Geçtiğimiz haftalarda Akkuyu Nükleer Santrali inşaatında, TSM bünyesinde çalışan işçilere takip cihazı takıldığı haberi basına yansıdı. Evrensel’den Volkan Pekal’ın haberine göre, işçiler GPS denilen cihazları takmak zorunda kalıyorlar. Ayrıca cihazı takmayan işçilerin ücretinden kesinti yapıldığı ve cihazın bozulması durumunda ise işçilerin tamir ettirmek durumunda oldukları haberde yer alıyordu.
Bu uygulama yeni değil. MESS, pandemi döneminde “sosyal mesafe”yi gerekçe göstererek elektronik pranganın reklamını yapmıştı. “MESS-SAFE” denilen bu pranga o dönemde “sağlık” bahane edilerek devreye sokulmak istenmişti. Yine pandemi döneminde MÜSİAD’ın “İzole üs” diye devreye soktuğu çalışma kampları ile Dardanel Fabrikası’nda kapalı devre çalışma dayatılması benzer uygulamalar olarak hayata geçirilmeye çalışıldı. Akkuyu Nükleer Santrali’nde çalışan işçilere takılan GPS cihazının da bu uygulamaların bir türevi olduğu açıktır.
Kapitalistler teknolojik gelişmeleri işçi sınıfının üzerinde denetim kurmanın ve sömürüyü derinleştirmenin birer aracı olarak kullanıyor. Çalışma koşullarının ağırlaştırılması ve sömürünün arttırılması için “modern” yöntemler geliştiren/kullanan kapitalistler, adeta orman kanunlarını uyguluyor. İşçi sınıfının örgütsüz ve dağınık olması, mevcut sendikal ağalık düzenin tablosu, bu saldırıların kolayca hayata geçirilmesi için uygun zemin sunmaktadır. AKP-MHP iktidarı grev yasakları ile övünürken, aynı zamanda kapitalistlere verilen teşvik ve kredilerle onları ihya etmektedir.
Emeğin bileğindeki görünür-görünmez kelepçeler…
Kapitalizmin ilk döneminde emeğin sömürüsü farklı biçimlerde gerçekleşti. Burjuva devrimleri ile birlikte feodalizmden kapitalizme geçişte orta çağ karanlığı aşıldı. Emeğin üzerindeki kölelik zincirleri parçalandı ancak yeni zorunluluklar düzeni hakim kılındı.
Burjuvazi bunu “özgürlük!” olarak pazarlasa da ücretli kölelik düzeninin zorunlulukları sömürüyü gizleyemedi. Kapitalizm öncesi dönemde emekçiler zorla çalıştırılmakta ve angarya genel bir çalışma düzeni olarak hüküm sürmekteydi. Kapitalizmin ilk zamanlarında da bu zorlama devam etmiş ancak sermayenin yoğunlaşması ile birlikte işçiler “toplama kampları” biçimindeki atölye/fabrika gibi mekanlarda çalıştırılmıştır. Uzun çalışma saatleri, kadın ve çocuk emeğinin sömürüsü, sağlıksız ve ağır çalışma koşulları ücretli kölelik düzenin birer sonucudur.
19. yüzyılda işçi sınıfı bedel ödeyerek yürüttüğü mücadeleler sonucu kölelik koşullarında gedikler açılmıştır. Çalışma sürelerinin sınırlandırılması, çocuk emeğinin sömürüsünün ve kadınların madenlerde çalışmasının yasaklanması, örgütlenme ve sendika hakkı ile toplu sözleşme hakkı ve iş “kazalarında” kapitalistlerin sorumlu tutulması vb...
Uzay çağında barbarlığa dönüş…
21. yüzyılda işçilere takılan bu takip cihazları, kölelik zincirinin güncel ve görünür halidir. Yıllardır uygulanan esnek çalışma biçimleri, özelleştirmeler, ardı arkası kesilmeyen vergi soygunları, sosyal hakların gaspı, işsizlik sopası, ücretlerin sistemli bir şekilde aşağıya çekilmesi işçilerin bileklerindeki sömürü zincirlerini günbegün kalınlaştırmaktadır. Bunlara söz, basın, gösteri, toplantı ve örgütlenme hakkının gaspı, grev-eylem yasakları, direnişlere yönelik polis-hukuk terörünü eklemek gerekiyor. Tüm bu saldırıların gerisinde sermaye düzeninin ekonomik ve sosyal alanda derinleşen kriz dinamikleri yatmaktadır. Burjuvazi kendi sömürü düzenini sorunsuzca sürdürmek için, işçi sınıfı ve emekçilerin sırtına kırbacı daha sert indirmekte, görünür ve görünmeyen prangalarını kalınlaştırmaktadır.
Emeğin kurtuluşu, emeğin özgürleşmesi yolunda atılacak adımlara bağlıdır. İşçi sınıfının tarihi kölelik zincirlerini parçalamanın tarihidir aynı zamanda. İşçi sınıfı tarihindeki işgallerden grevlere, direnişlerden öz yönetim eylemlerine, makine kırıcılığından Paris Komünü’ne kadar sayısız mücadelelerle emeğin özgürleşmesinin yolunu açmıştır. İşçi sınıfını iktidarı taşıyan Ekim Devrimi ise emeğin kurtuluşunun en ileri adımıdır.
Uzay çağında barbarlık uygulamalarını söküp atmak ancak ve ancak işçi sınıfının mücadelesine bağlıdır. Emeğin kurtuluşu ve özgürlüğü ancak böyle kazanılabilir.