Türkiye-Yunanistan arasında son olarak Ege’de nükseden gerilimin pek çok boyutu var. İki ülkedeki sağcı yönetimlerin seçimler öncesinde milliyetçilik kartını oynamasının yanında meselenin küresel boyutu da söz konusu. Rusya’yı çevreleyen ABD için Ege ve Doğu Akdeniz’deki üsler önemli birer sıçrama tahtaları. Girit’in yanında Türkiye sınırındaki Alexandrapoli kentine yapılan askeri yığınak ve adaların silahlandırılması Ankara’nın sert tepkisini çekiyor. Kıta sahanlığı, adaların statüsü, silahlanma, Doğu Akdeniz’deki deniz anlaşması derken iki ülke arasında gerilim ve restleşmelerin sonu gelmiyor.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu dün Libya-Türkiye hidrokarbon anlaşmasını eleştiren Atina için “Öyle bir acınacak duruma düştüler ki diğer ülkelere gidip ağlıyor, yalvarıyorlar. Yunanistan Türkiye'nin küresel aktör olmasından rahatsız. Benim arkamda ABD, AB var deyip durmayın. Kalimera diyoruz. Karşında güçlü bir Türkiye var" ifadelerini kullandı. Atina ise Türkiye’nin gerilimi tırmandırarak bundan yararlanmaya çalıştığını ileri sürdü.
Sorunlar sürpriz değil
Yunanistan ve Türkiye’yi karşılaştırmalı olarak çalışan Londra Ekonomi ve Siyasal Bilimler Fakültesi’den (LSE) Prof. Dr. Yaprak Gürsoy, iki ülke arasındaki gerilimin sürpriz olmadığını söyledi. Prof. Dr. Gürsoy, ortada Ege Denizi, Kıbrıs, Doğu Akdeniz gibi 50-60 senedir devam eden birtakım ciddi anlaşmazlıkların olduğunu bunların da zaman zaman su yüzüne çıktığını söyledi.
Kullanışlı milliyetçilik
Konjonktüre göre bu sorunlardan birinin ön plana çıktığını ifade eden Prof. Dr. Gürsoy, Ege’de son dönemlerde yükselen gerilimin şaşırtıcı olmadığını kaydetti. Meselenin iç ve dış boyutunun olduğuna vurgu yapan Gürsoy, “Her iki ülkede de tarihsel bir şekilde milliyetçiliğin kullanıldığı gözlemlenebilir. Seçimlerden önce milliyetçilik kartını oynamak isteyen birtakım siyasi partilerin gerilimi artırdığını görürüz. Bazen Kardak krizinde olduğu gibi tamamen rastlantısal birtakım hadiselerden kaynaklanabilir. Bazen de bilinci bir şekilde körüklenebiliyor. Seçimlere gidilirken gerilim için küresel güçlere çok ihtiyaç olmayabilir. İki ülke dünden gerilime hazır” dedi.
Kriz fırsata çevrildi
Ankara ile Washington arasında son dönemlerde ilişkilerin sarsıntıya girdiğini kaydeden Gürsoy, Yunanistan’ın bunu krize çevirdiğini şu sözlerle anlattı: “Türkiye ABD’nin NATO içindeki en üç köşesi olarak Rusya ve Ortadoğu’da konumlandırdığı bir ülke. İki ülkenin arası bir süreden beridir açıldı. Rusya ile kurulan ilişki , S400 alımı vs derken Ukrayna savaşıyla birlikte ABD’nin Türkiye’ye güveni sarsıldı. ABD bölgede kontrolünü devam ettirmek için yeni aktörler arayışına girdi. ABD ile Türkiye arasındaki gerilimi iyi değerlendiren Yunanistan bunu fırsata çevirdi. Washington ile müttefikliğini güçlendirdi askeri gücünü artırdı. Bu da haliyle Ankara’da bir rahatsızlık nedeni.”
Güvenilmez müttefik
ABD açısından Türkiye’nin daha az güvenilir bir müttefik olarak durduğunu ifade eden Gürsoy, Biden yönetiminin diğer ülkelerle ilişkilerini güçlendirdiğini, Atina’nın da bunu kullandığını kaydetti. Atina-Washington yakınlaşmasının Türkiye açısından limitleri olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Gürsoy, Ege ve Doğu Akdeniz’in Washington açısın önemini ise şu sözlerle aktardı: “ABD açısından Rusya’ya karşı ve Ortadoğu’da aktif olmak için Karadeniz-Akdeniz hattını tutmak önemli. ABD’nin buralar küresel stratejisi açısından paha biçilemez. Bu hat, Ukrayna savaşıyla birlikte daha da önemli hale geldi. Washington buradaki konumunu kaybetmemek için de Yunanistan ile yakın bir işbirliğine gitti. Moskova ile yakınlaşmasını sürdüren Ankara’ya karşı Atina ile yakınlaşıldı.”
İbrahim Varlı – BirGün / 12.10.22