Yerel seçimler yaklaşıyor. Düzen partileri her seçim döneminde olduğu gibi geniş kesimleri etkilemek için manipülasyon ve sahtekârlıkta birbirleriyle yarışıyorlar. Devlet olanaklarını elinde bulunduran AKP-MHP iktidarı bununla da yetinmiyor, saldırganlığını yeni boyutlara taşıyor. Toplumsal kutuplaşmayı derinleştirmek için terör demagojisinin yanı sıra dinci gerici uygulamaların dozunu her gün daha fazla artırıyor. Devrimci-ilerici güçlere dönük azgın saldırıları devreye sokuyor.
Gerici iktidar son süreçte terör demagojisiyle burjuva muhalefeti bir kez daha kendine yedeklediği gibi sol etiketli kimi parti ve çevreler de bu kervana katıldılar. Sürekli tırmandırılan ideolojik ve fiziki saldırıların ilerici-sol tabanda ve partilerde yarattığı en önemli sonuçlarından biri sosyal şoven eğilimlerin güçlenmesidir.
Gelinen aşamada bunun en uç örneği SİP-TKP oldu. Burjuva cumhuriyeti “bölücü” her türlü saldırıdan koruyacaklarını ilan ederek, Kürt halkına yüz yıldır dayatılan imha, inkâr politikalarına, kirli savaşa ve saldırganlığa kendi cephelerinden desteklerini açıkladılar. Böylece düzenin uysal “komünistleri” olarak yeni bir konuma geçiş yaptılar. Düzen siyaseti zemininde daha geniş alan elde etme hevesiyle yeni bir yola girmiş bulunuyorlar. Seçimlerin yaklaşması ve daha geniş kesimlerden oy alma hevesleri, bu adımları daha açık ve hızlı atmalarına vesile oldu.
Belediye sosyalizmi ya da yerel iktidarlaşma hayalleri
Bugün parlamentarist sol belediye seçimlerine odaklanmış bulunuyor. Genel seçimlerde umutlarını düzen muhalefetinin başarısına bağlayanlar, bunun boşa düşmesinin ardından çözümün kitlelerin örgütlü mücadelesinde olduğunu vurgulamaya başlamışlardı. Ancak bu durum uzun sürmedi. Hızla yerel seçim çalışmalarına adapte oldular. “Sosyalist belediye”, “yerel iktidarlaşma” hayallerini yaymaya başladılar.
Seçimleri, merkezi ve yerel kurumlarıyla düzen gerçeğini teşhir etmenin bir vesilesine dönüştürmek, düzenin yıpranmasını derinleştirerek devrimci mücadelenin önünü açacak adımlar atmak yerine, meşruiyeti geniş kesimler tarafından fazlasıyla tartışmalı hale gelen sandığa tekrar umut bağlanmasının yolunu döşemeye koyuldular. Sermaye düzeni bir kenara bırakılarak, AKP’ye yerelden kaybettirme hedefi ile “sosyalist belediyeler” hayalini yaymaya başladılar. Bütün politikaların bu eksende oluşturulduğu pazarlık masaları kuruldu. Seçimlere yaklaşım buradan belirlenince, burjuva partilerini dahi ceplerinden çıkaracak vaatler havada uçuşmaya başladı. Kurulu düzene karşı ilkelere dayalı bir mücadele yerini “ne kadar çok belediye alırız” tutumu üzerinden sandık başarısına bıraktı. Düzenin icazet alanında yer edinmek adına her şey mübah sayılmaya başlandı.
Defne ve Kadıköy üzerinden yansıyanlar
Reformist sol parti ve grupların hesap ve pazarlıklarının en açık göründüğü alanların başında Defne ve Kadıköy geliyor. Maçoğlu’nun adaylığı ile Defne üzerinden yansıyan TİP ve TKP’nin popülist ve ilkesiz siyaseti, ilerici çevrelerin tartıştığı temel gündemlerden biri haline geldi. Devrimci ilke ve değerleri söylem düzeyinde dahi çarpıtan ve özünden arındıran SMF politikası ise, en keskin parlamentaristleri bile şaşkınlığa düşüren bir seyir kazandı. “Belediyeci sosyalistler”imizin gelinen yerde düzen soluyla esaslı noktalarda bir farklılıkları kalmadı. Onlar belli ki muhalif kesimlerin sandığa güveninin daha fazla sarsıldığı bir dönemde, sandığa tekrar meşruiyet kazandırmak için çalışacaklar.
