Yerel seçimler aynasında AKP ve emperyalizm

ABD, AB ve onlarla uyum içinde olan büyük burjuvazi AKP’nin iktidar olmasını sağlamış ve bugüne kadar onu desteklemişlerdir. O da bu desteği elde etmenin gereklerini fazlasıyla yerine getirmiş, uşaklıkta kusur etmemiştir. Önümüzdeki süreçte de aynı hizmeti uşakça bir sadakatle vermeye devam edecektir.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 05 Nisan 2019
  • 06:12

AKP ve düzen cephesinde süreçlerin bundan sonraki seyrine etkide bulunabilecek bir yerel seçim dönemi geride kaldı. Yerel seçimler tablosu, her cephede yaşadığı sorunların ürünü olarak dinci-faşist partinin yaşadığı kan kaybını ortaya koydu.

Belli bir rahatlama ve moral bulmayı ifade eden “demokrasi kazandı”, “umut kazandı” gibi fanteziler bir yana bırakılırsa, oy oranı üzerinde birinci parti olma konumunu korumakla beraber, 31 Mart yerel seçimlerinin esas kaybedeni AKP ve şefi Erdoğan oldu. AKP’nin büyük bir rant, vurgun ve her türden yolsuzluk kapısı olan büyük kentlerdeki belediyeleri kaybetmesi, kendisi payına büyük bir politik ve moral darbe oldu. 

HDP, AKP-MHP ittifakını hedefleyen politikasıyla, yerel seçimlerin asıl kazananı oldu. Kürt illerinde kayyum belediyelerini geri alma başarısını gösterebildi. CHP’nin kilit önemde büyük şehirlerin yanı sıra birçok ilde de bazı belediyeleri almasını Kürtlerin desteğine borçlu olduğu herkes tarafından kabul ediliyor.

AKP’nin ortağı MHP de yerel seçimin kazananları arasında yer aldı.

Sayısız sorunlar yumağı içinde ve yüz yüze bulunduğu kriz koşullarında yıpranmış bulunan dinci-faşist AKP’nin kendisine meşruiyet sağlayan seçmen desteği erozyona uğramış, dinci-faşist koalisyon ise kokuşmuş bulunuyor.

On yedi yıl boyunca iç siyasal yaşamda olduğu gibi dış politikada da izlediği saldırgan çizginin, neo-liberal sosyal yıkım politikalarının, siyasal hak ve özgürlükleri hedefleyen kudurganlığın, modern yaşam tarzına pervasızca müdahalelerin, ahlaki-kültürel çürüme vb. etkenlerin biriktirdiği hoşnutsuzluk ve tepkiler bu sonucun yaşanmasında rol oynamıştır.

AKP, ABD ve batılı emperyalistler

Bir emperyalist proje olarak 2002’de hükümet olan ve on yedi yıllık iktidarı boyunca Türkiye’yi işbirlikçi büyük burjuvazi ve emperyalistler için bir sömürü ve yağma cenneti haline getiren AKP, bu sayede onların her türlü desteğini cömertçe aldı. Başta din ve şovenizm olmak üzere her türlü aracı etkin bir şekilde kullanarak büyük bir kitle desteği kazanan, bu sayede emekçi kitleleri kontrol edebilen AKP ve şefi Erdoğan, keyfi ve kuralsız bir tek adam rejimini egemen kılabildi. 

Fakat gelinen yerde, on yedi yıllık iktidarı süresince içeride ve dışarıda izlediği politikaların ve mimarı olduğu icraatların bir sonucu olarak, hemen tüm cephelerde büyük bir açmazla yüz yüzedir. Elindeki hemen tüm araçları tüketerek “beka” demagojisine sarılmış olan gerici rejim herhangi bir çıkış programına sahip değildir.

Mevcut tablo ışığında bakıldığında, AKP ve şefi emperyalist efendilerine daha da muhtaç hale gelmiş bulunmaktadır. Emperyalistler için de, zaman zaman rahatsızlık kaynağı olsa ve hoşnutsuzlukla karşılansa da, mevcut koşullarda AKP dışında kendilerine daha iyi hizmet edecek ve çıkarlarına bekçilik edebilecek bir alternatif bulunmamaktadır.

