Ukrayna’daki emperyalist savaş ABD ve NATO’nun körükleme çabalarının etkisiyle uzayacak ve ekonomik, siyasi ve sosyal etkileri daha da uzun süreli olacak. ABD’nin sadece 24 Şubat 27 Mart arasında Ukrayna’ya gönderdiği silah miktarı 4.77 milyarı buldu. Diğer Batılı ülkelerin gönderdikleriyle bu miktar 5.69 milyar dolara çıkıyor. ABD sarsılan tek kutuplu dünya hegemonyasını koruma stratejisi çerçevesinde bu savaşı uzatarak rakibi Rusya’yı zayıflatmayı, NATO ve müttefiklerini konsolide etmeyi ve uzun vadede de Çin’le hesaplaşmaya hazırlanmayı amaçlıyor. ABD’nin emperyalist hegemonya planları Ukrayna’daki savaşın alevinin canlı kalmasını gerektiriyor.
Ancak bu savaşın alevleri sadece Ukrayna ve Rusya halklarını yakmakla kalmıyor, tüm dünya halklarına büyük faturalar çıkartıyor. Gelir eşitsizliği ve yoksullukla mücadele alanında çalışmalar yapan ve küresel yoksulluk konusunda çalışmalarıyla tanınan İngiltere merkezli sivil toplum kuruluşa Oxfam (Oxford Açlık Yardım Komitesi) tarafından bu yıl yapılan bir araştırma savaşın dünya halklarını nasıl bir sefalet faturası çıkartacağını gözler önüne seriyor.
21 bağımsız yardım kuruluşunun oluşturduğu bir konfederasyon olan Oxfam’ın Nisan 2022 tarihli raporuna göre, Covid-19 pandemisinin yol açtığı hasarlar sürerken, buna eklenen Ukrayna savaşıyla dünyanın yoksullarının yaşadığı kriz bir çöküşe dönüşecek.
Oxfam’ın araştırmasının ortaya koyduğu sonuçlara göre gıda fiyatlarındaki artış, 2022 yılında aşırı yoksulluk ve açlık içinde yaşayan insan sayısının 263 milyon kişi daha artmasına yol açacak. Böylece uluslararası ölçekte günlük 1.90 doların altında bir gelir ile yaşamaya çalışan aşırı yoksul nüfus 860 milyon kişiye tırmanacak. Şu anda dünyada 3.3 milyar insan günde 5.5 dolar olan yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Yani dünya nüfusunun yarısı yoksulluk sınırının altında yaşam savaşı veriyor. Savaş bu sayının hızla daha da artmasına yol açacak.
2022 yılında dünyanın en yoksul ülkelerinin yapması gereken dış borç ödemeleri 43 milyar dolar. Bu para yoksul ülkelerin yıllık gıda ithalatı ile sağlık için yapmaları gereken kamu harcamaları toplamının yarısına eşit. Düşük gelirli ülkelerin 2021 yılındaki borç ödemeleri, sağlık, eğitim ve sosyal koruma alanındaki toplam harcamalarının 1.71 katıydı. Afrika ülkelerinin dış borç ödemeleri, eğitim harcamalarının 2.2 katı, sağlık harcamalarının 8.6 katı, sosyal koruma harcamalarının 20.7 katıydı.
Savaş ve ABD’deki faiz artışıyla doların değerinin yükselmesi, yoksul ülkelerin dışarıdan ithal etmek zorunda olduğu enerji, ilaç ve gıda ithalatının maliyetinin katlanmasına yol açacak. Bu aynı zamanda yoksul ülkelerin dış borçlarının da iyiden iyiye artması anlamına geliyor.
Sonuç, özellikle gelişmekte olan ülkelerin hükümetlerinin kemer sıkma politikalarına ağırlık vermeleri olacak. Kemer sıkma politikaları ücretleri törpüleyecek, sağlık, eğitim ve sosyal destekleri kısacak, cinsiyet eşitsizliği artacak ve kadınlar daha fazla zarar görecek.
IMF’nin örtülü itirafı: Savaş yoksullar için yıkım demek
Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) her yıl Nisan ayında yapılan ilkbahar toplantıları için hazırladığı raporlar da savaşın emekçiler ve dünyanın yoksul halkları için bir yıkım anlamına geldiğini dolaylı ve örtülü bir şekilde itiraf ve kabul ediyor.
IMF ilkbahar toplantıları için Dünya Ekonomik Görünümü Raporu, Küresel Finansal İstikrar Raporu ve Maliye Raporu adıyla üç kapsamlı rapor yayınlıyor. Dünyada genel ekonomik gidiş, finans piyasalarındaki durum, ülkelerin maliye politikaları ve bütçe dengelerindeki gelişmelerin değerlendirildiği bu raporların üçü de örtülü bir biçimde Ukrayna savaşının yol açabileceği ağır tahribatı kabul etmek zorunda kalıyor.
