Çin yönetimi 20 Şubat günü “ABD Hegemonyası ve Tehlikeleri” başlıklı bir rapor yayınladı. Rapor, hegemonyası çözülen ABD’nin dünya çapında emperyalist rekabeti tırmandırdığı ve çöküşe doğru gidişi durdurmak için saldırgan bir politika izlediği, daha fazla ülke ve bölgeyi taraf tutmaya zorladığı bir dönemde yayınlandı. Raporun, Ukrayna savaşı bağlamında çatışmanın şiddetlendiği, dünya için risklerin arttığı, nükleer savaş tehlikesinin belirdiği, Batı ile NATO’nun savaşın yıl dönümünde savaşı şiddetlendirme kararı aldığı bir döneme denk gelmesi dikkat çekici.
Rapor, ABD’nin siyasi, askeri, ekonomik, finansal, teknolojik ve kültürel alanlarda hegemonyasını kötüye kullandığını ortaya koymayı hedefliyor. Yanı sıra, ABD’nin dünya barışına, istikrarına ve tüm halkların refahına yönelik politikalarının ve tutumlarının tehlikelerine uluslararası alanda dikkat çekmeyi amaçlıyor. Rapor, ABD’nin iki dünya savaşı ve Soğuk Savaş’tan sonra dünyanın en güçlü ülkesi haline geldiğini ve o günden bu yana diğer ülkelerin iç işlerine her zamankinden daha küstahça karıştığını, hegemonyasını sürdürmek için onu kötüye kullandığını, yıkımı ilerlettiğini ve savaşların uluslararası topluma zarar verdiğini belirtiyor.
“Soğuk Savaş zihniyetini izleyen ABD, blok siyasetini ve çatışmaları körükledi, ihracat kontrollerini kötüye kullandı ve diğer ülkelere tek taraflı yaptırımlar uyguladı” diyen rapor, ABD’nin ekonomik ve mali hegemonyasını da jeopolitik bir silaha dönüştürdüğünü söylüyor. Ayrıca, diğer ülkelerin teknolojik ve ekonomik gelişimini yavaşlatmak için yüksek teknoloji alanında tekelci baskı ve teknolojik abluka uyguladığına dikkat çekiyor; ihracat kontrollerini kötüye kullandığını ve diğerlerine tek taraflı yaptırımlar uyguladığını belirtiyor.
Raporda ABD’nin Çin’e karşı geliştirdiği bazı icraatları şöyle sıralanıyor:
“ABD, küresel rekabet gücü olan Çin’in yüksek teknoloji şirketlerine baskı yapmak için bahaneler uydurdu ve 1000’den fazla Çinli işletmeyi yaptırım listesine aldı. Biyoteknoloji, yapay zeka ve diğer üst düzey teknolojiler üzerinde kontroller uyguladı, ihracat kısıtlamalarını güçlendirdi, yatırım taramasını sıkılaştırdı, TikTok ve WeChat gibi Çin sosyal medya uygulamalarını bastırdı ve çip ve ilgili ekipman ihracatını kısıtlamak için Hollanda ve Japonya ile lobi yaptı…”
Rapor, ABD’nin uluslararası hukuk ve kurallara seçici bir yaklaşım benimsediğini, bunları çıkarları doğrultusunda kullandığını veya bir kenara bıraktığını ve “kurallara dayalı bir uluslararası düzeni” sürdürmek adına kendi çıkarlarına hizmet eden kurallar dayatmaya çalıştığını belirtiyor ve ABD’nin gözetlemesinin gelişigüzel olduğuna da işaret ediyor. “İster rakipler ister müttefikler, hatta eski Almanya başbakanı Angela Merkel ve birkaç Fransız cumhurbaşkanı gibi müttefik ülkelerin liderleri, herkes onun gözetiminin hedefi olabilir” denen raporda, ABD tarafından başlatılan “Prism”, “Dirtbox”, “Irritant Horn” ve “Telescreen Operation” gibi siber gözetleme ve saldırıların, ABD’nin müttefiklerini ve ortaklarını yakından izlediğinin kanıtı olduğu belirtiliyor. Müttefiklere ve ortaklara yönelik bu tür dinlemelerin şimdiden dünya çapında öfkeye neden olduğunu da ileri sürüyor.
ABD hegemonyasının uluslararası toplumdan artan eleştiri ve muhalefetle karşılandığını belirten rapor, dünya ülkelerinin birbirlerine saygı duymaları ve birbirlerine eşit davranmaları gerektiğine işaret ediyor. Büyük ülkelerin kendi statülerine göre davranmamalarını ve devletler arasında çatışmaya değil, diyaloga ve ortaklığa dayalı yeni bir ilişki modeli izlemede başı çekmeleri gerektiğini söylüyor. ABD’nin demokrasi, özgürlük ve insan haklarını destekleme kisvesi altında “renkli devrimler” sahneleme çabasına da dikkat çeken raporda, diğer ülkelerin iç işlerine müdahale örnekleri sıralanıyor. Örneğin, “demokrasiyi teşvik etmek” adı altında Latin Amerika’da bir “Neo-Monroe Doktrini” uyguladığını, Avrasya’da “renkli devrimleri” kışkırttığını, Batı Asya ve Kuzey Afrika’da ise “Arap baharı” kaosuna yol açtığını belirtiyor. Yanı sıra Çin’in Hong Kong Özel İdari Bölgesi’nde (HKSAR) “renkli devrimi” teşvik etmeye ve desteklemeye çalıştığını ve birçok ülkeyi felakete sürüklediğini belirtiliyor.
Çin’in, her türlü hegemonya ve güç politikasına karşı olduğunu ve diğer ülkelerin içişlerine müdahaleyi reddettiğini savunan rapor, ABD’nin yaptıklarını eleştirel bir şekilde incelemesi, kibrini ve önyargısını bırakması, hegamonik, otoriter ve zorbalık uygulamalarından vazgeçmesi gerektiğini belirtiyor.
Çin yönetiminin bu raporu yayınlaması, ABD’nin küstahça kışkırtmalarına karşı daha aktif bir tutum alma hazırlığı içinde olduğuna işaret ediyor.