İşgalci İsrail ordusunun dün (27 Eylül) akşam saatlerinde Lübnan’ın başkenti Beyrut’a yaptığı bombardımanda öldürülenler arasında Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın da bulunduğu açıklandı. Saldırı, ABD emperyalizminin İsrail’e verdiği F-35 savaş uçaklarından atılan Amerikan yapımı özel bombalarla yapıldı. Direnişin diğer liderleri gibi Nasrallah da emperyalist/Siyonist güçler tarafından katledildi.
Hizbullah’a yakın almanar.com sitesinde yayınlan parti açıklamasında Nasrallah’ın öldürüldüğü, “ancak düşüncesiyle, ruhuyla, çizgisiyle ve kutsal yaklaşımıyla hala direnişçilerin arasında olduğu” belirtildi. Açıklamada şu ifadelere de yer verildi:
“Hizbullah liderliği, fedakarlıklarla ve şehitlerle dolu yolculuğunda en büyük en kutsal ve en değerli şehidini anıyor; Gazze ve Filistin'e destek, Lübnan'ı ve onurlu cesur halkını savunmak için düşmana karşı kararlıkla cihada devam etmeyi taahhüt ediyor…”
***
31 Ağustos 1960'da başkent Beyrut'ta dünyaya gelen Hasan Nasrallah, siyasal yaşamına Emel Hareketi ile başladı, ancak İsrail'in 1982'de Lübnan'ı işgal etmesinden sonra Hizbullah’a katıldı. İlk Genel Sekreter Abbas Musevi'nin 1992'de Siyonistler tarafından katledilmesinden sonra 12 Şubat 1992'de Hizbullah'ın genel sekreteri seçildi.
32 yıldan beri partinin liderliğini yürüten Nasrallah emperyalist/Siyonist güçlerin bir numaralı düşmanlar listesinin başında yer alıyordu. Zira partiye önderlik ettiği süre boyunca işgalci Siyonistleri hezimete uğratan savaşlara önderlik etti.
2000 yılında güney Lübnan'ı 22 yıl süren İsrail işgalinden kurtaran Hizbullah, Siyonistleri ilk defa işgal ettikleri topraklardan direnişle kovdu. ABD emperyalizminin “yeni bir Ortadoğu yaratma hedefi” için Temmuz 2006’da Lübnan’a saldıran İsrail, 33 gün süren savaşta hezimete uğratıldı. Zaferi yine Nasrallah liderliğindeki Hizbullah kazanmıştı. 2006’da Siyonist rejimin hezimete uğratılmasında oynadığı rol hem Nasrallah’a hem partisine haklı olarak büyük bir prestij kazandırdı.
Nasrallah sadece Hizbullah’ın değil, emperyalist/Siyonist işgalcilere karşı bölgesel çapta gelişen direnişin de lideri sayılıyordu. Nitekim sadece Lübnan ve Filistin’de değil, Suriye, Yemen, Irak ve İran’da Nasrallah’ın katledilmesinin direniş için büyük bir kayıp olduğunu dile getiren açıklamalar yapıldı.
***
Nasrallah son konuşmasını çağrı cihazı ve telsizlerin patlatılmasından sonra yapmıştı. Sınır aşan o barbarca terör saldırısına rağmen Gazze’de soykırım savaşı sona erdirilmeden İsrail’e dönük saldırıların durdurulmayacağını ilan ederek emperyalist/Siyonist güçlere meydan okumuştu. Nitekim çok sayıda lider ve son olarak Hasan Nasrallah’ın katledilmesinden sonra Hizbullah direnişçileri Siyonist işgalcilere dönük saldırılarını yoğunlaştırdılar. Yani emperyalist/Siyonist sömürgeciler taktik başarılar elde etseler de stratejik bir zafer kazanmış değiller.
***
Nasrallah’ın katledilmesi büyük yankı uyandırdı. Tel Aviv’deki soykırımcı çete, onu koruyan emperyalistler ve bölgedeki ABD-İsrail uşakları sevinç gösterileri yaptılar. Bunlara Saray rejiminin himaye ettiği Suriye’deki cihatçı terör örgütleri de dahil.
Nasrallah’ın katledilmesi direniş cephesi için kuşkusuz ki büyük bir kayıp. Nitekim onlar da bunu dile getiriyorlar. Tüm direniş hareketlerinin açıklamalarında mealen yer alan şu ifadeler şimdiki durumu özetliyor:
“Büyük bir kayıp verdik bunun yasını tutuyoruz. Direnişin lideri öldürüldü, direniş devam ediyor! Nasrallah’ın savunduğu dava zafere ulaşana kadar direniş devam edecek!”