IMF Dünya Ekonomik Görünümü raporunun daha başında, küresel ekonomik gidişin Ukrayna savaşı ile belirgin şekilde kötüleştiği tespitini yapıyor. IMF bu tespite bağlı olarak sadece üç ay önce Ocak ayında yaptığı küresel büyüme tahminlerini ciddi ölçüde aşağı çekti. Ocak ayında küresel büyüme hızının bu yıl yüzde 4.4'ü bulacağı hesaplanıyordu. Ukrayna savaşının etkisiyle üç ay içinde büyüme tahminini 0.8 puan düşürerek, yüzde 3.6 olarak açıkladı. 2021 yılı dünya ekonomik büyümesinin yüzde 6.1 olduğu dikkate alınırsa, bir yılda dünya ekonomik büyüme hızında çok ciddi bir düşüş meydana gelecek. IMF Ocak ayında yaptığı 2023 yılı büyüme tahminini de 0.2 puan aşağı çekerek yüzde 3.6'ya indirdi.
IMF büyüme tahminlerini aşağı çekerken, enflasyon tahminlerini ise yükseltti. Gelişmiş ülkelerdeki 2022 yılı enflasyon tahminini Ocak ayında yaptığı tahmine göre 1.8 puan artırarak yüzde 5.7'ye, gelişmekte olan ülkeler için yaptığı tahmini ise 2.8 puan artırarak yüzde 8.7'ye çıkardı.
IMF, üç ay önce Ocak ayında yaptığı analizlerde Omricon varyantının etkisinin kısa ömürlü olmasını ve yılın ikinci çeyreğinden itibaren küresel ekonomik canlanmanın güçleneceğini hesaplıyordu. Ama Ukrayna savaşı bu hesapları bozdu. İki ülke ekonomisinde savaşın yarattığı tahribat, Ukrayna'daki insani trajedi ve milyonlarca insanın başka ülkelere göç etmesinin yanısıra Rusya'ya uygulanan yaptırımların etkileri küresel ekonomide gidişi tersine çevirdi.
Küresel tedarik zincirlerinde ciddi darboğazlar oluşmaya başladı ve bu küresel üretime darbe vuracak. Yüksek enflasyon sorunu, dünya ölçeğinde daha yaygın, daha güçlü ve daha kalıcı olacak. Ülkelerin enflasyona karşı faiz oranlarını artırmaları, piyasadaki parayı kısmaları ekonomik toparlanmaya darbe vururken, işsizlik ve yoksulluğu artıracak.
Üstelik IMF'nin bu tahminleri savaşın Ukrayna ile sınırlı kalacağı, Rusya'ya yönelik ambargoların enerji sektörünü de kapsayacak şekilde genişlemeyeceği ve pandeminin sağlık ve ekonomik etkilerinin hafifleyeceği gibi iyimser varsayımlara dayanıyor. Bu iyimser varsayımlarının dışına çıkıldığı ölçüde, dünya ekonomik büyüme hızı daha da aşağılara inecek. IMF olumsuz gelişmelerin artması halinde küresel büyümenin yerini ekonomik daralmanın alabileceği tespitini de yapıyor ve buna yüzde 8 olasılık tanıyor.
Ayrıca savaş ekonomik ve sosyal alanda böylesini yıkıcı sonuçlar doğururken pandeminin hala sürüyor olduğunu da unutmamak gerekiyor. Bu koşullar altında pandeminin tekrar yükselme eğilimine girmesinin insani ve toplumsal tahribatı çok daha yüksek olacak.
Savaşın ekonomik etkileri şimdiden küresel ölçekte yayılıyor ve dünyanın her yanındaki ülkeleri etkiliyor. Depremin merkezi Ukrayna ve Rusya ama sarsıntı tüm dünyayı etkileyecek. Özellikle hammadde piyasası, ticaret ve uluslararası finansal ilişkilerdeki gelişmelerin etkisi büyük olacak.
Rusya dünyanın en önemli petrol, doğalgaz ihracatçılarından birisi. Avrupa Birliği doğalgaz ithalatının yüzde 45'ini, petrol ithalatının yüzde 10'unu Rusya'dan yapıyor. Avrupa enerji sektörü, doğalgaz ihtiyacının yüzde 40'ını, kömür ihtiyacının ise yüzde 50'den fazlasını Rusya'dan alıyor.
Avrupa Komisyonu’nun Rusya'dan doğalgaz alımını yıl sonuna kadar yüzde 70 azaltma kararı, Avrupa’da ekonomik büyüme hızını aşağı çeken bir faktör olacak. Bu işin kazananı da Avrupa pazarında Rus doğalgazının yerini almaya hazırlanan ABD kaya gazı üreticisi petrol tekelleri olacak.
Rusya ayrıca sanayi açısından temel önemde bazı metallerin de küresel ölçekte en önemli tedarikçilerinden birisi. Rusya'nın ihracatının kısıtlanması özellikle dünya ölçeğinde yenilenebilir enerji cihazları üretiminde aksamalara yol açacak. Aynı durum bilişim teknolojisinin en önemli girdisi olan yarı-iletken üretiminde de sözkonusu olacak. Bu durum yonga (chip) üretimindeki sıkıntıları artıracak. Yonga üretimindeki sıkıntılar otomotiv başta olmak üzere en önemli sanayi dallarını doğrudan etkiliyor.
