Kapitalist sistem işçi sınıfına hiç bir şey vaat edemez!

Ege İşçi Birliği Bülteni'nin Eylül sayısının kapak yazısını okurlarımıza sunuyoruz.

  • Haber
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 29 Eylül 2020
  • 09:57

Son yıllarda dünya genelinde işçi sınıfı ve emekçiler, düzenin sınıfsal ayrımlarının sonuçları ile derinden yüzleşiyor. Ekonomik kriz ile birlikte emekçilerin yaşam ve çalışma koşulları gittikçe ağırlaşıyor. Bu tablonun üstüne bir de pandemi süreci eklendiğinde işçi sınıfı orta çağ köleliğini hatırlatan uygulamalar ve saldırılarla karşı karşıya kalıyor. Bu süreç emekçiler adına kriz dalgasının yarattığı çatlağın gittikçe derinleşmesi anlamı taşıyor. Ekonomik krizin etkisi ile

birlikte açlık sınırında çalışmaya zorlanan, hakları hedefe konan, işçi sağlığı ve güvenliği önemleri yok edilen işçilerin salgın ile birlikte yaşamları, gelecekleri hedef alınıyor.

İşçi sınıfı açlığa ve hastalığa terk ediliyor!

Salgın sürecinin dünya genelinde etkisini göstermesi ile birlikte kapitalizmin maskesi tam anlamı ile düştü. Fabrikalarda üretimin devamı için milyonları makine başına çağıranlar kendi sığınaklarında doktor kontrollü, korunaklı yaşamlarına devam ettiler. Pandemi süreci boyunca defalarca önlem paketi açıklayanlar, otobüslerde, marketlerde, kafelerde, şehir giriş-çıkışlarında belirli önlemler alanlar fabrikalar ile ilgili bir tek açıklama yapmadı. Üretim için özel izinler ile sokağa çıkma yasağında dahi üretimin sürekliliğini sağlamak için yasalarla, bilim kurullarıyla iktidar elindeki

tüm güç ile sermayeyi korudu. Süreç ilerledikçe Dardenel'de yaşandığı gibi ölüm kampları açmak, Vestel'de olduğu gibi 1000'den fazla işçinin koronavirüs kapmasını sağlamak ve tüm işçileri aileleri ile birlikte tehlikeye atmakta bir sorun görmediler.

Bu tabloda şaşılacak bir durum yok. Tüm dünyada tüm kapitalist hükümetlerin tercihini aynı şekilde kullanması sınıfsal bir tercihin ürünü. Salgın ve kriz süreci boyunca açığa çıkan bu durumda sermayenin demir yumruğu olan Erdoğan ve AKP hükümetinin özel bir rolü olsa da, kapitalist sistemin bizlere neyin reva görüldüğü ortada. Bu düzenin işçi sınıfına karşı acımasızlığı salgın sürecinde meclisin kıdem tazminatını büyük bir yüzsüzlükle ve hızla gündeme alması ile tekrar ispatlanmış oldu. Fabrikalarda can kayıpları yaşanırken, işçiler arasında pozitif vakalar artarken, işçi

sağlığı ve güvenliği önlemleri göstermelik iken hükümetin, sermayenin aklında kıdem tazminatının fona devrinin olması pandemiyi gasp planları için fırsat bildiklerinin örneği oldu! Ücretsiz izin, kısa çalışma ödeneği, eylem yasakları gibi kölelik yasalarını onaylayanlar bir kez daha tercihini sermayeden yana kullandılar.

Emeğimiz ile yaşamı gün ve gün örgütlüyoruz. Bütün bir toplumun sağlık, enerji, gıda, giyim, barınma gibi temel insani ihtiyaçlarını ya bir bütün ya da parça parça üretiyoruz. Üretim araçları, borsa kağıtları, büyük tesisler, rafineriler, fabrikalar bizlerin emeği olmadan bir anlam taşımıyor. Tüm bu duruma rağmen kapitalist düzen işçilere bırakın düzgün bir hayatı, yaşam hakkı dahi tanımıyor. Dünyada ve ülkemizde pandemiden korunmayı kişiye yükleyen bir politika yürütülüyor. Kapitalist sistem tüm ülkelerde sadece üretimin sürdürülmesi ekseninde hareket ediyor. Bizleri artan krizle birlikte pandemi sürecinde kaderimize terk eden kapitalizm hiç bir şeye çözüm olmadı, önümüzdeki dönemde de olmayacak!

İşçilerin birliğini sağlayalım, örgütlenelim!

Ege bölgesinde neredeyse vaka haberi çıkmayan fabrika yok. Yanı başımızda çalışan arkadaşlarımız yahut kendimiz üretimin içinde, göstermelik önlemlerle, en kötü koşullarda çalışmak zorunda bırakılıyoruz. Bireysel tepki verdiğimizde işten atılmakla tehdit ediliyoruz. Bu durumu tersine çevirmek bizlerin elinde. Haklarımız ve geleceğimizi korumak, yaşamlarımızın kârdan, paradan daha değerli olduğunu hatırlatmak için birleşmek, örgütlenmek ve mücadele etmek gerekiyor. Her birimiz aynı sorunları yaşıyoruz. Kriz, pandemi, baskılar, işsizlik tüm hak gaspları kişi ayırt etmeden herbirimizi vuruyor. Tam da bu yüzden ortak mücadeleyi büyütmek gereklilikten öte zorunluluk haline geldi. Artık “ben yok, sınıfımız var” demek için tam zamanı! Bunun yolu ise fabrikalarımızda, iş yerlerimizde taban örgütlülüklerimizi inşa etmek, sözümüzü, gücümüzü birleşerek güçlendirmekten geçiyor. Kapitalizmin krizine, salgının sonuçlarına karşı birlik, mücadele ve direniş çizgisi için kendi sınıfsal çıkarlarımız çerçevesinde yan yana gelelim.