Deprem yıkımıyla geçen bir ayın ardından…

Tek çıkar yol mücadeleyi yükseltmek!

Emekçiler için tek çıkar yol kapitalist sömürü düzeni ve onunun Saray rejimini yıkmak için mücadeleyi yükseltmektir!

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 06 Mart 2023
  • 11:30

Öncesinde önlem almayan, sonrasında ise halkı kaderine terk eden Saray rejiminin dinci-ırkçı zihniyeti depremin büyük bir felakete yol açmasına neden oldu. Büyük insan kıyımında hayatını kaybedenlerin gerçek sayısı bilinmiyor. Yapılan son resmi açıklamaya göre, depremde 45 bini aşkın insan yaşamını yitirdi. Oysa iktidarın valisi, resmi kayıp sayısı 42 bin iken, ölen insanların bunun 4-5 katı olduğunu söylemişti. Rejim o kadar kokuşmuş ki, ölüme terk ettiği on binlerce insanı “bir rakamla” anmayı bile çok görüyor. Hayatını kaybeden insanların sayısını az göstererek, işlediği ağır suçu örtebileceğini var sayıyor. Hatırlanacağı üzere aynı kepazeliği Covid-19 pandemisi döneminde de yapmıştı.

***

Yıkım bu kadar ağır, can kayıpları bu kadar çokken aradan geçen sürede yapılanlar, en büyük felaketin AKP-MHP rejimi olduğunu gözler önüne sermiştir. Zira kış mevsiminde milyonlarca insan sokakta kalmışken Kızılay çadır satıyordu. Görüldü ki bu kurum, AKP’li ya da Saray rejiminin dalkavuğu olan tiplerin yuvası haline getirilmiştir. Rejimin yağma ve talan düzeninden beslenenlerin nasıl birer hilkat garibesine dönüştüğünü gösteren bu çarpıcı olay, sermaye devletinin tepesinde oturan dinci-faşistlerin milyonlarca insanın felaketi karşısında bile tam bir umarsızlık, pervasızlık ve pişkinlik içinde olduklarını gösterdi. Bu güruh o kadar mevki düşkünü, o kadar pişkin, o kadar ahlaksız ki, hesap vermek bir yana, hiçbiri istifa etmeyi bile düşünmedi.  

***

AKP-MHP rejimi halkı enkaz altında kaderine bırakmakla yetinmedi, kurtarma çalışmalarını köstekledi, yardım ulaştırmaya çalışanları oyaladı, yardım malzemelerine el koydu, kurtarma çalışmalarına katılmak için yollara düşen madencileri uzun süre bekletti. Oysa o koşullarda enkaz altındaki insanların hayatını kurtarmak için dakikaların bile önemi vardı. Birçok yerde üçüncü güne kadar kurtarma çalışmalarına sadece gönüllüler katıldı. Sahaya iki-üç gün geç çıkan rejimin AFAD denen kurumunun kurtarma çalışmaları ise göstermelik kaldı. Yurtdışından gelen kurtarma ekiplerinin çalışmaları doğru-düzgün koordine edilmedi. Aynı beceriksizlik hem başka şehirlerden hem yurtdışından gelen hekimlerin ortada bırakılmasında da görüldü. Binlerce insan tedavi için beklerken, birçok yerde hekimler uzun süre “yetkili” muhatap bulamadılar. Kimi pişkin “yetkililer” ise hekime ihtiyaçları olmadığını bile söylediler.

***

Mevsimin kış olması barınma sorununu yakıcı hale getirmişken, depremden etkilenen emekçilerin çoğunluğu ancak haftalar sonra çadır alabildiler. Halka ulaştırılan çadırların çoğunu ilerici, devrimci kurumlar, sendikalar, demokratik kitle örgütleri ve gönüllü yardım çalışmaları yürütenler sağladı. AFAD ortaklıkta görünmeye başladıktan sonra, gönderilen yardımlara el koymaya başladı. Halkın ihtiyaçlarını karşılamayan bu yozlaşmış kurum, birçok yerde toplanan yardımların ihtiyacı olan halka ulaştırılmasını yavaşlattı, kimi zaman ise engelledi. Kendi sefil bekasından başka bir şey düşünmeyen rejimin trolleri ve Saray beslemesi medyadaki tetikçileri eliyle AHBAP başta olmak üzere yardım ulaştırmak için çaba harcayanlar hedef alındı. Toplumun çoğunluğunda tiksinti yaratan bir kampanya yürüttüler. Rant ve talandan beslenenler o kadar vahşileşmişler ki, kokuşmuş Saray rejiminin “prestiji” sarsılacağına, “insanlar açlıktan-soğuktan ölsün” demeye gelen tutumlar aldılar.