ABD ile S-400, F-35 gerilimi ve Rusya ile ilişkiler, Gülen’in iadesi, Halkbank dosyaları, Menbic ve Fırat’ın doğusuna girme naraları, ABD’nin silah dahil YPG’ye sunduğu destek, Trump’ın Kudüs kararı ve Golan tepelerini İsrail’e vermesi ve AKP iktidarının bölgede ABD’nin çıkarlarıyla çelişen işlere ve ilişkilere kalkışması, Türkiye-ABD ilişkilerinin sorun alanları. Avrupa ile ilişkilerde de bir dizi sorun üzerinden çatışmalar dışa yansıdı.

AKP-Erdoğan iktidarı fırsat buldukça, ABD ve AB’yi Türkiye’yi bölmeye çalışan düşmanlar olarak ilan etti. TL’nin değer kaybetmesini ve derinleşen ekonomik krizi kendisine yönelik bir komplo olarak sundu. Bu yolla milliyetçi-şoven duyguları kışkırtması iç politik hesapların ürünüydü ve umduğu yararı da gördü.

İç politikada işler bu bayağılıkla sürdürülürken, perde arkasında ABD ve diğer batılı emperyalistlerle kirli anlaşmalar imzalandı. AB’ye kükreyen ve Almanya’yı Nazi olmakla suçlayan Erdoğan, öte taraftan AB’yi “müreffeh ve istikrar abidesi” ilan etti ve batılı efendilerine bu “abideyi” birlikte inşa etme çağrısı yaptı. ABD’ye seslenirken, “ABD güvenilir stratejik ortağımızdır, ABD’den vazgeçmeyiz” türünden açıklamalar yapmaktan geri durmadı.

Bugüne kadar emperyalizme paha biçilmez hizmetlerde bulunan AKP ve şefi, emperyalistler için son yıllarda sıkıntı kaynağına dönüşmüş ve onları bir alternatif arayışına yöneltmiş, fakat emperyalist çıkarları AKP’den daha iyi koruyabilecek bir alternatif henüz bulunamamıştır.

Emperyalist odaklar yeni bir alternatif yaratamadıkları sürece işleri AKP’yle ve onun yıpranmış lideriyle götürmek yolunu tutacaktır. Zira Erdoğan ve partisi tüm yıpranmışlığına rağmen hâlâ da önemli bir seçmen desteğine sahiptir.

Önemli bir diğer nokta, Erdoğan’ın sahip olduğu gücü emperyalizmin hizmetinde kullanması, bugüne kadar neo-liberal politikaları büyük bir kudurganlıkla uygulamasıdır. Bunu, işçi sınıfı ve emekçilerin önemli bir kesimini denetim altına alıp etkisizleştirerek yapabilmesidir.

Ağır yıkım programlarının hayata geçirileceği bugünkü kriz koşullarında, sadece işbirlikçi büyük burjuvazi için değil emperyalist odaklar için de bu son derece önemlidir. Kapıya dayanacak olan IMF programını bu iktidar eliyle hayata geçirecekler, 450 milyar dolar civarındaki borcun geri ödenmesini onun aracılığıyla güvenceleyeceklerdir.

AKP ve şefi Erdoğan, önümüzdeki dönemde emperyalist efendileri tarafından baş ağrıtıcı aşırılıklarından arındırılacak, pervasızlıkları törpülenecek, keyfiliği ve kuralsızlığı sınırlandırılacaktır. Yerel seçim tablosunun çıkardığı sonuçlar, AKP’nin karşı karşıya kaldığı sorunlar ve yüz yüze bulunduğu ağır kriz, emperyalistlerin Erdoğan’ı terbiye etmesini kolaylaştıracaktır.

ABD, AB ve onlarla uyum içinde olan büyük burjuvazi AKP’nin iktidar olmasını sağlamış ve bugüne kadar onu desteklemişlerdir. O da bu desteği elde etmenin gereklerini fazlasıyla yerine getirmiş, uşaklıkta kusur etmemiştir. Önümüzdeki süreçte de aynı hizmeti uşakça bir sadakatle vermeye devam edecektir.