Sermaye devletinin mesleki eğitime dair gerçekleştirdiği proje ve yatırımların ardı arkası kesilmiyor. Bundan birkaç ay önce “Mesleki eğitimde 1000 okul 50 Ar-Ge Merkezi’nin Açılış Töreni”nde bir konuşma gerçekleştiren AKP şefi Erdoğan, mesleki eğitim merkezleri konusunda iki yeni düzenleme yapacaklarını duyurmuştu. Düzenlemelerden ilki, “Mesleki eğitim merkezlerine devam eden öğrencilerin 4 yıl boyunca aldıkları ücretlerin işveren üzerindeki yükünü tamamen kaldıracağız” denilerek açıklanmıştı. İkinci düzenleme ise, mesleki eğitim merkezlerinde son sınıfına kalfa olarak devam eden öğrencilerin aldıkları ücretlerin düzenlenmesine ilişkindi.*
10 Ocak’ta ise, Millî Eğitim Bakanlığı ile Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın iş birliği ile Organize Sanayi Bölgeleri Mesleki Eğitim Merkezleri Projesi’nin açılış etkinliği gerçekleştirildi. Erdoğan’ın konuşmasının ardından Erzurum 1. Organize Sanayi Bölgesi, Konya 1. Organize Sanayi Bölgesi ve İstanbul Tuzla Organize Sanayi Bölgesi’ne canlı bağlantılar yapılarak açılışlar gerçekleştirildi. Projenin açılış etkinliğinde yapılan konuşmalarda önceden vadedilen adımların ve kanun değişikliğinin tamamlandığı bildirildi. Sermayedarların sırtındaki “yükün” yani öğrencilerin alacakları maaşın geliri ise işsizlik sigortası fonundan karşılanacak.
Türlü demagojik cümlelerin sıralandığı Erdoğan’ın konuşmasının özü, işçi-emekçi çocuklarının eğitimden uzaklaştırılacağının, çocuk işçiliğin yaygınlaştırılıp yasallaştırarak sermayedarlara ucuz ve nitelikli işgücü sağlanacağının bir ilanıydı. “Çırak kalfa ve usta yetiştiren mesleki eğitim merkezlerimiz, ecdadımızın ahilik kültürünün bir mirasıdır. Hükümet olarak özgün, modern ve yenilikçi projelerle bu güzel mirasımızı korumaya ve zenginleştirmeye gayret ediyoruz.” diyen AKP şefi, kalfalık yeterliliğini kazanan 12. sınıf öğrencilerine asgari ücretin yarısı kadar, yani 2 bin 126 lira ödeme yapılacağını, işletmelerce üstlenilecek bu ücretlerin tamamının devlet katkısı olarak karşılanacağını, ayrıca öğrencilerin iş kazalarına ve meslek hastalıklarına karşı sigortalarının yapılacağını “müjde”ledi. Erdoğan, mesleki eğitime ilişkin hedeflerini ise, “Kanun değişikliği öncesinde 159 bin olan mesleki eğitim merkezlerindeki öğrenci sayısının 250 bine ulaştı. Yıl sonuna kadar 1 milyon gencimizi mesleki eğitim merkezlerimize dâhil ederek istihdamlarını sağlamayı hedefliyoruz.” sözleriyle dile getirdi.
Mesleki eğitim merkezlerinde ve meslek liselerinde eğitim gören öğrenciler hem okul içerisindeki atölyelerde hem de staj ya da mesleki eğitim adı altında çalıştıkları işletmelerde normal bir işçiden farklı çalıştırılmıyor. Ancak tüm bu sürecin “eğitim” adı altında sürdürülmesi sömürünün üstünü kapatmaya yetmiyor. Tüm bunlara rağmen özellikle mesleki eğitim merkezlerinde neredeyse okul yüzü göremeyen gençlere asgari ücretten de düşük maaş verilirken, yeni düzenleme ile asgari ücretin yarısı kadar maaş verileceği -bu da sadece 12. sınıflar için geçerli- büyük bir müjde olarak lanse ediliyor.
Büyük bir övgü ile bahsedilen çırak-kalfa-usta sıfatlarının ise gerçekte ne olduğunu gayet iyi biliyoruz. “Çıraklık” ve “kalfalık” gibi kategoriler Orta Çağ’dan günümüze kadar gelen sömürü biçimleridir. Tüm bu “statüler” çocuk işçiliğin meşrulaştırılmasıdır. Bu uygulamalar çocukların istismar edilmesinin önünü açmaktadır. “Ortaokul mezunlarının” zorunlu ortaöğretim yerine “meslek kazandırma” projelerine yönlendirilmesinden söz edilmesi, keza “Artık yeni paradigmada sektör temsilcileri mezunları beklemiyor, mezunlar, eğitim sürecine aktif bir şekilde katılıyor” gibi ifadeler ise açık bir şekilde yoksul işçi ve emekçi çocuklarının okuldan uzaklaştırılıp sermayeye ucuz işgücü haline getirilmek istenmesidir. Nitekim 1 milyon genci istihdam adı altında çocuk işçiliğe sürükleyeceklerini açık bir şekilde itiraf ediyorlar.
