Libya’daki kiralık Suriyeliler - Kayahan Uygur

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 10 Şubat 2020
  • 13:18

Geçen hafta Türkiye’den “Erasmus” Öğrenci Değişim Programıyla Fransa’ya gönderilen üst düzey bir cihatçı teröristin orada tutuklanmasıyla ilgili gelişmeleri anlatmış ve bir Lahey yargılaması için “düğmeye basıldı mı” sorusunu sormuştum.

“Bana” gemisi ne taşıyor

Bundan 6 gün sonra Cenova limanında İtalya anti-terör ve anti-mafya özel kuvvetleri tarafından soruşturmaya alınan Lübnan gemisi “Bana” ile ilgili haberler Oda TV’de çıktı. “Bana” adlı Lübnan Ro-Ro gemisi, Fransız savaş gemileri tarafından durdurularak Cenova’ya götürülmüştü. İtalyan medyasına göre Bana’ya yakalanmadan önce Türk Deniz Kuvvetleri eşlik ediyordu (Maritime Bulletin).

Bana gemisi İtalyanlar tarafından en az 3 kez Türkiye-Libya arasında silah kaçaklığı yapmakla ve ayrıca Suriye’den Libya’ya kiralık savaşçı taşımakla suçlanıyor. İtalyan medyasına göre mürettebat arasından biri İtalyan anti-terör, anti-mafya özel kuvvetleriyle işbirliği yapıyor ve ilgili ülkeler hakkında çok geniş bilgiler veriyor.  An itibariyle gemi hakkında uluslararası silah kaçakçılığı, Birleşmiş Milletler ambargosunu ihlal ve kiralık savaşçı kullanımı ve taşınması konularında soruşturma var. Soruşturmada personelden biri verdiği ifadesi karşılığında sığınma hakkı istemiş durumda. (Primocanale İtalia, 6 Şubat)

BM sözleşmesi var

Avrupa medyasında, BM Silah Ambargosunu kırmanın yanısıra Türkiye hükümetinin de reddetmediği Suriyeli savaşçıların Libya’ya götürülmesi konusunun başlı başına bir savaş suçu oluşturduğu iddiası var. Ülkemizin uluslararası ceza süreçlerine maruz kalmaması için paralı askerler konusu üzerinde önemle durmak şarttır. Açık adı “Paralı Askerlerin Toplanması, Kullanılması, Finansmanı ve Eğitimi Üzerine Uluslararası Sözleşme” olup 20 Ekim 2001 tarihinde yürürlüğe giren Birleşmiş Milletler Sözleşmesi, devletlerin paralı asker kullanmasını savaş suçu saymaktadır.

Anlaşmaya göre paralı asker, devletlerin resmi silahlı kuvvetlerine mensup olmayan, çatışan taraflardan herhangi birinin vatandaşı bulunmayan, asıl amacı para kazanmak ya da maddi çıkar sağlamak olan birisidir. Tanım tam olarak Suriye’den Libya’ya savaşmaya giden Suriyelilere uymaktadır.

Bazı Türk dış politika uzmanları Libya’da Rus Özel Güvenlik Şirketi Wagner’e bağlı paralı asker bulunması dolayısıyla Suriyeli paralı askerlerin durumunun hoş karşılanacağı veya Rusya’nın BM Güvenlik Konseyi üyesi olmak hasebiyle olayı kapatacağı umudunda olsalar da işin aslı hiç de öyle değildir. Tam tersine Uluslararası Hukuk ve Savaş Hukuku uzmanı Todds S. Milliard’ın dediği gibi bu sözleşmeye göre savaş suçunun oluşabilmesi için savaşçıların özel şirketler tarafından değil devletler tarafından toplanması gerekmektedir.

Libya imzalamıştı

Öte yandan, yine bazı diplomasi uzmanlarının iddiasına göre bu anlaşmaya imza atmamış olmak bir ülkeyi savaş suçu işlemiş olma suçlamasından kurtarabilir sanılsa da bu da yanlıştır. Çünkü kiralık askerlerin kullanıldığı toprak olan Libya bu sözleşmeyi 22 Eylül 2000 tarihinde imzalamıştır. Uluslararası hukuktaki “territoriality” ilkesi dolayısıyla Libya’da bu suçu kim işlerse işlesin suçtur, işin ilginci paralı askerlerin toplandığı Suriye de 19 Ocak 2008’de sözleşmeye imza koymuştur.

Sözleşmenin yürürlüğe girdiği dönemde bazı hukuk çevrelerinde paralı askerlerle ilgili sözleşmeyi sadece sömürgeciliğe karşı mücadelede Afrika kıtası için geçerli sayanlar olmuşsa da Libya’nın Afrika’da bulunması ve savaşan taraflardan Haftar’ın Türkiye’yi zaten sömürgecilikle suçlaması nedeniyle bu çıkış yolu da kapalıdır. Hâl böyle olduğuna göre, bürokraside ve hariciyede birilerinin Ankara’yı yanlış bilgilendirdiği açıktır.

Öte yandan, bu sözleşmeyle ve genel olarak savaş suçları hukukuyla ilgili konularda akıldan çıkarılmaması gereken bir nokta siyasal sorumluluğun bürokratik ve askeri sorumluluğu ortadan kaldırmadığıdır. Hiçbir asker, hatta askeri danışman veya alt düzeyde de olsa olaya karışmış bir komutan (örneğin “Bana” adlı gemiye refakat ettikleri iddia edilen Türk savaş gemilerinin komutanları) siyasi otorite emrini mazeret olarak gösteremez. Uluslararası Ceza Mahkemesi içtihadı bu konuda çok açıktır.

Asker de sorumlu

Görüldüğü gibi savaş suçundan yargılanma riski sadece savaşlardan silah, zırhlı araç ve İHA vb. malzeme satışı nedeniyle para kazananları değil, onlara bürokratik, askeri hatta propaganda servisi verenleri bile kapsayabilir. Ama en önemlisi, bu konularda azami dikkati göstererek ülkenin itibarını bu tür süreçlerle olumsuz etkilememek ve ulusun tarihine kötü bir leke düşürmemektir.

Odatv / 10.02.20