Milyarlarca doları silahlanma için çarçur eden AKP-saray rejimi, S400 füze savunma sistemlerini Rusya’dan satın alarak, Washington’daki efendilerini kızdırdı. Bu gelişme sadece ABD’yi değil NATO şefleriyle batı medyasını da rahatsız etti. Zira Rusya’yı “baş düşman” kabul eden batılı emperyalistler, S400’lerin NATO’nun ikinci büyük ordusunu besleyen Türkiye’ye konuşlandırılmasını “olağan” saymıyorlar. Bundan dolayı bir kesim saray rejiminin burnunun sürtülmesi gerektiğini savunurken, bazı çevreler ise “Türkiye’nin NATO ittifakından atılmasının zamanı geldi” demeye başladılar.
Trump rejiminin vereceği tepki merak konusuydu. Ancak beklenenin aksine ilk açıklamalar yaptırım kararının henüz alınmadığına işaret ediyor. Olaya uzun vadeli bakan Trump rejimi, Tayyip Erdoğan sonrası döneme göre tutum alacağının ipuçlarını veriyor. Nitekim 2014-2017 yılları arasında ABD ordusunun Avrupa’daki kara kuvvetlerinin komutanlığını yapan general, medyaya yansıyan bir açıklamasında bunu açıkça dile getirdi. Yani Türkiye’nin “eksen değiştirme” eğiliminde olduğu, NATO’dan ayrılacağı ya da atılacağı yönünde edilen lafların pratikte bir karşılığı yok.
***
AKP’yi iktidara emperyalistler taşıdı, T. Erdoğan’ın yıldızını onlar parlattı, “Ilımlı İslam modeli” diye onlar pazarladı. Nitekim AKP de şefi de efendilerine hizmette kusur etmediler. Sorun, “iyi hizmetler yaptın, görevini tamamladın, yerini sıradakine bırakma zamanı geldi” mesajı T. Erdoğan’a verildiğinde ortaya çıktı. Saltanat hırsıyla yanıp-tutuşan AKP şefinin “benden iyisini bulamazsınız” yalvarmaları sonuç vermeyince, Rusya ile ilişkileri geliştirmeye meyletti. Ancak bu ilişkileri geliştirirken bile gözü her zaman Washington’daydı. Zira hem dinci gericiliğin hem sermayenin esas kıblesi orasıdır.
Olay S400’lerin alımıyla ilişkilerin gerginleşmesi noktasına varınca, kapitalist kodamanlar bizzat devreye girmek durumunda kaldılar. Bu bağlamda ABD’ye heyet gönderen Türk Sanayici ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD), Türkiye kapitalizminin geleceğinin batı emperyalizmine bağımlı olduğunu bir kez daha teyit etti.
***
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski başkanlığında ABD’yi ziyaret eden heyet Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi, ABD Dışişleri Bakanlığı, Kongre üyeleri gibi etkili muhataplarla görüştü. Yanı sıra heyet Brookings Enstitüsü’nde ‘küresel-transatlantik-ikili ilişkilerin’ değerlendirildiği yuvarlak masa toplantısına katıldı. Ayrıca Washington’un önde gelen düşünce kuruluşu uzmanları ile Amerikan tekellerinin temsilcileriyle de bir araya geldi. TÜSİAD’dan yapılan açıklamaya göre heyet 16-17 Temmuz’da gerçekleştirdiği görüşmelerde, Türkiye-ABD ilişkilerinde mevcut anlaşmazlıkların giderilmesi için ortak çıkarlara uzun vadeli perspektifle yaklaşmanın önemini dile getirmiş.
Ziyaretle ilgili açıklama yapan Simone Kaslowski şu ifadeleri de kullandı: “Türk-Amerikan ilişkilerinde S400, F35 ve yaptırımlar konusu ile başlayan gerginliğin her iki tarafın da transatlantik dünyanın ortak değer ve çıkarlarını gözetmesiyle akılcı ve akil bir yaklaşımla çözüme kavuşturulmasını diliyoruz (…) Türkiye’nin geleceği kurallara dayalı demokratik dünya düzeni temelinde transatlantik sistem ve bu sistemin değerlerine bağlıdır. Türkiye’nin stratejik ve tarihsel yöneliminin iki temel unsuru AB üyelik perspektifiyle NATO üyeliği ve bununla birlikte ABD ile olan stratejik ilişkileridir.”
***
TÜSİAD şefinin açıklamaları Türkiye’de hem kapitalistlerin hem devletin kıblesini net bir şekilde gözler önüne seriyor. AKP şefinin de bu ziyarete onay verdiğinden kuşku duymamak gerek. Zira o, Washington’daki efendiler indinde kabul görebilmek için halen şansını zorluyor. Son G20 zirvesinde Trump’la 40 milyar dolarlık uçak alımı için anlaşması, AKP şefinin ABD tarafından kabul görmek için verdiği tavizler hakkında açık bir fikir veriyor.
Batılı emperyalistlerin kullanım süresi dolan AKP şefinden kurtulmak istedikleri açık. S400 alımı ise bunu daha da pekiştirdi. Ama öte yandan dinci gericilikle de diğer düzen partileriyle de Türk devletiyle de işbirliğine devam ediyorlar. TÜSİAD şefinin bu bağlamdaki açıklaması net: “Türkiye’nin stratejik ve tarihsel yöneliminin iki temel unsuru AB üyelik perspektifiyle NATO üyeliği ve bununla birlikte ABD ile olan stratejik ilişkileridir.”
Emperyalistlerle kurulan bu uğursuz ilişkiler sermaye sınıfı için vazgeçilmezdir. Bu ilişkilerin kaçınılmaz sonucu olan bedelleri ise işçi sınıfı ile emekçiler ödüyor. İşçilerin-emekçilerin insanca ve kardeşçe yaşayabilmeleri için ise Türkiye’nin emperyalistlerle işbirlikçilerinin egemenliğinden kurtarılması gerekiyor.