28 Nisan’da Alman sermaye devletinin parlamentosunda Ukrayna savaşına benzin dökmek anlamına gelen yeni bir karar alındı. İktidarı ve muhalefeti ile burjuva partilerin büyük çoğunluğunun desteğiyle alınan bu karar gereğince; başta ağır silahlar olmak üzere çok kapsamlı askeri malzemelerin en kısa zamanda Ukrayna’ya teslim edilmesinin önü açıldı.
Bu karar alınmadan önce Almanya’daki birçok bilim insanı, yazar ve barış inisiyatifleri silahlanmaya ve Ukrayna’nın silahlandırılmasına karşı çıkarak Başbakan Scholz’a açık mektuplar yazdı. Mektupların ilki, bilim insanları tarafından 23 Nisan’da kaleme alınmış ve Ukrayna kuvvetlerine silah tedarikinin durdurulması, Kiev hükümetinin ateşkes ve siyasi çözüm müzakereleri için askeri direnişi sona erdirmeye teşvik edilmesi çağrısında bulunmuştu. Mektupta şu ifadeler yer aldı: “Olası başarıdan bağımsız olarak, uzun süreli askeri direnişin bedeli, daha fazla kasabayla köyün yıkılması ve Ukrayna nüfusunun daha fazla kayıp vermesi olacaktır. NATO’dan gelen silah sevkiyatı ve askeri destek, savaşı uzatacak ve diplomatik çözümü çok uzaklara götürecektir”.
Mektubun devamında böylece Ukrayna’nın NATO ile Rusya arasındaki Avrupa güvenlik düzeni üzerinden yıllardır tırmanan çatışma için savaş alanı haline getirildiği belirtilerek şu vurgu yapıldı: “Avrupa’nın kalbindeki bu acımasız savaş, Ukrayna halkı pahasına yürütülüyor. Aynı zamanda, şimdi serbest bırakılan ekonomik savaş, Rusya’daki ve dünyadaki birçok yoksul ülkedeki insanların ihtiyaçlarının giderilmesini tehlikeye atıyor”.
Silah bırakılması talebinin önce Rus tarafına yöneltilmesini doğru bulduklarını, ancak aynı zamanda akan kanın ve insanların yerinden edilmesinin bir an önce durdurulması için daha fazla adım atılması gerektiğini’ dile getiren imzacılar şunları da dile getirdi: “Uluslararası hukuku ihlal eden şiddet karşısında geri çekilmek ne kadar acı olsa da uzun ve meşakkatli bir savaşın tek gerçekçi ve insancıl alternatifidir. İlk ve en önemli adım, müzakere edilecek acil bir ateşkes ile birlikte Ukrayna’ya tüm silah teslimatlarını durdurmak olacaktır… Bu nedenle Alman hükümetini, AB ve NATO ülkelerini Ukrayna birliklerine silah tedarik etmeyi bırakmaya ve Kiev’deki hükümeti ateşkes ve siyasi çözüm müzakereleri vaadine karşılık askeri direnişi sona erdirmeye teşvik etmeye çağırıyoruz.”
Kendilerini “NATO, Rusya ve Alman hükümet politikaları karşısında farklı kökenlere, siyasi tutumlara ve konumlara sahip insanlarız. Hepimiz Rusya’nın Ukrayna’daki bu haksız savaşını derinden kınıyoruz. Tüm dünya için öngörülemeyen sonuçları olan savaşın kontrol edilemez şekilde tırmanmasına karşı uyarıda bulunmada ve silah teslimatlarıyla savaşın uzaması ve kan dökülmesine karşı çıkmada birlik içindeyiz” diye tanımlayan imzacıların çağrısı toplumda çok hızlı bir şekilde karşılık buldu.
İlk çağrıya destek amacıyla 29 Nisan tarihinde Almanya'da tanınmış feminist yazarlardan Alice Schwarzer ile birlikte siyasetçi, yazar, gazeteci, akademisyen ve sanatçılardan oluşan 28 kişinin çağrıcısı olduğu “Savaşın Avrupa'ya yayılması ve Üçüncü Dünya Savaşı'na dönüşmesi” risklerine karşı bir kampanya başlatıldı.
Silahlanma ve Ukrayna’ya silah verilmesine karşı Change.org sitesinde başlatılan imza kampanyasında başlangıçta 150 bin imza hedefi kondu. Çok kısa sürede hedefe ulaşılması nedeniyle hedef 300 bin imzaya çıkartıldı. Kampanyaya destek verenlerin sayısı bugünkü (7 Mayıs Pazar) aktüel rakamlara göre 250 bin imzaya yaklaşmış bulunmaktadır.
