“Bu eski krizlere benzemiyor”

Yine de sonucu belirlemek sermaye kodamanları ile onların demir yumruğu olan dinci-faşist rejimin keyfine kalmayabilir. İşçi sınıfıyla emekçilerin örgütlü tepkisi denklemi değiştirebilir.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 07 Mayıs 2020
  • 22:23

 Türkiye ekonomisi kriz içindeyken koronavirüs salgını başladı. Suriye topraklarını işgal etmekle uğraşan AKP-MHP rejimi, koronavirüse karşı hiçbir önlem almadığı için salgın hızla yayıldı. Bu ise ekonomik krizi daha da derinleştirdi. Bundan dolayı binlerce kişi hayatını kaybetti. Milyonlarca emekçi ise işsizlik-sefalet girdabına atıldı. 

Kriz derinleşse de Türkiye’nin kapitalistleri diğer ülkelerdeki sınıfdaşlarına göre şanslı sayılırlar. Zira çok az ülkede emekçi düşmanlığı bu kadar fütursuz yapılabildi/yapılabiliyor. Ölüm pahasına da olsa işçileri çalışmaya zorlayan dinci-faşist rejim, sömürü çarklarının dönmesi için her yola başvurdu. Elbette tüm bu çırpınışlar ekonomik krizin daha da derinleşmesini önleyemedi. Zira kapitalist ekonomi/ticaret zinciri büyük işletmelerin çoğunu birbirine bağlıyor. Bazı sektörler istese de istemese de üretime ara vermek zorunda kaldı. Hizmet sektörünün ise tamamına yakını kapandı. 

Rejimin sözcüleri “normalleşme” yönünde adım atmaya başladıklarını ilan ettiler. Ancak bu adımların salgını nasıl etkileyeceği henüz belli değil. Bilim insanları ikinci dalga riskinden söz ediyor. “Normalleşme” sürecinin biran önce başlamasını isteyen kapitalistler ise hem bütün sektörlerin krizden etkilendiğini söylüyor hem sermayeyi hangi alana akıtacaklarına karar vermek için sabırsızlanıyor. 

Bloomberg HT'den Ali Çağatay’ın konuğu olan TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski, koronavirüs salgınının tüm sektörleri etkilediğini, birçok sektörde ani duruş olduğunu belirtti. "Normalleşme sürecinin ilk fazına girmişken ekonomi dünyası nasıl olacak bakıp ona göre yatırımlarımızı ve protokollerimizi hayata geçirmemiz lazım” ifadelerini kullanan Kaslowski, kapitalistlerin nasıl da fırsat kolladıklarını dile getiriyor.

"Bu eski krizlere benzemiyor, bir sağlık krizi, dünyada güvenli liman kalmadı. Küresel bir kriz ve küresel biçimde çözmemiz gerekecek" yorumunu yapan TÜSİAD şefi, bu krizin faturasının kimler tarafından ödeneceğine dair söz söylemekten ise özenle kaçınıyor. Belli ki, krizin faturasıyla pek ilgili değil. Ne de olsa işbaşında emekçi düşman zorba bir rejim var. Kapitalistlerin tüm kirli-kanlı işlerini halletme konusunda emsallerinden çok daha pervasız bir rejim… 

Yine de sonucu belirlemek sermaye kodamanları ile onların demir yumruğu olan dinci-faşist rejimin keyfine kalmayabilir. İşçi sınıfıyla emekçilerin örgütlü tepkisi denklemi değiştirebilir.