Batılı emperyalistler için bir sorun olan anti-faşist zaferin yıldönümleri Alman emperyalizmi için ise başlı başına bir sorundur. Alman tekelleri, Hitlerci savaş makinesinin SSCB’nin emekçi halkları tarafından yenilgiye uğratılması, Berlin'de mezara gömülerek işçi sınıfının ortak davasının sembolü olan kızıl bayrağın Brandenburger kapısında 8 Mayıs günü dalgalandırılmasının acısını unutamıyorlar. “8 Mayıs”ı gözden düşürmek için her yolu mubah sayıyorlar.
SSCB halkları tarafından Büyük Anayurt Savaşı'nın zafer günü olarak kutlanan 9 Mayıs, Demokratik Alman Cumhuriyeti (DDR) döneminde Doğu Almanya’da “Faşizmden ve Savaştan Kurtuluş Günü” olarak kutlanıyordu. Batı Almanya'da ise ilk kez 1975 yılında Frankfurt’ta 40 bin kişinin katıldığı dev bir mitingle faşizmden ve savaştan kurtuluşun zafer günü olarak kutlandı.
Batılı emperyalist blok, Rusya’yı kuşatma politikasıyla kışkırtarak yol açtıkları Ukrayna savaşının gerici-yıkıcı atmosferini, 8 Mayıs zaferinin anlam ve içeriğini çarpıtarak gözden düşürmenin fırsatı olarak gördüler.
İşçi sınıfının ortak sembolü olan SSCB'nin orak çekiçli bayrağını bugün Rus oligarklarının milliyetçi saldırganlığını temsil eden Rusya bayrağıyla aynılaştırarak, “Rusya'nın saldırısını haklı gösteriyor” bahanesiyle yasakladılar. Berlin eyaletindeki Sosyal Demokrat/Sol Parti/Yeşiller Senato yönetimi, Kızıl Ordu anıtlarında Sovyet bayraklarını yasaklarken, “Üçüncü Yol” adlı neo-Nazi grubun Ukrayna Holokost Anıtı’nda gösteri yapmasına ise izin verdi.
Alman tekellerinin başbakanı Olaf Scholz 8 Mayıs’a ilişkin konuşmasında, sosyalizmi ve kazanımlarını gözden düşürmek için utanmazca tarihi çarpıtmaya girişti. Bundeswehr'in yeniden organize edilerek güçlendirilmesi için silahlanmaya bütçeden en büyük payı ayırmalarını, “Rus saldırganlığı” bahanesiyle gerekçelendirdi. Almanya'nın “Rusya tarafından dikte ettirilen bir barışı” kabul etmeyeceğini söyleyen Schloz, diğer emperyalist müttefikleriyle birlikte Ukrayna savaşının tarafı olduklarını, Rusya'nın kesin yenilgisi için savaşacaklarını açıkladı.
Daha önce İngiltere Başbakanı Boris Johnson da milletvekillerine, “Vladimir Putin'in başarısız olmasını sağlamak için, hem de kapsamlı bir şekilde başarısız olmasını sağlamak için ortaklaşa elimizden geleni yapmalıyız” demişti.
ABD Savaş Bakanı Lloyd Austin, Rus güçlerini yenmenin yeterli olmayacağını, “Rusya'nın Ukrayna'yı işgal gibi şeyleri yapamayacak kadar zayıfladığını görmek” istediklerini, stratejik hedeflerinin Rusya'nın tam bir yıkıma uğratılması olduğunu açıklamıştı.
Saldırganlıkta Alman dışişleri bakanı Baerbock'la yarışan İngiltere dışişleri bakanı Truss, Ukrayna'da zaferin Batı için artık “stratejik zorunluluk” olduğunu ve Batılı ülkelerin ekonomik avantajlarını kullanarak Rusya'yı Batı piyasalarından dışlaması gerektiğini söylemişti. “Küresel ekonomiye katılmak için kurallara uymak gerekiyor”, “ülkeler oyunu kurallarına göre oynamalı. Buna Çin de dahil” diyerek, saldırganlığın hedefinde Çin'in olduğunu da açıkça ilan etmişti.
