İstanbul seçimlerinde hezimete uğrayan AKP-saray rejiminin açmazları hem içeride hem dışarıda derinleşiyor. AKP döküntülerinin parti kurma sürecini hızlandırmaları, erken seçim tartışmalarının başlatılması, derinleşen ekonomik kriz, tavan yapan işsizlik gibi önemli sorunlar saray rejimini oldukça bunaltıyor.
İç sorunlar saray rejiminin dağılma ihtimalini yükseltirken, fiyasko üzerine fiyasko yaşanan dış politikadaki sorunlarsa daha da karmaşık. Cihatçı çetelerin yuvası İdlib’de başlayan çatışmalar, Rusya’dan S-400 alımından kaynaklı ABD’yle yaşanan gerilim, Doğu Akdeniz’de petrol-doğalgaz paylaşımı kavgasının yansımaları vb. gibi gelişmeler dış politikadaki açmazların öne çıkan örneklerini oluşturuyor.
Gerçekleri safsatayla örtme çabası
Perinçekçi dalkavukların desteklediği dinci-faşist AKP-MHP koalisyonunun en büyük kabusu, Washington’daki emperyalist efendileriyle yaşadığı gerilimdir. Japonya’nın Osaka kentinde düzenlenen G-20 Zirvesi’ne katılan AKP şefi Tayyip Erdoğan, ABD Başkanı Donald Trump’la pazarlık yaparak içine düştüğü açmazdan kurtulmaya çalıştı. Nitekim Trump- Erdoğan görüşmesinin ardından yapılan açıklamalarla, meseleler önemli ölçüde halledildi havası estirilmek istendi. Hem AKP şefi hem saray beslemesi medya ordusu ABD Türkiye’ye yaptırım uygulamayacak iddialarını öne sürdüler. Yalanı ifrata vardıranlara göre ise, Trump geri adım atmıştı.
Trump’ın önceki ABD Başkanı Barack Obama’yı yaşanan gerilimden sorumlu tutması, Patriot füzeleri satılmadı diye Türkiye’nin Rusya’ya mecbur bırakıldığı gibi laflar etmesi, “sorunlar aşıldı” safsatasına dayanak yapıldı. Gerçeklerin üstünü örtmek ya da çarpıtmakla mükellef olan dinci medyanın “S-400 ve F-35’lerde kriz yok” manşetleri, gerçekleri karartma çabasından öte bir anlam taşımıyor.
Bütçe silah tekellerinin kasalarına akıtılacak
Trump’ın “teskin edici” açıklamaları, Erdoğan’la heyetine “Ne kadar güzel insanlar. Bunlarla anlaşmak çok kolay. Hiçbir Hollywood setinde bu kadar güzel insanı bir arada bulamazsınız” diye alay etmesi saray rejimini ne kadar “gururlandırdı” bilinmez. Ancak AKP şefinin sergilediği “rahatlık” inandırıcı bulunmuyor. Zira “kriz yok” söylemi öne çıkarılsa da bunun karşılığında ödenecek faturaya değinilmiyor. Sanki her şey olmuş-bitmiş gibi bir hava estirmeye çalışıyorlar. Buna rağmen ne AKP şefi ne müritleri ne dalkavukları rahat görünüyor. Zira “Trump’la anlaşma” sağlamak için milyarlarca dolarlık serveti Amerikan silah tekellerine ödemeyi kabul etmiş görünüyorlar.
AKP şefinin, “Bizim S-400 olayı bir taraftan yürürken Amerika’dan da Lockheed Martin’den Boeing uçaklarını alıyoruz. 100 adet Boeing alıyoruz Lockheed Martin’den. Serbest piyasa ekonomisinin olduğu bir dünyada bunları birbirine karıştırmayacağız” şeklindeki açıklaması, meselenin nasıl “tatlıya” bağlandığını gözler önüne seriyor. Boeing 747 tipi uçakların tanesi 400 milyon dolara mal oluyor. Buna göre alınacak 100 uçak karşılığında ABD tekellerine 40 milyar dolar ödenecek. Tayyip Erdoğan’la müritlerinin Trump’a Hollywood artistlerinden “daha güzel” görünmelerinin sırrı bu 40 milyar dolarda saklıdır.
Ancak bu anlaşmaya rağmen Trump’ın “yaptırım yok” sözü doğru değil. Zira ABD Kongresi’nin kabul ettiği, “ABD’nin Düşmanlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası” (CAATSA), Trump’ın yetki alanının dışındadır. Trump’ın yapabileceği şey, yaptırımların çok ağır olmamasını sağlamaktan ibarettir.
“S-400’ler de alınacak”
Osaka’da yapılan pazarlığın ardından Trump’ın S-400’lerin alınmasına “onay verdiği” söylendi. Buna göre Trump’ın onayı, 40 milyar dolarlık anlaşma karşılığında alınabilmiş. Yansıyan bilgilere göre S-400’ler alınacak, ancak ABD’nin istediği -örneğin İran sınırına yakın- bir bölgede konuşlandırılacak.
AKP şefiyle görüşen Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, S-400’lerin Türkiye tarafından alınmasından memnun. Ne de olsa NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip olan Türkiye’ye 4 milyar dolarlık silah satmış olacak. Ekonomik kriz derinleşir, dış borç bütçenin %70’ine tekabül ederken saray rejiminin 44 milyar doları har vurup harman savurması, aynı anda iki emperyalist güçle “oyun kurma” aymazlığının dolaysız sonuçlarından biridir.
Kirli pazarlığın Ortadoğu ayağı
Erdoğan-Putin-Trump üçlüsü arasında ayrı ayrı yapılan görüşmelerde pazarlığın bir de Ortadoğu ayağı vardı. Bu pazarlıkların gerçek sonuçları açıklanmadı. Yine de yansıyanlara bakılırsa, AKP şefi her iki tarafla anlaşmış. Oysa bu mümkün değil. Zira iki tarafın politikaları pek çok noktada birbirine zıttır.
Bu konuda Trump’ın “Suriye’de Türkiye ile birlikte çalışıyoruz” şeklindeki uğursuz açıklaması, cihatçı çeteleri koruma konusunda Erdoğan’la anlaştıklarına işaret ediyor. İdlib’de üslenen on binlerce cihatçının himaye edilmesi, Türk ordusunun çeteleri korumak için Suriye ordusuna saldırması üzerine çatışmaların yaşanması, durumun ne kadar vahim olduğunu gösteriyor. Trump’ın hedefi, Türkiye ile Fırat’ın doğusu konusunda da anlaşmaya varıp bu bölgeyi Suriye’den tamamen koparmaktır. Bu konuda anlaşmaları ise, uzak olmayan bir gelecekte tüm bölge halklarının başına yeni felaketlerin açılmasına sebep olacaktır.
Fatura emekçilerin sırtına yıkılmak isteniyor
Derinleşmekte olan krize eklenen bu devasa faturaları ne saraylarda sefahat sürenler ne de hizmet ettikleri sermaye sınıfı ödeyecek. Saray rejimi zorbalığın kamçısını sallayarak faturayı işçi sınıfı ile emekçilere ödetmek için her yola başvuracaktır.
İşçi sınıfı ve emekçiler hem on milyarlarca doların emperyalist silah tekellerine akıtılmasına karşı durmalı hem de işgalci-saldırgan dış politikayı reddetmelidirler. Bu politikaların yarattığı faturaları ise saray rejimiyle kapitalistlere ödetmek için güçlerini birleştirmeli, örgütlü mücadeleyi yükseltmelidirler.