İşçi ve emekçiler zor bir dönemin içinden geçerken, yaklaşan 1 Mayıs özel bir önem taşıyor. İşçi sınıfının taleplerinin ve gelecek özleminin kitlesel olarak alanlarda yankılanmasının yakıcılığı bu zor dönemde oldukça açık. Aynı zamanda bu 1 Mayıs, sermaye düzeninin seçim eksenli tozu-dumanı arasında kaybolan işçi sınıfı gündemlerinin görünür kılınabilmesi için de bir imkandır.
Yıllardır ekonomik, sosyal, siyasal sorunlar yumağı ile sınıfa dönük saldırılar artık çalışma ve yaşam koşullarını çekilemez bir noktaya getirmiş bulunuyor.
Bunun karşısında ise henüz kendini bağımsız ve birleşik bir hareket olarak ortaya koyamayan bir sınıf tablosu var. Hareketlilik tekil ve kendiliğinden olduğu ölçüde, gelişen süreçlerden doğrudan etkilenen, düzenin manipülasyonuna ya da sahte taraflaşmalarına kapılan bir içeriği aşamıyor. Olduğu kadarıyla eylemlilikler anlık öfke ve tepki olarak kendini ifade ediyor.
Düşük ücret dayatmalarından hak gasplarına, hayat pahalılığından çalışma koşullarına kadar geniş bir alanda yöneltilen saldırılara karşı işçilerin tek tek fabrikalarda gösterdiği tepkilerin ivmesi birkaç yıldır artıyor.
2022 yılı başında ücret talepli yaygın eylem dalgası yıl sonuna kadar belli bir düzeyde devam etmişti. 2023 yılı başında asgari ücret ve ardından gelecek olan ocak zamları süreci fabrikalarda var olan hoşnutsuzluğun giderek kendini eylemli bir hatta ortaya koyacağı yönünde bir “beklenti” yaratmıştı. Tek tek fabrikalarda yaşanan eylemlere, metal ve kimi petrokimya fabrikalarında sendikalı işçilerin de katılımı ile yaygınlaşan “ek zam” talebi bu beklentiyi güçlendiren bir işlev görmüştü. Ocak zamlarının verilmesiyle birlikte bir önceki yılı aşan bir hareketliliğin yaşanması ihtimali ile metal fabrikalarında örgütlü işçilerin hareketliliği etkileyecek adımları önemli bir çıkış imkanı yarattı. Fakat 6 Şubat’ta on binlerce insanımızın yaşamına mal olan deprem ve sonrasında yaşanan gelişmeler ülkeyi olduğu kadar işçi sınıfını ve hareketliliği de etkileyen bir sonuca yol açtı. Doğal olarak haftalarca tek gündem deprem yıkımı ve tartışmaları oldu.
Depremin yarattığı yıkım ve acı; sermaye düzeninin arsızca kullandığı bir fırsat oldu. Düzen partilerinin politik olarak kullanmaya çalıştığı depremi, kapitalistler ise hak gaspları ve düşük ücret dayatmalarının bir vesilesine çevirdiler. Böylece sınıf hareketinin gelişimi bakımından var olan olumlu atmosfer kesintiye uğradı.
Toplumun seçimlere kilitlenmesi, düzen partilerinin bilinçli ve hedefli bir çabayla sandıkları umut olarak göstermesi, işçi eylemlerini baskılayan önemli bir engele dönüştü. Buna rağmen artık kabına sığmayan öfke ve tepki farklı kent ve fabrikalarda eylemleri açığa çıkartıyor. Sınıfın bilinç ve örgütlenmesindeki zayıflık, parçalı ve dağınık yapısının yanı sıra sendikalara hakim bürokratik anlayışın bir arada oluşturduğu olumsuz etkiye rağmen bu böyle. Uzun bir süredir seçim gündemi ve sandıkta yaşanacak bir değişim işçi sınıfı hareketini engelleyen bir işlev görüyordu. Buna deprem gündemi de eklenmiş bulunuyor.
Belli düzeylerde etkisi hissedilen bu olumsuz yönlere rağmen, sınıfın yaşadığı sorunların ağırlığı, çalışma ve yaşam koşullarında çözüm bekleyen yanlar yerli yerinde duruyor. Her ne kadar bilinç ve örgütlülük planında yaşanan zayıflığın yarattığı görece hareketsizlik tablosu ile deprem ve seçim gündemlerinin oluşturduğu atmosfer etkili olsa da bu geçici olmaya mahkumdur. Tüm sınırlayıcı etmenlere rağmen bugünlerde süren işçi eylemleri bunu gösteriyor. TİS süreçlerinden hoşnut olmayan işçi eylemleri, kimi yerde belediye işçilerinin tepkileri, tekstil fabrikalarında yaşanan eylemler, Mata gibi önemli sayılabilecek çıkışlar, kamu emekçilerinin özlük hakları ve ücret eylemleri, emeklilerin protestoları vb. mevcut hareketliliğe işaret ediyor.
İşçi sınıfı hareketini engelleyen etmenler ne olursa olsun, yol yürüyebilecek bir kanal yarattığında, önünde bulunan engelleri hızla aşabilecek bir güç ve potansiyel barındırıyor. Ekonomik ve sosyal sorunlar temelinde mayalanan bu potansiyel birleşik ve militan bir hareket yaratma perspektifiyle gerçekleştirilecek öncü müdahalelerle yeni sınıf hareketi dalgalarını yaratması işten bile değil.
Başta sınıf devrimcileri olmak üzere, öncü ve ilerici işçiler yaklaşan 1 Mayıs ve sınıf gündemlerine bu görevler çerçevesinde bakabilmelidir.