Gazze’de soykırımı sürdüren ırkçı-siyonist İsrail rejimi, savaşı kuzeye taşıyacağını ilan ettikten sonra Lübnan’da benzeri görülmemiş iki terör saldırısı gerçekleştirdi. “Sınır aşan devlet teröründe bir ilk” niteliği taşıyan saldırılarda 5 bini aşkın kişinin hedef alındığı bildirildi. Lübnan Sağlık Bakanlığı’nın son açıklamalarına göre hayatını kaybedenlerin sayısı 37’ye ulaştı. Yüzlercesi ağır olan binlerce yaralının tedavisi devam ederken, ölü sayısının artması bekleniyor.
Bu türde bir devlet terörü saldırısı ilk defa gerçekleştirildi. Bunu soykırımcı siyonist çetenin gerçekleştirmiş olması şaşırtıcı değil. ABD başta olmak üzere Batılı emperyalistlerin desteğine yaslanan bu çete ne yasa ne kural ne ahlak ne değer tanıyor. İki gün üst üste yapılan saldırılarda hedef alınanlar hayatın her alanında bulunuyordu: Evde, işyerinde, pazarda, misafirlikte, cenaze töreninde, markette, toplu taşıma araçlarında, hastanelerde, yani yaşamın her alanında.
Hal böyleyken saldırılar, çoğunlukla İsrail’in istihbarat başarısı veya Hizbullah’ın zaafları üzerinden tartışılıyor. Oysa sorun teknik olmanın çok ötesindedir. Herkesin cep telefonu ya da çağrı cihazı taşıyabildiği bir zamanda, emperyalist/siyonist güçlerin savaşı yaşamın her alanına taşıyabileceklerini göstermesi bakımından ibretliktir. Kapitalist barbarlık düzeni, teknolojiyi yeni öldürme biçimleri geliştirmenin bir imkanı olarak değerlendiriyor. Elektronik saldırıyı siyonist işgalcilerin başlatmış olması ise eşyanın tabiatına uygundur. Zira bu soykırımcı çete, günümüzde kapitalist/emperyalizmin “ahlakının” sınırlarını belirliyor.
“Soykırım durdurulana kadar ‘Gazze’ye destek cephesi’ kapanmayacak!”
İlk saldırının gerçekleştirildiği salı günü, Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın perşembe günü olaya dair bir açıklama yapacağı duyuruldu. Çarşamba günü ise saldırının ikinci dalgası gerçekleştirildi. İlk anda şok etkisi yaratan bu saldırılarla Lübnan direnişi ile direnişin kitle desteğini sağlayan halkın paniğe kapılacağı, Gazze’ye destek için açılan cephenin kapatılabileceği hesaplanıyordu. Birer dakika süren iki saldırıda en az beş bin kişiyi öldürmeyi hedefleyen siyonistler, sınır aşan devlet teröründe öncü olduklarını gösterseler de siyasi hedeflerine ulaşma konusunda hüsrana uğradılar.
Perşembe günü konuşmasını yapan Nasrallah, salı günü gerçekleştirilen saldırıların ardından kendilerine resmi ve gayrı resim kanallarda mesajlar iletildiğini söyledi. Mesajların saldırının hemen ardından iletilmesi, bunların aracılara önden iletildiğine işaret ediyor. Nasrallah, Gazze’ye destek savaşını durdurmamaları halinde yeni saldırılarla tehdit edildiklerini söyledi. Nitekim çarşamba günü saldırının ikinci dalgası geldi.
Saldırıların ardından beklenen konuşmasını yapan Nasrallah’ın mesajı netti: “8 Ekim’den beri defalarca söylediğimizi tekrarlıyoruz; Gazze’ye yönelik soykırım savaşı durdurulmadan, destek cephesi kapanmayacaktır!”
Bu duruş, başında Netanyahu’nun bulunduğu savaş çetesinin hedefinin kursağında kalacağının da ilanıydı. Sorun bundan ibaret de değil. Hizbullah’ın işgalci İsrail ordusuna yönelttiği saldırılarda yoğunlaşma gözlendi. İlerleyen günlerde saldırıların daha sert, işgalcilerin ödeyeceği bedelin daha ağır olması kaçınılmaz görünüyor. Zira Nasrallah “destek cephesinin” yanı sıra, iki saldırının hesabını sormak için daha önce görülmemiş sertlik ve şiddette yanıtlar vereceklerini ilan etti. Yeni bedeller ödemeye hazır olduklarını ifade eden Nasrallah, siyonist düşmanın işlediği savaş suçlarının hesabını soracaklarını vurguladı.
“Gazze’de savaş durdurulmadan kuzeyden tahliye edilen işgalciler evlerine dönemez!”
