“Simülasyon gerçek ile sahte ve gerçek ile düşsel arasındaki farkı yok etmeye çalışmaktadır.”
Kapitalist sistemin burjuva siyasetçileri yaşananları tersine çevirerek topluma sunuyorlar. Kitleleri politik-psikolojik olarak manipüle ederek kutuplaşmayı derinleştiriyorlar. Fitne, fesat tohumları ekerek, kardeş halkları birbirine düşmanlaştırarak çürümüş ve kokuşmuş düzenlerini ayakta tutmaya çalışıyorlar. Depremde açığa çıkan gerçeklerin üstünü de her türlü baskı, zor, manipülasyon aygıtlarını kullanarak örmeye çalıştılar. Bu sefer gerçekler onların çuvalına sığmadı…
Fay hatlarının geçtiği, depremlerin gerçekleştiği bir coğrafyada yaşıyoruz. Kronolojik olarak birçok depremi sayabiliriz. Egemenler daha önceden de olduğu gibi sonucu ölümle gerçekleşen bütün felaketlerin sebebini gerçeklikten soyutlayarak “kader”, “fıtrat”, “kaza” vb. olarak açıkladılar. Maden faciaları, iş cinayetleri gibi katliamları alın yazısı olarak ifade ettiler. Gerçekleşen birçok felaket sonrası da medya ekranlarında göstermelik yardımlarda bulunuldu. Toplum için herhangi bir karşılığı olmayan aldatıcı yardımlara ne olduğu muamma. Popülizm hastalığı toplum içerisinde salgına dönüştü. Halk arasında kurtarıcı olarak görülen bireyler şekillendi ve toplum içinde benimsendi, yüceltildi. Burjuva medya gerçek olandan farklı görüntüleri topluma lanse etti, etmeye devam ediyor. Burjuva medya vahşi kapitalizmin gerçek yüzünü saklamaya çalışıyor. Depremle birlikte bir kere daha kendi rollerinin gereğini yerine getirdiler. Rant, talan politikalarının sonucu büyük bir katliama dönüşen doğa olayını normalleştirmek için canla başla çalıştılar. Farklı zamanlarda yaşananları hiç yaşanmamış gibi sunanlar, bu sefer bunu başaramadılar.
Enkaz altında on binlerce insan ve canlı kalmıştır. Tüm canlı hayatını yıkıma sürükleyen düzen yaşananların baş sorumlusudur. Bu düzen varlığını sürdürdüğü müddetçe tüm canlı yaşamı benzer yıkımlarla karşı karşıya kalacaktır. Yaşanan son yıkım bizlere görevimizi bir kere daha hatırlatmıştır. Yapmamız gereken tüm canlı hayatını yıkıma uğratan kapitalist düzene ve efendilerine karşı mücadeleyi büyütmektir. Rant, talan ve yıkımdan başka hiçbir şeyi dikkate almayan kapitalistlerin karşısına örgütlü bir sınıf olarak çıkmak, sınıfsız, sömürüsüz, sınırsız ve doğal afetlerin katliama dönmediği bir dünya için mücadele etmektir.
“Helaleşme” safsatası
Dinci gericiler her sıkıştıklarında toplumun inanç değerlerine, duygularına hitap ederek kontrol altına almaya çalışıyorlar. Cumhuriyet kurulduğundan beri katliamlar hiç eksilmedi. Devlet denen zor aygıtı Ermeni, Kürt, Alevi, Süryani vd. halkları soykırımdan geçirdi ve geçirmeye devam ediyor. Deprem bölgesinde enkaz altında kalan Alevi ve Kürtler inanç ve etnik kökenlerinden dolayı uzun süre yardım alamadılar. Deprem bölgesinde çalışmalara katılmış biri olarak bunları söylüyorum. Hatta bölgeye gelen gönüllü grupları başta AFAD olmak üzere çeşitli devlet kurumları tarafından engellendi ve oyalandı. Niyetler açıktı; Hatay ve çevresinde yaşanan insanlar onlar için Haziran Direnişi ve farklı toplumsal süreçlerde baş ağrıtan belalardı ve artık onların defteri dürülüyordu. Gerici iktidarın ve sermaye devletinin aklı tam da böyle işledi. Binlerce canımız bu nedenlerle ölüme terk edildi. Gelinen aşamada ise bölgenin demografik yapısını değiştirmeye yönelik aşağılık adımlar atılıyor. Deprem öncesi, anı ve sonrasıyla birlikte düşündüğümüzde yaşananlar soykırım politikasından başka ne olabilir ki! Biz sermaye devletinin daha önce Dersim'de, Ağrı'da, Maraş’ta, Sivas'ta nasıl bir soykırım politikası güttüğünü biliyoruz. Cumhuriyet tarihi katliamlar ve soykırımlarla doludur ve her katliam gerçekleştikten sonra birileri çıkıp toplumun inanç değerlerini kullanarak helalleşme safsatasına girmektedir. Peki bizim ne yapmamız gerekir? Kapitalist düzeninin uşaklarıyla helalleşmek mi yoksa onlardan hesap sormak mı gerekir? Elbette helalleşme safsatasına girmeyeceğiz. Yıllarca toplumu inanç değerleri üzerinden manipüle edenlerden hesap soracağız. Zaman hesaplaşma ve mücadele etme zamanıdır. Zaman haramilerin saltanatını yıkma, sosyalizmi kurma zamanıdır.
Esenyurt’tan deprem bölgesine giden bir işçi