Erdoğan sözlerinin devamında mesleki eğitim merkezlerini daha da cazip gösterebilmek için çıraklık sistemini örgün ve zorunlu eğitim kapsamına aldıklarını, buralarda eğitim gören çırak, kalfa ve ustaların da lise mezunu sayılmalarının önündeki engelleri kaldırdıklarını vurguluyor. Hazırladıkları tüm bütçelerde aslan payının eğitime ayrıldığını da sözlerine ekliyor Erdoğan. Aslan payı eğitime değil, eğitimde imam hatiplere ve meslek liselerine ayrılıyor. Eğitimin diğer kademeleri ve alanları ise adeta ya kendi hallerine ya da protokoller ile cemaat ve tarikatlara terk edilmiş vaziyette.
Eğitim kurumlarını birer işletme, öğrencileri ise ya müşteri ve işçi gibi görüyor sermaye devleti. Bu gerçeği Millî Eğitim Bakanlığı’nın ya da Mesleki Eğitim Merkezi’nin internet sitelerine girerek anında görebilmek mümkün. Çünkü bu sitelerde eğitime dair içeriklerden ziyade meslek liselerinde kırılan üretim rekorlarının haberleri daha fazla yer alıyor. Nitekim Erdoğan da konuşmasını buna değinmeden bitiremiyor: “Döner sermaye kapsamında yapılan üretimden öğrencilerimiz ve öğretmenlerimiz de önemli miktarda pay aldılar. Bugün itibarıyla 2020 yılına göre gelirlerimiz salgın sürecine rağmen yüzde 131 artarak 1 milyar 162 milyon lira seviyesine ulaştı. Bu yıl için 1,5 milyar liralık bir gelir rakamı hedefliyoruz, mesleki eğitim gören tüm öğrencilerimizin okurken en az asgari ücret kadar gelir elde edebilmelerini sağlamayı da amaçlıyoruz.”
Okullar onların gözünde adeta birer fabrika. Eğitimde belirledikleri çıta ise daha fazla kar elde etmek. Okurken öğrencilere gelir sağlama düşüncesi ise öncelikli olarak neyin hedeflendiğinin bir göstergesi. Öğrencileri staj için farklı işletmelere yönlendirmeden, henüz sıralarının başındayken nasıl sömürebileceklerinin derdindeler. Bu vaatler ile işçi-emekçi çocukları için bir “altın bilezik” olarak görülen meslek liselerinin cazibesi arttırılmak isteniyor.
Erdoğan konuşmasında göreve geldikleri ilk senelere atıfta bulunarak, “... emeklilerimizden gençlerimize kadar toplumumuzun tüm kesimleri âdeta kan ağlıyordu. Hemen kolları sıvadık ve milletimize Türkiye’yi dört ana sütun üzerinde yükseltme sözü verdik. Bunların da eğitim, sağlık, adalet ve emniyet olduğunu ifade ettik. Milletimize olan diğer taahhütlerimiz gibi hamdolsun bu sözümüze de hep sadık kaldık.” yalanını da savurdu. Yani tüm toplum ile bir kez daha alay etti. Evet, hemen kolları sıvadılar ve daha kötü günleri öğretmenlere, öğrencilere, emeklilere sağlamak için büyük bir özveri ile çalıştılar...
Trajikomik söylemler bunlarla da sınırlı kalmıyor ve ekliyor Erdoğan: “Evlatlarımıza kendilerini korkusuzca ifade edebilecekleri, ideallerinin peşinden gidebilecekleri, hayallerini özgürce geliştirebilecekleri imkânlar sunulmadı.” AKP’nin öğrencilere sunduğu imkan ise sınıfında çay fırlatan öğrencilere soruşturmalar açmak, her türlü söz, basın ve ifade özgürlüğünü kısıtlamak... Değil hayallerini özgürce gerçekleştirmek, tüm yoksullar gibi yarınını göremeyen ve gelecek kaygısı içerisinde intihara sürüklenen gençler gün gibi karşılarında dururken pişkince bu cümleleri sarf edebiliyorlar.
Erdoğan ayrıca “Açacağımız uluslararası mesleki ve teknik Anadolu liseleri ile hem kendi evlatlarımıza yeni ufuklar kazandıracak hem de gönül coğrafyamızdan gelecek gençlere mesleki eğitim imkânı sağlayacağız. Uluslararası Mesleki ve Teknik Anadolu Liseleri Projemizin şimdiden hayırlı olmasını diliyor, projede emeği geçenleri tebrik ediyorum.” diyerek, yeni bir projelerinin olduğunu açıkladı. Hiçbir detay belirtmeden yalnızca projenin ismine bakarak mesleki eğitimde neler olacağını anlamak bir yandan zor, bir yandan değil. Projenin genel hatları bilinmese de şunu iyi biliyoruz ki bütün projelerde olduğu gibi hiç kuşkusuz buradaki amaç da eğitimin sermayedarların istek ve ihtiyaçları doğrultusunda şekillendirilmeye devam edilmesi ve çocuk işçiliğin önünün açılmasıdır.
M. Nevra
* Konuya ilişkin ayrıntılı bilgiler için: www.kizilbayrak60.net/ana-sayfa/haber/guncel/mesleki-egitim-merkezi-cocuk-emegi-somurusunun-yasal-kilifi