On binlerce insanın yaşamını yitirdiği depremin üzerinden henüz 40 gün geçmişken bölgede bu kez de sel felaketi yaşanıyor. Depremlerden en çok etkilenen Adıyaman, Urfa, Malatya, Antakya, Maraş ve Elazığ’da yağmur yağışı felakete dönüştü. Sele kapılan 18 kişi yaşamını yitirdi, 2 kişi ise hala kayıp. Çadırkentler başta olmak üzere onlarca ev ve işyeri kullanılamaz hale geldi. Sele kapılan konteynerlerde insanlar yaşamını yitirdi. Hastaneler, köprü ve otoyollar su altında kaldı. Henüz 3 ay önce AKP şefi Erdoğan tarafından büyük övgülerle açılan Abide Kavşağı’nda çok sayıda kişi yaşamını yitirdi.
Saray sözcülerinin zırvaları
Erdoğan ve Soylu’nun ardından açıklama yapan Bahçeli ise “Hiçbir felaket tarihi yürüyüşümüzü sekteye uğratamayacaktır” dedi.
Konuyla ilgili en son zırvalayan da Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci oldu. “Bir taraftan 15 canımızı aldı ama diğer taraftan toprak suya kavuştu” diyen Kirişçi, bu düzende emekçilerin canının ne kadar değersiz olduğunu bu sözlerle ifade etti.
Dere yataklarının sele, taşkına neden olmayacağını öne süren Kirişci, üç derede yaşanan taşkınları ve yaptıkları köprülü kavşağın çökmesini ise aşırı yağışa bağladı. Kirişci “Şanlıurfa'daki yağış göz ardı edilebilecek yağış değildi. Burada biliniyordu niye yapılmadı? Evet, biliniyor ama bunların hayata geçirilmesiyle ilgili elimizdeki enstrümanlar yetersiz kalabiliyor” sözleriyle yaşanacak sel baskınlarını bildiklerini, ancak önlem almadıklarını itiraf etti.
Göz göre göre felaket!
Her doğa olayının felakete dönüştüğü Türkiye’de, on yıllardır sürdürülen rant ve talan politikalarının sonuçları açığa çıkıyor. Yangın, deprem, yağış gibi her doğa olayında onlarca insan yaşamını yitiriyor, canlılar telef oluyor, yaşanan maddi hasardan dolayı emekçilerin yaşamları kararıyor. Sadece afet öncesinde değil, sonrasındaki ihmaller de felaketin boyutlarını artırıyor.
Yaşanan kayıpların göz göre göre olduğu raporlara da yansıyor. Urfa’da 2021 İl Afet Risk Azaltma Planı'nda olası bir selde taşacak derelerin belirlendiği ama önlem alınmadığı için ölümlerin göz göre göre geldiği ortaya çıktı.
Yine rant ve talan politikalarının ardından müteahhit, belediye, bakanlık, inşaat şirketlerinin iç içe geçmiş ilişkisi sorumluların kim olduğunu işaret ediyor.
Meslek örgütlerinin ve bölgede yaşayanların tüm uyarılarına rağmen çadırların ve konteynerlerin kurulduğu yerlerdeki plansızlık nedeniyle, depremzedeler ikinci kez afeti yaşadı. Plansız-programsız, bilim ve teknikten uzak atılan her adım yeni kayıplara yol açıyor. Bilim ve teknoloji doğa ile uyumlu yaşamanın olanaklarını sunacak bir birikime sahiptir. Dolayısıyla doğa ile uyum içinde, meslek örgütleri ve yerel halkla birlikte bilim ve tekniğe göre kararların alınması esas olmalıdır.