Kuşkusuz bu çabanın parçası olan parti ve gruplar TİP, TKP, SMF ile sınırlı değil. Yerellerde oluşturulan ittifaklar, bir dizi sol siyasal akımın bu kervana katıldığını gösteriyor. HDP ve etrafında topladığı reformist çevreler de böylesi bir çabanın parçası olarak orta yerde duruyorlar.
Devrimci ittifaklar ilkeler üzerinden şekillenir!
Solda ilkesiz ittifaklara her gün yenileri ekleniyor. Defne’deki ittifakta olduğu gibi bir dizi yerelde farklı bileşenlerle benzer ittifaklar yapılıyor. Biçim ve bileşim olarak farklılaşan ittifakların esasını ise ilkesizlik oluşturuyor. Tümünün temel kaygısı seçimleri devrimci amaçlar doğrultusunda değerlendirmek değil. Nasıl ve hangi adayla olursa seçimi kazanırız yaklaşımıyla hareket ediyorlar. Defne gibi çeşitli sol çevrelerin bulunduğu alanlarda bu kaygı daha belirgin öne çıkıyor. TİP’in politikası “seçimlere TİP çatısında girelim, adayın bizim için önemi yok” ekseninde şekilleniyor.
Tutumlarına, elde edilecek belediyeler üzerinden gelecekte parlamentoda daha geniş yer elde etme kaygısı yön veriyor. Bu yaklaşım parlamento ve düzen kurumlarına meşruiyet kazandırmaktan başka bir anlam taşımıyor. Yaptıkları ittifakların gerçek zeminini örtmek ve tutumlarına meşruiyet kazandırmak için de çeşitli açıklamalar yapıyorlar. Bu açıklamalarda “sosyalist adaylar kazansın da” yaklaşımının ötesinde, seçimlerin hangi ilke ve değerlerle ele alınması gerektiğine dair muğlak ifadelerin dışında bir şey bulmak mümkün değil. Kadıköy’de kişiler öne çıkarılırken, Defne sol ittifak açıklaması daha farklı bir örnek teşkil ediyor. Açıklama ibretlik biçimde “Defne’ye sosyalizm yakışır” sözleriyle bitiyor.
Merkezi iktidar organlarının burjuvazinin elinde olduğu ve bunun bin bir kolla (vali, emniyet, istihbarat, garnizon, yargı vb.) kendini yerel düzeyde de gösterdiği bir düzende yaşıyoruz. Bu koşullarda yerel “halk yönetimi”nin, ya da Defne’ye yakıştırdıkları sosyalizmin nasıl gerçekleşeceğine dair bir yanıt verebilmiş değiller. Yine üretim araçları ve tüm zenginlikler burjuvazinin elinde ve denetiminde olduğu sürece, yerel planda halkın temel sorunlarının nasıl çözülebileceğinin bir yanıtı da yok ortada. Bu temel önemde gerçeklerin atlandığı seçim çalışmaları kitleleri aldatmaktan öte bir anlam ifade etmiyor. Tüm sorunların kaynağı olan bu düzene karşı mücadeleye de bir şey katmıyor. Aksine mücadeleyi zayıflatmaya ve kitlelerin kurulu düzene ilişkin umut ve beklentilerini artırmaya hizmet ediyor.
Devrimci olma iddiasındaki parti ve hareketler için seçim çalışması, geniş emekçi yığınlara kurulu düzen gerçekliğini anlatma ve devrimci mücadeleye çekme çabalarının yoğunlaştığı bir eksene oturtulmalıdır. Diğer kazanımlar bu eksen üzerinden şekillendirilmelidir. Sandık başarısını merkezine koyan ilkesiz sol ittifakların yaptığının bu olmadığı açıktır.
Örneğin Defne’de sözde “ilkesel” çerçevede ortaklaşanlar, yayınladıkları bildiride buna dair tek bir vurguya dahi yer vermemişlerdir. Öte yandan, ittifakta yer alanlar, çalışma yürüttükleri her alanda aynı ittifaklar içinde değillerdir. SMF Defne’de TİP’le ittifak kurarken, Kadıköy’de Maçoğlu’nu TKP adayı olarak açıklamakta sorun görmemektedir. İlkelerde birlik sağlanıyorsa, neden her yerde aynı parti çatısı altında ya da bileşimle süreç yürütülmemektedir? Çünkü tutumlarına yön veren ilkeler değil, sandığa endeksli pragmatist politikalardır.