***

AKP-MHP iktidarının ihmaller, vurdumduymazlıklar, beceriksizlikler ve daha pek çok rezillikleri her gün daha çok insanın hayatını kaybetmesine neden olurken, Saray'ın bakanları ile diğer “yetkililer” tam bir utanmazlıkla yalan kampanyası başlattı. Pişkin pişkin kameralar karşısına çıkan bu zevat, “devlet kimseyi yalnız bırakmadı. Deprem bölgelerinde ulaşılmayan yer yoktur. Afet bölgesinde durum kontrol altındadır” gibi külliyen yalan vaazlar verdi. Kepazelik öyle bir boyuta varmış ki, büyük insan kıyımından sorumlu olanlar, bir yalan kampanyası ile kendilerini aklamaya çalışacak kadar en basit insani değerden yoksun olduklarını gösterdiler. Saray beslemesi gazeteci kılıklı tetikçiler ise, bu iğrenç yalan kampanyasını manşetlere taşıyarak, her zaman olduğu gibi kendilerini besleyen rejimin suçlarına ortak oldular.

***

Ortada bu kadar büyük bir kıyım varken yalan kampanyasının etkili olması mümkün değildi ve gerçeklerin üstü örtülemedi. Rejimin tepesinden alta doğru devletin suçlarını toplumun çoğunluğu gördü. Bundan telaşa düşen AKP şefi bir tehdit kampanyası başlattı. Tayyip Erdoğan’la Devlet Bahçeli başta olmak üzere, ağzını açan her suçlu tehditler savurmaya başladı. Küfür, hakaret, tehdit karışımı nutuklar, üstten alta doğru tekrarlanmaya başladı. Halka karşı işledikleri ağır suçlar ortalığa serildikçe, tehdit dozunu arttırdılar. İşledikleri suçların hesabını vermesi gerekenler, pişkinlikte sınır tanımayan bir tutumla üste çıkmaya, suçlarını dile getirenleri tehditlerle susturmaya çalıştılar.

***

Depremzedelerin önemli bir kısmı bir çadır bile bulamamışken Saray'ın pişkinleri, konut inşa edeceklerini ilan edip reklam yapmaya başladılar. 5-5,5 şiddetinde depremler olurken, “ilk betonu döktük” diye vaazlar verdiler. Utanmazlık öyle bir boyutta ki, bir yıl içinde yeni inşa edilen dairlerin ihtiyaç sahiplerine teslim edileceği bile söylendi. Oysa enkazın kaldırılması bile aylar alır. Öte yandan bilim insanlarının, bu koşullarda inşaatlara başlamanın riskli olacağına dair uyarılarını da kulak ardı ettiler. Pazarcık depreminin geldiğini, buna karşı önlem alınması gerektiğini dile getiren bilimi insanlarına kulak tıkayan kokuşmuş Saray rejimi, büyük bir yıkım ve insan kıyımına yol açtı. Bu kıyımın sorumlusu zihniyette en küçük bir değişimin olmadığını, bir kez daha bilim insanlarının hiçe sayılması ve yandaş şirketlere ihale dağıtılıp beton dökmeye başlanmasıyla herkes gördü. Rant ve talan çarkından beslenen zihniyet işlerine kaldığı yerden devam ediyor.

***

Baskı, zorbalık, tehdit ve sahte vaatlerle depremi unutturmaya, gündemi saptırmaya çalışıyorlar. Yoğunlaşan seçim tartışmaları ve ırkçı-şoven İYİ Parti şefi Meral Akşener’in altılı masayı satması ile gündemi değiştirdiler. Düzen siyasetindeki iğrenç kokuşmanın göstergesi olan Meral Akşener’in kendine yakışan tutumu, Saray rejimine deprem felaketindeki suçlarını unutturma ve halen bir yığın sorunla boğuşan milyonlarca depremzedenin gölgede bırakılmasına vesile edildi.

 AKP-MHP koalisyonu seçim kampanyası başlatarak kokuşmuş rejimin ömrünü uzatmak için çevirecekleri kirli oyunları hazırlamaya çalışırken, her şeyi seçime endeksleyen düzen muhalefeti ise, “Seçimleri bekleyin biz geliyoruz, sorunlarınızı çözeceğiz” türünden boş vaatlerle Saray rejiminin yarattığı felaketlerin bedelini ödeyen milyonlarca emekçiyi teskin etmeye çalışıyor.

Sırtında büyük bir insan kıyımı ve yıkımın vebalini taşıyan rejimin şeflerinin bu kadar vurdumduymaz ve pişkin olabilmelerinin bir nedeni yozlaşmış bir ahlaksızlar topluluğu olmalarıysa, diğeri işçi sınıfı ve emekçilerin onlardan hesap sormak için henüz ayağa kalkmamış olmalarıdır. Depremin yıkımıyla geçen bir aylık sürede yaşananlar, emekçilerin kapitalist sömürü düzeni ve onu temsil eden Saray rejiminden hesap sormak için fiili/meşru mücadeleyi yükseltmek dışında hiçbir çıkış yollarının olmadığını bir kez daha göstermiştir.