Siyonist İsrail rejimi Hizbullah’ın üst düzey direniş komutanlarından Fuad Şükür’ü suikastla öldürmüştü. Başkent Beyrut’un Dahiya bölgesinde bulunduğu apartmanı bombalayarak Şükür’ü öldüren, İsrail Hizbullah’ın kırmızı çizgilerini aşmış, çatışmaların yeni bir boyuta taşınmasına neden olmuştu. ABD’nin uyguladığı “tehdit/ödül” diplomasisine rağmen Hizbullah karşılık verme hakkının saklı olduğunu belirtmiş, çatışmanın kurallarının değiştiğini ilan etmişti.
Dün gece (24 Ağustos) Hizbullah İsrail’i yüzlerce füze ile vurarak karşılık verdi. Hizbullah’ı kararından vazgeçirmek için sadece ABD değil Fransa, Almanya, İngiltere gibi emperyalistler ülkelerin heyetleri de Beyrut’u mesken edindiler. Gazze’de soykırım yapılmasına destek veren bu emperyalist haydut takımı, İsrail’e misilleme yapılmasını engellemek için de seferber oldu. Dün gece gerçekleştirilen saldırı, emperyalistlerin sopasının da havucunun da artık işe yaramadığını gösterdi. İşgalci siyonist ordunun şefleri, Hizbullah’ın saldırı hazırlığı içinde olduğunu fark ettiklerini ve bunu engellemek için “önleyici” saldırı düzenlediklerini iddia etti. Buna göre Hizbullah’ın onlarca füze fırlatma rampası vuruldu. Bu iddiaların ne kadarının doğru olduğu belli değil.
Dün gece yaşananlar da ise esas mesele saldırıyı kimin başlattığı değil, Hizbullah’ın siyonist rejime yanıt vermiş olasıdır. Hizbullah kaynakları, intikam saldırısının ilk aşamasında İsrail’e 320 Katyuşa füzesi atıldığını açıkladılar. İsrail’de yaşanan panik, savaş kabinesinin apar-topar toplanması, olağan üstü hal ilan edilmesi, ordunun sivillere birçok kısıtlamalar getirdiğini ilan etmesi, Ben Gurion havalanın belli bir süre kapatılması, Hizbullah saldırısının hacmi ve etkisi hakkında fikir veriyor.
Hizbullah açıklamasında “Büyük Komutan Fuad Şükür'e düzenlenen suikasta misilleme çerçevesinde, Siyonist rejimin kışlaları, demir kubbe rampaları hedef alandı. Saldırının ilk aşması başarıyla tamamlandı” denildi.
Yoğun füze atışının, İHA’ların hedefine ulaşmasını kolaylaştırma amacı taşıdığı da belirtilen açıklamada, Lübnan sınırından uzakta bulunan önemli bir askeri hedefin vurulduğu ifade edildi. Hizbullah kaynakları, vurulan askeri hedefin açıklanacağını da duyurdu. Aynı kaynaklar, siyonist rejimin, füzelerin hedefine ulaşmadan imha edildiği iddiasının gerçeği yansıtmadığı ifade edildi. Kayıpları gizleme taktiği, İsrail’in bilinen ve her zaman baş vurduğu bir yöntemdir.
“Saldırının ilk aşaması” ifadesinin kullanılması, arkasının geleceğini ima ediyor. Emperyalist/siyonist güçler tarafından yöneltilen tehditlere, ABD’nin bölgeye bu kadar askeri yığınak yapmasına rağmen Hizbullah’ın yanıt vermesi, bölgede oluşmakta olan güç dengeleri hakkında fikir veriyor. Gazze’de yapılanlar, emperyalist/siyonist güçlerin ne kadar barbar olabileceğini dünyaya göstermiştir. Ama bu ibretlik tablonun gösterdiği bir başka şey daha var: Halkların direniş iradesinin barbarlığa karşı durabildiğidir.
Saldırıdan sonra Tel Aviv ve Washington’dan yapılan açıklamalar, İsrail’in tek başına Lübnan’a büyük çaplı saldırıya girişebilecek durumda olmadığını bir kez daha gösterdi. Biden yönetimi ise, “İsrail’in kendini savunma hakkını destekliyoruz” demenin ötesine geçemedi. Yani bölgeye yaptığı askeri yığınağa rağmen, bu aşamada savaşın yayılmasını çıkarlarına uygun bulmuyor. Bu da ABD ordusunun İsrail için doğrudan savaşa girmek istemediği anlamına geliyor. ABD’nin savaşa girmesine bel bağlayan Tel Aviv’deki savaş çetesi, bu durumda Hizbullah saldırılarına karşılık verse bile, sık sık dile getirdiği “Lübnan’ı taş devrine döndürürüz” tehdidini hayata geçirme konusundaki aczinin devam ettiğini gösteriyor.
Saldırının ilk aşamasıyla ilgili Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın bir açıklama yapması bekleniyor. Nasrallah’ın vereceği mesajlara dair farklı tahminler var. Ancak Hizbullah’a yakın kaynaklar, Nasrallah’ın direnişin kararlılığını birkez daha dile getireceğini ifade ediyor. Görünen o ki, bölgede gerilim ve savaşın yayılma riski yerli yerinde duruyor. Gerilimin hangi düzeyde seyredeceği, savaşın daha geniş alanlara yayılıp yayılmayacağı ise emperyalist/siyonist güçlerin tutumuna bağlıdır. “Direniş ekseni” halen, “Siyonist rejimin hiçbir saldırısı karşılıksız bırakılmayacak. Gazze’de soykırım durdurulmadan, işgalcilere karşı savaş devam edecek. Bölgesel savaş istemiyoruz. Ancak bize dayatılırsa buna hazırız” noktasında duruyor.