Hizbullah’ın açtığı destek cephesi farklı tartışma ve spekülasyonlara vesile edildi. Kimileri küçümsemiş gibi yaptı, kimileri etkisiz olduğunu iddia etti. Oysa siyonistleri en çok rahatsız eden bu cephedir. Kimilerine göre 100 bin kimilerine göre 200 bin kişi kuzeydeki yerleşimleri terk ederek göç etti. Dinci-faşist hükümet, okullar açılmadan önce güvenliğin sağlanacağını, göç edenlerin evlerine döneceğini vaat etmişti. Savaş çetesinin şefi Netanyahu verdiği sözü tutmadı. Okullar açıldı ancak evine dönebilen tek bir yerleşimci yok.
İsrail’de tartışma ve gerilimlere neden olan bu sorun, siyonist rejim için tahammül edilmesi zor bir hale geldi. Bundan dolayı soykırımcı çete son günlerde savaşı kuzeye kaydırmaktan söz etmeye başladı.
“Savaşta yeni bir dönem başlıyor, ağırlık merkezimiz kuzeye kayıyor. Güçlerimizi, kaynaklarımızı ve enerjimizi kuzeye hareket ettiriyoruz...”
“Hizbullah ile çatışmalar nedeniyle İsrail’in kuzeyinden tahliye edilen İsraillileri güvenli bir şekilde evlerine geri göndereceğiz…”
Son saldırılar bu ve benzer açıklamaların ardından gerçekleştirildi. İç kamuoyuna yapılan bu açıklamalar, siyonist rejimin içerideki sıkışıklığının yansımalarından biridir. Elektronik terör saldırısını gerçekleştiren soykırımcı çete zafer kazanmış edalarına bürünse de hedefeler bakımından durum pek öyle görünmüyor. Zira konuşmasında, “Gazze’de soykırım savaşı bitirilmeden hiçbir İsrailli kuzeydeki yerleşimlere dönmeyecek” sözleriyle siyonist rejime meydan okuyan Nasrallah, “Ne kadar katliam yaparlarsa yapsınlar, siyonistlerin hedeflerine ulaşmalarına izin vermeyeceğiz” dedi.
Bu meydan okuma, siyonist çetenin açmazlarının boyutunu birkez daha gösterdi. İsrail-ABD cephesi, Batılı emperyalistlerin de desteği ile Gazze’de barbarca bir soykırım yaptı/yapıyor ama zafer kazanamıyor. Gazze’de zafer kazanamayan Lübnan’da hiç kazanamaz. Ancak yıkım ve katliam yapabilir ama fatura ödemeyi göze alarak. Nitekim 8 Ekim’den beri her gün şu veya bu şekilde bedel de ödüyor. İddia ettikleri gibi Lübnan topraklarını işgal ederek Hizbullah direnişçilerini sınırdan uzaklaştırmaya girişmeleri durumunda ödeyecekleri bedellerin yanında şimdikiler çocuk oyuncağı kalır. Nitekim Nasrallah, güney Lübnan’ı işgal etmekten söz edenlerin aptal olduğunu vurgulayarak, Hizbullah direnişçilerinin onları beklediğini söyledi.
İşgalci siyonistlere karşı direnişi büyütme sinyalleri
Sınır aşan devlet terörü saldırılarının ardından yapılan açıklamalar, işgalci siyonistlere karşı direnişin büyütüleceğine işaret ediyor. Hizbullah bunun ilk işaretlerini verdi. Ancak bu saldırılar halen Gazze’ye destek cephesi kapsamındadır. Elektronik saldırıya verilecek karşılık ise çok daha sert ve etkili olacak. Tüm sınırları aşan İsrail’e karşı, Gazze ile dayanışma içinde olan diğer direniş güçlerinin de saldırılarını yoğunlaştırması bekleniyor. Yapılan açıklamalar bu kanıyı güçlendiriyor. Nitekim hem Iraklı direnişçiler hem Husiler komutasındaki Yemen ordusu İsrail’i hedef alan saldırılar gerçekleştirdi.
ABD ile Batılı emperyalistler desteğindeki soykırımcı çetenin histerik saldırılarının artması, direniş güçlerinin daha koordineli bir şekilde hareket etmelerini sağlamış görünüyor. Bu ise İsrail saldırganlığına verilecek karşılıkların bir cepheyle sınırlı kalmayacağını gösteriyor. Verilen mesajlar, direniş cephesinde yer alan her gücün farklı bir rol üstleneceği daha kapsamlı saldırılar için hazırlıklar yapıldığı izlenimini güçlendiriyor.
Emperyalist/siyonist işgalcilere karşı direnen güçler savaş istemiyor. Ancak olası bir savaşı da göz ardı etmiyor, hazırlıklarını bu ihtimali gözeterek yapıyorlar. Dolayısıyla olası bir bölgesel savaş riskinin kaynağı emperyalist/siyonist saldırganlardır. Bölge halklarının ise kendileri için tehdit oluşturan bu işgalcilere karşı direnişi güçlendirmeden savaş kabusundan kurtulmaları mümkün görünmüyor.