NATO ile Rusya arasında Ukrayna üzerinde süren emperyalist savaş “yeni denge” arayışları tartışmalarına konu ediliyor. Batı ve ABD yeni bir Rus karşıtı ortaklıkta buluşuyor.
Almanya, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimini büyük bir jeopolitik dönüşe vesile yaptı. ABD Rusya’yı izole ederek yıprattıktan sonra “esas tehlike” ilan ettiği Çin’e daha fazla odaklanmak istiyor. Bu nedenle Almanya’nın bu jeopolitik dönüşüne şimdilik ses çıkaramıyor. Almanya’nın devasa silahlanmasından en çok rahatsızlık duyacak olan Fransa ve İngiltere de aynı gerekçelerle şimdilik bu durumu kabul etmiş görünüyorlar.
Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı harekâtın üzerinden iki aylık bir süre geçti. Bu savaşın stratejik dinamikleri Avrupa ile Rusya arasında derin bir kopuşa yol açıyor. ABD’nin retoriği bu çatlağı daha da derinleştiriyor. Savaş borazanı emperyalist medya “Buça katliamı” vb. senaryolar üzerinden ateşe benzin döküyor.
Batı, bu savaşı silahlanmaya devasa bütçeler ayırmanın bahanesi yaptı. NATO’nun döne döne talep ettiği “GSYİH’nın yüzde ikisini silahlanmaya ayırmaya” çoktan hazırlıklı oldukları ve adım atmak için uygun anı bekledikleri doğrulandı.
***
Enerjide büyük ölçüde Rusya’ya muhtaç Batı’ya Rusya’dan enerji akışı hala sürüyor. Öte yandan emperyalist savaş aygıtı NATO karargahında Rusya’ya “enerji ambargosu” uygulama tartışmaları devam ediyor. Baltık ülkelerinin bir kısmı Rusya’dan hidrokarbon ithalatını durdurdu. Bir kısmı ise durdurmak üzere olduklarını açıkladı. Almanya ekonomi bakanı, “ambargo için gerekli koşulları oluşturmak için çalışıyoruz. Ancak enerji konusunda, daha önce de açıkladığımız gibi kısa vadede gerçekleşmesi oldukça sorunlu olacaktır” dedi.
Batı her ne kadar Rusya’yı “çaptan düşürmek için” ABD’nin arkasında sıralanmış görünse de ondan kopuş dinamikleri de savaş sürdükçe büyüyor.
Savaşın uzaması enerji fiyatlarında patlamaya yol açtı, temel tüketim maddelerinin fiyatları yükseldi. Gıda tedarikinde yaşanan sıkıntıya yükselen enerji fiyatlarının etkisi de eklenince AB ülkelerinde de emekçilerin satın alma gücünde belirgin düşüşler yaşanıyor.
Bir süre sonra “vahşi Rusya” karşısında “medeni Batı” demagojileri de dikiş tutmayacak. “Medeni/demokratik Batının” desteklediği Neonazilerin işlediği vahşetler şimdiden ortaya dökülmeye başladı. Batı medyasının da bir kısmı, Buça katliamını Rusya’nın yapmadığını dillendirmek zorunda kaldı. Görünen o ki, “medeni Batı” Ukrayna tiyatrosunu sahnelemekte giderek zorlanacak.
Ukrayna’da “barışçıl” bir çözüme ulaşılsa bile, eski statükoya dönülemeyecek. Rusya enerjisini pazarlamada kısa vadede sıkıntı yaşasa da uzun vadede yeni alıcalar bulmakta zorlanmayacak. Nitekim şimdiden belli bir mesafe katetmiş görünüyor. Ancak Batı’nın yeni enerji kaynakları arayışına, yeni kriz ve çatışmalar eşlik edecek. Bu gerçeklik, tüm aktörlerin yeniden mevzilenmesine neden olacak.
Doğu Avrupa ülkeleri, özellikle Polonya ve Romanya, ABD’nin bölgedeki ileri karakolu durumundalar. Yanı sıra, çıkarlarını Brexit’le birlikte ABD’yle hareket etmekte gören İngiltere’nin rolü, AB ülkelerinin ABD’nin arkasında konsolide olmalarını sağlamış gibi görünse de gerçek tablo öyle değil. Fransa gibi AB’nin özerkliğini askeri alanda da ileri taşımak isteyen bazı ülkeler, ABD’nin planlarına boyun eğme halinden hiç de memnun değiller.
Yine AB içinde Almanya’nın yeniden devasa silahlanmasını “nasıl yorumlamalı” telaşı var. Almanya’nın bu hamlesi şimdiden “Avrupa’nın geleceğini şekillendirecek, dünyayı ise telaşlandıracak” bir adım olarak yorumlanıyor. “AB’nin jandarması” olarak bilinen, AB içinde tek nükleer güç olan Fransa, yeni oluşmakta olan bu jeostratejik durumdan memnun olmadığını hissettiriyor.
ABD, Avrupa’yı arkasına almak adına Almanya’nın bu yeni adımına şimdilik ses çıkarmıyor görünse de, uzun vadede bu duruma seyirci kalması mümkün görünmüyor. ABD’nin bu “yaşlı kıta” içinde birilerinin bir rakip olarak sahneye çıkmasına sessiz kalma ihtimali düşüktür. Bugün ABD’nin arkasında çıkar birliği yapmış görünen emperyalist odakların çıkar çelişkileri savaş uzadıkça büyümeye devam edecektir.
Soğuk savaş sonrasının nispeten “refah Avrupa’sı” dönemi sona eriyor. Savaşın tetiklediği ağır faturalara maruz kalan işçi ve emekçiler, bu yükü taşımayı kolayından kabul etmeyeceklerdir.
Her türlü kara propaganda ve manipülasyonla bu kirli savaşa taraf yapılmak istenseler de, Avrupa’nın işçi ve emekçileri AB, ABD ve NATO’nun da en az Rusya kadar suçlu olduğunu görüyorlar. Bu olgu yapılan anketlere de yansımaya başladı. Bu haklı olarak “sınıf mücadelesi Avrupa’nın kalbine geri dönecek” yorumlarına yol açıyor.
Estirilen savaş histerisine ve bütün kara propagandalara rağmen, emekçilerin çıkarına olmayan, bizzat onları vuran bu emperyalist savaşa karşı “Bütün ülkelerin işçileri birleşin” ve “bu savaşa son verin” çağrısı büyük bir önem taşıyor.