Scholz ise, Putin'i “barbarca saldırı” ile “Ukrayna'yı boyun eğdirmek, kültürünü ve kimliğini yok etmek” istemekle, “savaşı, soykırımı ve tiranlığı” Avrupa’ya geri getirmekle suçluyor. “Adalet ve özgürlüğü savunuyoruz. Saldırıya uğrayan taraftayız. Saldırgana karşı mücadelede Ukrayna'yı destekliyoruz. Bunu yapmamak, katıksız şiddete teslim olmak ve saldırganı cesaretlendirmek anlamına gelir” diyor.
Sosyal Demokrat Scholz, 80 yıl sonra Hitler'le aynı söylemlerde birleşiyor. Scholz tarihi çarpıtarak, “Avrupa'da özgürlük ve güvenlik” demagojisine başvuruyor. Alman tekellerinin temsilcisi Hitler de, 22 Haziran 1941’de Alman halkına yaptığı konuşmada, başlattıkları “imha” savaşının gerekçesini açıklarken, “Koşullar beni tekrar tekrar sessiz kalmaya mecbur ettiyse de, artık beklemeye devam etmenin sadece bir ihmal suçu değil, aynı zamanda Alman halkına karşı, evet, tüm Avrupa’ya karşı bir suç olacağı zaman geldi” sahtekarlığına başvurmuştu.
Savaş kışkırtıcılığının başını çeken medya gruplarından biri olan Frankfurter Allgemeine Zeitung, 8 Mayıs'ta, Nazi işbirlikçisi Stepan Bandera’nın takipçisi olan Ukrayna'nın Berlin Büyükelçisi Andrij Melnyk ile yaptığı röportajı, “Bütün Ruslar artık bizim düşmanımız”dır başlığı altında verebildi.
Alman emperyalizminin ağır silahlarla silahlandırdığı Azak Taburu ve diğer neo-Nazi birliklerinin Bandera’nın Ukrayna Milliyetçileri Örgütü’nün (OUN) siyasi mirasçıları oldukları dikkate alınırsa, batılı emperyalistlerin Rusya’yı tam yenilgiye uğratmak için hiçbir çılgınlıktan geri durmayacakları görülmektedir.
2014 yılında Ukrayna'da gerçekleştirilen “meydan darbesi”nden sonra, Alman emperyalizmi Hitlerci geçmişini “düzeltmek” için yoğun bir kampanya başlatıldı. Der Spiegel dergisinde yayınlanan bir makalesinde, Humboldt Üniversitesi’nden Profesör Jörg Baberowski, “Hitler psikopat değildi, kötü biri değildi. Masasında, Yahudilerin ortadan kaldırılması hakkında konuşulmasını istemiyordu” diye yazıyordu. Holokost’u ise Rusya’da iç savaş sırasındaki kurşuna dizme olayları ile bir tutarak, “Aslında bu aynı şeydi: endüstriyel cinayet” diyordu!
Hitler hayranı Profesör Jörg Baberowski'nin başlattığı tarihi “düzeltme” yalanlarına sosyal-demokrat cepheden destek veren Scholz, Putin'in başlattığı savaşı Hitler faşizminin savaşıyla özdeşleştirerek, Alman emperyalizminin tarihsel suçlarını “kabul edilebilir aşırılıklar” olarak algılanmasını sağlamaya çalışıyor. İnsanlığın vicdanında mahkum olan Hitler faşizminin işlediği suçlara yaklaşım bu iken, Batı emperyalist blokunun Libya'dan Irak ve Afganistan’da ve daha başka birçok yerde işlediği suçların da sözünü etmiyor.
New York Times'de 3 Mayıs’ta yayınlanan bir makale, ABD’li yetkililerin, Rus kuvvetlerinin savaşta “dikkate değer bir itidal” sergilediklerini söylediğini aktarıyor. Sadece bu sözler bile Scholz’un yalanlarını boşa çıkartmaya yetiyor.