Irkçı-Siyonist rejiminin şefi Binyamin Netanyahu’nun ABD ziyaretinden sonra İsrail’in yaptığı katliamların yayılması dikkat çekiyor. İsrail, işgal ettiği Golan Tepeleri’nde Dürzilerin yaşadığı Mecdel Şems’te futbol sahasına saldırı düzenledi. Saldırıda çoğu çocuk 12 kişiyi katletti, onlarca kişiyi yaraladı. Katliamı yapan İsrail, suçu Hizbullah’a atmaya, Dürzileri Lübnan direnişine karşı kışkırtmaya çalıştı. Ancak kanlı oyun tutmadı. Dürziler, soykırım suçlusu Netanyahu ve diğer Siyonist şefleri Mecdel Şems’ten kovarak oyunu bozdular.
Kanlı oyunu ifşa edilen Siyonist savaş çetesi, buna rağmen 30 Temmuz’da Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta bir apartmanı savaş uçaklarıyla bombaladı. Hizbullah’ın kitle desteğinin yüksek olduğu Beyrut’un Dahiya bölgesinde bulunan apartmanda yaşayan sivilleri katletti ya da yaraladı. Sivilleri bombalayan İsrail, Mecdel Şems’te kendi yaptığı katliama karşılık verdiğini söylüyor. Bu iki katliamın ardından ise Hamas’ın siyasi lideri İsmail Haniye’yi İran’ın başkenti Tahran’da öldürdü. İranlı yetkililer tarafından yapılan açıklamada, Haniye’nin başka ülkeden atılan bir füze ile öldürüldüğü belirtildi.
Gazze’de soykırım savaşını sürdüren Siyonist rejimin katliamları yeni alanlara taşıması, Tel Aviv’de savaş histerisinin şiddetlendiğine işaret ediyor. Vurgulamak gerekiyor ki, bu katliamların Netanyahu’nun ABD ziyaretinin dönüşünde sonrası yaşanması tesadüf değil. Zira Siyonistler hem soykırım savaşını hem katliam ve cinayetleri ABD emperyalizminin destek ve onayı ile gerçekleştiriyorlar. Haniye’nin öldürülmesi de bu suç zincirine eklenen yeni bir halka oldu.
Siyonistlerin katliam ve cinayet histerisi, İsrail’in derinleşen açmazlarıyla da bağlantılıdır. Ne soykırımı durduruyor ne hedeflerine ulaşabiliyor ne de işgalci ordularının kayıplar vermesini engelleyebiliyor. 10 aydır devam eden soykırım savaşına rağmen İsrail hiçbir hedefine ulaşmadı. En önemlisi, Filistin halkının direnişini bir milim bile geriletemedi. Bunu başarma şansının olmadığını idrak eden Tel Aviv’deki savaş çetesi, emperyalist Amerikan ordusunun doğrudan içinde yer alacağı bir bölgesel savaşı kışkırtma girişimlerini sürdürüyor. ABD soykırım ve katliamların devam etmesini onaylıyor ancak savaşın bölgesel bir boyuta taşınmasını verili koşullarda tercih etmiyor. Buna rağmen İsrail savaşı şiddetlendirerek bir “fiili durum” yaratıp ABD’yi savaşa doğrudan dahil etme provokasyonlarına yenilerini ekliyor.
***
“Direniş ekseni” liderleri İsrail-ABD saldırganlığına karşı net bir tutum alıyor. Bölgesel bir savaştan kaçınmaya çalışıyor ancak açık bir savaşta olduklarını biliyorlar ve dayatılması durumunda İsrail’le savaşa hazır olduklarını da ilan ediyorlar. “Direniş ekseni”, emperyalist/Siyonist saldırılara karşılık vererek bu konudaki kararlılığını gösteriyor. İsrail’in son günlerde işlediği cinayetlerdeki artışın karşılıksız kalmayacağı da aşikâr. Bundan dolayı savaşın yayılma olasılığı etrafında yapılan tartışmalar yoğunlaşmış durumda.
"Direniş ekseni"ni oluşturan güçler artık koordineli bir şekilde hareket ediyorlar. ABD-İsrail saldırganlığına farklı cephelerden karşılık veriyorlar. Gazze, Lübnan, Yemen ve Irak’taki direnişçi güçler çatışmanın içinde yer alıyor. Haniye’nin Tahran’da öldürülmesi, İran’ın da birkez daha devreye girmesini kaçınılmaz hale getirdi. Siyonist savaş çetesi de Washington’daki suç ortakları da son saldırılarının karşılıksız kalmayacağını biliyor. Bölgede bulunan ya da gönderilen Amerikalı görevleriler, sağa sola tehdit mesajları taşıyarak verilecek karşılığın sınırlı tutulmasını sağlamaya çalışıyor. Ancak bu “tehdit diplomasisi” pek bir işe yaramıyor. Bu bağlamda önümüzdeki günlerde çatışmaların şiddetlenmesi kaçınılmaz görünüyor.
***
Direniş hareketlerinin siyasi liderlerini katletme politikası, her zaman ırkçı-Siyonist rejimin icraatlarından biri olmuştur. Gazze’ye yönelik soykırım savaşında ise vahşeti doruğa çıkartan İsrail, direnişçi liderlerin ailelerini tamamen imha etme politikası izlemeye başladı. Bir süre önce İsrail Haniye’nin çocuklarını ve daha bebek olan torunlarını katletmişti. Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC) liderlerinden Meryem Abu Dakka, Gazze’ye dönük saldırının ikinci gününde ailesi ve yakınlarından 35 kişinin katledildiğini, sonrasında bu sayının 70’in üzerine çıktığını açıklamıştı. Bu politika, barbarlıkta sınır tanımayan İsrail’in içinde bulunduğu çıkmazın yarattığı histerinin şiddetini de gösteriyor.
İşgalcilerin, toprakları için direnen halkları dize getirmek hesabıyla “barbarlık gösterileri” yapmaları adettendir. Siyonist işgalciler ise bu konuda benzerlerinin en pervasızlarıdır. Siyonistler, İsrail'in işgal edilen Filistin toprakları üzerine inşa edildiği 1948’den beri belli aralıklarla barbarlık gösterileri yaptı. Ancak Japonların Çin’de, Fransa’nın Cezayir’de, ABD’nin Vietnam’da yaptıkları barbarlık gösterileri onları hezimetten koruyamamıştır. Irkçı-Siyonist rejimin akıbetinin farklı olması için bir neden yok.
Savaşı bölgeye yaymak için uğraşan Siyonist çete, artık eskisi gibi kendini güvende hissetmiyor. Netanyahu da bazen “varlık/yokluk” savaşı verdiklerini vaaz ediyor. Soykırım savaşını bu söylemle gerekçelendiriyor. Buna rağmen savaşın bölgesel bir boyuta taşınmasının Siyonist çeteyi kurtaracak bir hamle olacağının hiçbir garantisi yoktur. Yine de emperyalist/Siyonist güçler ateşle oynuyor ve bunun bedelini halklar ödüyor. Kapitalist/emperyalist sistemin başını çeken ABD’nin İsrail üzerinden sürdürdüğü savaş, bu sistemin halklara barbarlık dışında bir şey vaat etmesinin mümkün olmadığını somut olarak gözler önüne sermektedir.