Seçimlere devrimci yaklaşım ve komünistlerin tutumu
Yarattığı politik atmosferden faydalanarak kitlelere düzen gerçeğini anlatmak ve mücadeleye çekmek açısından seçimler önemlidir. Seçim çalışmasının niteliğini belirleyen de, onun nasıl ele alındığıdır. Seçimlere yaklaşım devrimci ilke ve değerlere dayalı, temel stratejik hedefi gözeten, buna uygun taktik politika belirleyen bir eksende mi ele alınıyor, yoksa başlı başına temel stratejik yönelim olarak mı? Yanıt üretilmesi gereken soru budur.
Devrimciler seçimlere katılmayı kategorik olarak reddetmezler. Her araç ve yöntemi kitlelerde devrimci sınıf bilincini geliştirmek, kapitalizme karşı mücadeleyi büyütmek için değerlendirirler. Devrimci seçim politikasının esasını, düzenin ve düzen kurumlarının gerçek yüzünü ve sınırlarını göstermek oluşturur. Elde ettikleri her kazanımı da aynı amaç doğrultusunda değerlendirirler. Sınıf devrimcileri bu alanda önemli bir dizi deneyimin sahibi, tutarlı bir pratiğin temsilcisidirler.
Tarihsel deneyimlerin de bugünün devrimci seçim çalışmaları açısından fazlasıyla yol gösterici oldukları tartışmasızdır. Fakat bu deneyimlerdeki taktik politikalar temel ilkesel yaklaşımlardan soyutlanarak ele alındığı içindir ki, bugünün TKP, TİP, SMF ve diğer burjuva sosyalistlerin pratikleriyle karşı karşıya kalıyoruz. Burjuva sosyalizminin savunucularından, burjuva sosyalizmi ile küçük-burjuva sosyalizmi ekseninde yalpalayıp duranlardan elbette seçim politikalarını devrimci ilke ve değerleri esas alarak belirlemeleri beklemiyoruz. Sadece devrimci değer ve ilkeleri terk ederken, savunuyormuş gözükmeye çalışmalarına işaret ediyoruz.
Komünistler seçimlere ilişkin tutumlarını son derece açık ve net bir biçimde ortaya koymuşlar ve solun yerel seçimler üzerinden sergilediği zaafiyete dikkat çekmişlerdir:
“- Komünistler seçimlere katılmayı ve burjuva parlamentosundan olduğu gibi yerel yönetimlerden de devrimci amaçlar için yararlanmayı ilke olarak reddetmezler. Fakat bunu yaparken, yerel yönetimlerin işlevi, gücü ve sorunlara çözüm olanakları konusunda herhangi bir yanılsama yaratmamaya da özel bir dikkat gösterirler. Bununla da kalmaz, buna ilişkin burjuva ve reformist aldatmacaların içyüzünü kitleler önünde teşhir etmeyi temel önemde bir görev sayarlar.
“- Komünistler için seçim çalışmaları tümüyle devrimci sınıf mücadelesine ilişkin genel hedef ve görevlere tabidir; onlar seçim atmosferinden, kitleleri devrimci hedeflere kazanmanın, onların bilincini, örgütlenmesini ve mücadelesini bu doğrultuda geliştirmenin bir olanağı olarak yararlanmaya bakarlar. Bu çerçevede, kitlelerin karşısına düzenin yasallık cenderesine ve seçimlere uyarlanmış güdük seçim platformları ve bildirgeleriyle değil, kendi bağımsız devrimci sınıf programıyla, bunun döneme uyarlanmış ve güncel devrimci görevlere bağlanmış popüler açıklamalarıyla çıkarlar.
“- ‘Ulusal irade’ yanılsaması üzerinden burjuvazinin gerçek iktidar odaklarını perdeleme işlevi gören burjuva parlamentosunun içyüzünü kitleler, özellikle de onların ileri kesimleri önünde sergilemek nispeten daha kolaydır. Kitlelerin uzun yılları bulan deneyimleri bunu bir ölçüde olsun kolaylaştırır. Buna karşın kurum olarak yerel yönetimler, ‘halkın yönetimi’, ‘halkın katılımı’, ‘halka dolaysız hizmet’ vb. argümanlar üzerinden sunulmaya elverişlidirler. Özellikle reformist sol buna yönelik yanılsamalara güç katar ve ona solcu söylemlerle belli bir inandırıcılık da kazandırır.” (Yerel seçimler ve komünistler, Ekim, Sayı:256, Ocak 2009)
Önümüzdeki dönemde komünistler seçimler vesilesiyle düzene karşı devrim tutumunu örgütleme çabası içinde olacaklardır. Kitlelere umut tacirliği yapan ve boş hayaller yayan her türlü reformist blok ve anlayışa karşı da kararlı bir mücadele yürüteceklerdir.