamına değindi. İşçilerin beslenmesinden barınmasına, ulaşımından işyerinde alınan önlemlere, çalışma koşullarından örgütlenmesine kadar çok geniş bir kapsama sahip olduğunu ifade eden Gider, bunların en görünür sonucunun iş cinayetleri olduğunu ancak işyerlerinde önlem alınmadığını, denetim yapılmadığını ve işçilerin örgütlenmesinin engellendiğini belirtti.
“Türkiye, tarihinin en büyük ‘işçi kırımı’ ile karşı karşıyadır”
Gider açıklamanın devamında Türkiye’nin, tarihin en büyük ‘işçi kırımı’ ile karşı karşıya olduğunu belirterek devletin işçi sınıfına saldırılarına karşı oluşturdukları talepleri şöyle ifade etti:
“1- Covid-19 sağlıkçılar için meslek hastalığı, diğer işkollarında çalışan işçiler için ise iş kazası olarak tanınmalıdır.
2- İşyerlerinde başta üretim alanları olmak üzere ulaşım, beslenme, barınma gibi tüm alanlarda işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri alınmalıdır.
3- Kronik hastalığı olan ve belli bir yaşın üzerindeki işçiler bu süreçte idari-ücretli izne çıkarılmalıdır.
4- İşten atmalar yasaklanmalı ve üretime ara veren işyerlerinde işçilere 1168 TL değil tam ücret ödenmelidir.
5- Çalışma saatleri, ücretlerde kesintiye gitmeden azaltılmalıdır.
6- İşçilere ücretsiz-yaygın testler yapılmalı, vakaların arttığı işyerlerinde üretime ara verilmelidir.
7- Evden çalışan işçilerin çalışma saatleri düzenlenmeli ve iş için yaptıkları harcamalar karşılanmalıdır.”
“İşyerlerimizde komite, konsey ve meclisleri örgütleyelim”
Açıklamada son olarak “Bu süreçte çıkış noktalarımızı ve taleplerimizi bizzat işyerlerinde işçi komite, konsey ve meclislerimizi örgütleyerek hayata geçirebiliriz. Salgın sürecinde birçok işyerinde işçilerin kendiliğinden mücadele deneyimleri başladı. Sınıf sendikalarına düşen görev ise bu deneyimleri sahiplenerek yön göstermek, kurumsallaştırmak ve ülke çapında bir direniş-dayanışma hattını oluşturmaktır” denildi.
Basın açıklamasında sık sık “Patronların kölesi olmayacağız!”, “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!” “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber, ya hiçbirimiz!”, “Sermaye büyüyor işçiler ölüyor!”, “Köle değil işçiyiz birleşirsek güçlüyüz!”, “Yaşasın sınıf dayanışması!” sloganları atıldı.
Basın açıklaması mücadele çağrısı ile sonlandırıldı.
Kızıl Bayrak / İstanbul