Bu gelişmeler, emperyalist savaşın ilk günlerinde sermaye sınıfı tarafından finanse edilen ve ikiyüzlü, tek taraflı yalanlarla alçakça savaş çığırtkanlığı yapan burjuva basının yarattığı ırkçı-gerici karanlığın dağılmaya başladığına işaret ediyor. Öyle ki, savaşın ilk günlerinde toplumda yüzde 63’lere ulaşan savaş destekçiliği bugün yüzde 40’lara gerilemiş bulunmaktadır. Artık düzen partileri, kiliseler, sendika bürokratlarının çabalarıyla savaşın ilk günlerinde gerçekleştirilen ırkçılığın ve gericiliğin körüklendiği yürüyüşlerin yerini, savaş karşıtı anti-faşist eylemler almaya başladı. Özellikle SPD’li Başbakan Olaf Scholz ve onun savaş kışkırtıcısı Yeşiller Partisi’nden Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock’in konuşmacı olarak katıldıkları 1 Mayıs etkinliklerinde yoğun bir şekilde protesto edilmeleri bu gerici dalganın dağılmaya başladığının önemli belirtileridir.
Savaş çığırtkanlığına devam edenler de var
Gelişmelerin bu olumlu seyri kirli savaştan beslenen ve onun üzerinden vurgunlar vuran kapitalist tekelleri rahatsız ediyor. Bu rahatsızlığın bir sonucu olarak sermaye sınıfı beslediği satılık bir takım “aydın”, “yazar” tipleri harekete geçirerek savaşın devamı için Ukrayna'ya ağır silah gönderilmesini destekleyen bir karşı kampanya başlattı.
Haftalık Die Zeit gazetesinde 4 Mayıs günü yayımlanan ve emperyalist savaşın devamını isteyen mektubu ilk imzalayanlar arasında Yeşiller Partisi’nden eski siyasetçi Ralf Fücks, Almanya’da kapitalist basın tekelini elinde bulunduran Axel Springer yayınevi yönetim kurulu Başkanı Mathias Döpfner, Nobel ödüllü yazar Hertha Müller, gazeteci Deniz Yücel, piyanist Igor Levit, eski Adalet Bakanı Sabine Leutheusser-Schnarrenberger gibi kişiler bulunmaktadır.
Toplam 57 satılmış kalemin imzaladığı mektupta başbakan Scholz'a, “Federal Meclis'in Ukrayna'ya silah sevkiyatı kararının hızla hayata geçirilmesi” çağrısı yapıldı. NATO ağzıyla yazılan bu mektupta, “Ukrayna'nın Rusya'nın taleplerine boyun eğmeden, müzakereler sonucu barış sağlanması isteyen herkesin Ukrayna'nın savunma yeteneğini güçlendirmesi ve Rusya'nın ise savaş kabiliyetini zayıflatması” gerektiği söylendi.
“Putin'in Ukrayna'dan zaferle ayrılamaması için Ukrayna'ya sürekli silah ve mühimmat sevkiyatı yapılması gerektiğini savunan savaş çığırtkanları, Rusya'ya yönelik yaptırımların enerji sektörünü de kapsayacak şekilde genişletilmesi, ayrıca nükleer silah tehdidine karşı da “inandırıcı caydırıcı” yöntemlerle karşılık verilmesini talep ediyor. ABD-NATO’nun “Rusya’yı zayıflatmak için Ukrayna’yı cehenneme çevirmek” politikasına destek veren savaş çığırtkanlarına verilen desteğin sınırlı olduğu gözleniyor.
Alman sermaye devleti savaşı emperyalist çıkarları için kullanıyor
Ukrayna savaşının başladığı günden beri Alman sermaye devleti kapitalist tekellerin yıllardır ısrarla talep ettikleri yayılmacı emperyalist politikaları tek tek hayata geçiriyor. Şu anda 49 milyar avro olan askeri harcamalara 2022 bütçesinde silahlanma için ek olarak 100 milyarlık bir özel fon kanunlaştırıldı. Bu meblağ birçok bakanlık için ayrılan bütçeden kat be kat fazladır. Örneğin sağlık için 16, eğitim ve araştırma için 19,36, aile, emeklilik, kadın ve gençlik için 12,16, çevre için 2,7 milyar avro ayrılırken militarizme böylesine devasa bir bütçenin ayrılması Alman emperyalizminin yayılmacı bir güç olarak sahneye çıktığını göstermektedir. Ayrıca NATO'nın istediği üzerine yıllık bütçeden “savunmaya” yüzde 2 pay ayrılması kararı ile silahlanmaya yıllık 70 milyar avro kaynak aktarılacak. Alınan bu yeni kararla Almanya, ABD ve Çin’den sonra silahlanma yarışında üçüncü sıraya yükselmiştir.
Alman sermaye devleti emperyalist yayılmacı bir güç olarak pastadan daha büyük paylar alabilmek için her türlü kirli adımı atmak için yoğun bir çaba sarf etmektedir. Bu gelişmeleri tersine çevirecek olan biricik güç, işçi ve emekçilerin fabrikalarda, sokaklarda, yaşamın bütün alanlarında emperyalist savaşlara, silahlanmaya karşı verdikleri militan mücadeleler olacaktır.