Maraş merkezli yaşanan depremler bir ayını geride bıraktı. 11 ili etkileyen depremde resmi rakamlara göre ölenlerin sayısı 50 bine ulaştı. Depremin şiddetiyle, fay hattı üzerinde yüksek katlı ve depreme dayanıksız binalar yerle bir oldu. Sonrasında da Saray rejiminin ihmalleri, vurdumduymazlıkları ve beceriksizlikleri yüzünden enkaz altındaki insanlar ölüme terk edildi. Liyakatsiz-yandaş kadrolarının çiftliği haline gelen Kızılay ve AFAD gibi kurumların para kazanma odaklı ve iş bilmemezlik halleri, bu süreçlerde doruk noktasına ulaştı. Hala depremzedelerin en temel insani ihtiyaçları giderilmedi. Depremzedeler, her türlü bulaşıcı hastalığa ve mevsim koşullarının olumsuz etkilerine karşı korunmasız şekilde yaşam savaşı veriyor. Bütün bu olup bitenlere rağmen Erdoğan, sorumluluğu “kader planı” ile açıklıyor. Ayrıca depremzedelerden “helallik” isteyecek kadar pervasızlaşabiliyor.
Deprem bölgesini ranta ve talana açarak, Saray rejimi her geçen gün suçlarına bir yenisini ekliyor. Şehirlerin yeniden yapımı için ihaleler beşli çete arasında paylaşıldı bile. Arama-kurtarma için hızlı hareket etmeyen rejim, enkaz kaldırmak için gece-gündüz demeden mesai yapıyor. Erdoğan müteahhit kafasıyla ülkeyi yönettiği herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Öyle ki, arama-kurtarmaların devam ettiği esnada, binaların yeniden yapma telaşına düşmüştür. “Biz inşaattan anlarız, bana bir yıl verin buraları eski haline getireceğim” diyen Erdoğan, bekası için bölge halkını ve doğayı tehlikeye atıyor. Ortaya çıkan enkazın doğru bir şekilde bertaraf edilmediği için yeraltı sularına, tarım arazilerine, bitki örtüsüne, çevre ve insan ve sağlığına zarar veriyor.
Depremin ardından yıkılan binaların molozları pek çok ilde yaşam alanlarının hemen yanı başındaki bölgelere, dere yataklarına, tarım arazilerine, su kaynaklarının bulunduğu veya otlak alanların yakınlarına dökülüyor. Bu durum, binaların içindeki asbest tehlikesi yüzünden tüm canlıların üzerinde ciddi sağlık sorunlarına yol açıyor. Halihazırda depremin yarattığı birçok sorunlarla boğuşan bölge halkı, şimdi de zehirlenme tehlikesiyle baş başa bırakılıyor. Hız verilen enkaz kaldırma işlemi nedeniyle toz bulutuna dönen bölgede insanlar, nefes almakta güçlük çekiyor ve bu durum ileriki yıllarda kanser gibi hastalıkların yaygınlaşmasını tetikliyor.
Saray rejiminin insan sağlığıyla oynamasının mantıklı bir açıklaması yoktur. İşledikleri tüm suçları yalanlarla ve manipülasyonla örtemezler. Hızlı enkaz kaldırma ve yakın yerlere hafriyatların dökülmesi geçici bir süre için başvurdukları çözümmüş! Açıklamalarına göre, molozlar enkazın ayrışması için rastgele dökülüyormuş, kaldıracaklarmış! Fakat burada dökme, ayrıştırma ve kaldırma aşamasında oluşan toz bulutunun insanların üzerine daha çok nüfus edeceğini umursamıyorlar. Diğer yandan bazı kitle örgütleri ve bilim insanları asbestin merkezi yerlere dökülmesinin kasıtlı olduğunu düşünüyorlar. Saray rejiminin, bölgede tarım arazilerini bitirerek, taş ocaklarının yaygınlaşması için bir fırsat olarak değerlendirdiklerini söylüyorlar. Bununla birlikte rejimin, maliyeti azaltmak için yakın yerler tercih edildiği de ifade ediliyor.
Meslek odaları ve kitle örgütleri yeni bir felaketin önüne geçmek için belli başlı adımlar atıyor.
Malatya köylüsü geçtiğimiz günlerde hafriyatların köylerinin yakınına dökülmesini protesto ederek yol kesti. Bu örnekte de görüldüğü üzere bölge halkı bu duruma sessiz kalmayarak geçim kaynaklarına, hayatına ve geleceğine sahip çıkıyor.
Geçtiğimiz günlerde Türk Tabipleri Birliği (TTB), asbestin yayılmasını engellemek için bazı talepleri kamuoyuna sundu.
Bu talepler şöyle:
- Enkazlar profesyonel ekiplerce kaldırılmalıdır. İş makinelerinin çalıştırılma şekli etrafa asbest yayılmasını azaltabilecektir.
- Tozu dumana katarak yapılan enkaz kaldırma çalışmaları engellenmelidir.
- Enkaz kaldırma çalışmalarında sulama yapılması kaldırılan tozun etkisini azaltacaktır. Bu nedenle enkaz çalışmalarına sulama eşlik etmelidir.
- Kaldırılan enkazın döküleceği yerler doğru ve merkezi bir planlama ile belirlenmelidir, rastgele hafriyat dökülmesi engellenmelidir.
- Enkaz kaldırma çalışmasına katılanların “FFP2” veya “FFP3” tipi maske kullanması, sağlık açısından bir zorunluluktur. Bu bağlamda bu tür maskelerin bölgeye ulaştırılması önemlidir.
- Pandemi döneminde yaygın kullanıma giren basit cerrahi maskeler bu maddelere karşı koruyucu değildir.
Bu taleplerin bir an önce uygulanması hayati bir öneme sahiptir.
Alınması gereken bu ilk önlemler insanların ve doğanın kurtarılması bakımından ilk adımlarıdır. Bu insani taleplerin hayata geçirilmesi için güçlü bir mücadelenin verilmesi gerekmektedir. Sonuçta yaklaşık 20 yıldır çürümüş, yozlaşmış, insanlığa ve doğaya düşman bir sermaye iktidarı hüküm sürüyor
Saray rejimi şimdiye kadar yapılan tüm uyarıları ciddiye almayarak bildiğini okumaya devam etti. Depremden bu yana yaptıklarıyla ve yapmadıklarıyla rejimin işlediği suçlar kabarmış durumda. Rant ve talan uğruna, insanın ve doğanın geleceği yok ediliyor. Bu nedenle, başta işçi sınıfı olmak üzere tüm toplumun Saray rejiminden hesap sorması ertelenmeyecek kadar acil ve hayatidir.