En büyük tahribat gıdada
Ayrıca Ukrayna ve Rusya dünyanın en büyük buğday ve mısır ihracatçıları durumunda. Rusya ve Ukrayna birlikte dünya buğday ihracatının dörtte birini, mısır ihracatının yedide birini, ayçiçek yağı ihracatının dörtte üçünü gerçekleştiriyor. Bu nedenle dünya gıda ihtiyacının karşılanmasında Rusya ile Ukrayna'nın kritik bir yeri var. Savaş her iki ülkede de tarım üretiminin çok ciddi boyutta azalmasına yol açacak. Rusya’ya uygulanan ticari ve finansal ambargolar Rusya’nın tarım ürünü ihracatını da etkileyeceğinden sıkıntı daha da büyüyecek.
Tahıl pazarındaki bu sıkıntı, tüm dünyada zaten yükselmekte olan gıda enflasyonunu iyice yoldan çıkardı. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün geniş tabanlı gıda fiyatları endeksi tarihi rekor düzeye yükseldi.
Ukrayna ve Rusya'nın tarım ürünü ihracatındaki tıkanıklıktan, en çok bu iki ülkeden tarım ve gıda ürünleri almakta olan Avrupa, Kafkasya, Orta Asya, Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Sahra-altı Afrika ülkeleri etkileniyor.
Savaşın gıda fiyatlarına etkisi sadece Rusya ve Ukrayna'nın üretim ve ihracatında yolaçtığı düşüşten ibaret değil. Gıda fiyatlarındaki yükselişi besleyen nedenlerden birisi de gübre üretimindeki sıkıntılar ve fiyatlarındaki artış. Rusya ile Belarus, küresel gübre ihracatının beşte birini gerçekleştiriyor. Rusya ile Belarus'un küresel ihracattaki payı potasyumlu gübrelerde üçte bire kadar yükseliyor. Nitrojen bazlı gübrelerde de bu iki ülkenin belirleyici bir yeri var. Nitrojen bazlı gübre üretimi için doğalgaz, potasyumlu gübrelerin üretimi için maden gerekiyor. Bu yüzden diğer ülkelerin, Rusya'dan hammadde ithal etmeden gübre üretimlerini artırabilmeleri de mümkün değil.
Küresel gübre fiyatları son 12 ayda dolar bazında yüzde 80 dolayında yükseldi. Savaş, gübre fiyatlarındaki artışı iyice ateşleyecek. Gübre fiyatlarındaki artış ve tedarik sıkıntısı Brezilya, Hindistan, ABD gibi dünyanın en büyük tarım üreticilerinin yanısıra tarım üretimleri gübre ithalatına bağımlı olan düşük gelirli ülkeleri, en çok da yoksul Afrika ülkelerini etkileyecek.
Küresel düzeyde yükselen gıda ve petrol fiyatları, Amerika ve Asya kıtasındaki düşük gelirli toplum kesimlerini de olumsuz etkileyecek.
Küresel üretim zincirlerinin birbirleriyle bağlantısı yüzünden bir yerde ortaya çıkan üretim veya tedarik sıkıntısı, zincirleme olarak birçok sektör ve ülkeyi etkiler hale geliyor. Bu yüzden savaşın küresel etkileri sadece petrol, doğalgaz ve buğdayla sınırlı kalmayacak.
Doğu Avrupa ve Orta Asya ülkelerinin çoğunun Rusya ile güçlü ticaret ilişkileri var. Bu ülkelerin vatandaşlarından hatırı sayılır bir bölümü Rusya'da çalışıyor ve bunların ülkelerine gönderdikleri paralar, Orta Asya ve Doğu Avrupa ekonomileri için önemli bir katkı sağlıyor. Rusya'ya uygulanan yaptırımlar ve Rusya ekonomisinde ortaya çıkan sarsıntı, bu yüzden Doğu Avrupa ve Orta Asya ülkelerini de etkileyecek. Ayrıca başta Polonya olmak üzere Romanya, Moldova ve Macaristan’a göç eden 4.5 milyon Ukraynalı da bu ülkeler için önemli bir ekonomik ve sosyal yük oluşturacak.
Ayrıca Rusya'ya uygulanan ambargoların beklenen bir sonucu da Rusya'nın yapacağı borç ödemelerinde yaşanacak aksamalar. Bu aksamalar zincirleme etkiyle küresel finans sisteminde ve küresel üretim zincirlerinde ödemelerde tıkanıklıklar yaratacak. Bunun yaratacağı sarsıntıların ne boyutta olacağı şu anda kestirilemiyor.
Savaş öncesinde pandemi nedeniyle zaten küresel üretim ve tedarik süreçlerinde sıkıntılar ortaya çıkmış ve bu durum dünya ölçeğinde enflasyon sorununu beslemişti. Savaş bu gidişi iyice alevlendirecek.
Savaş tüm dünyada enflasyonu iyice azdıracak
Bu süreçte enflasyonu 40 yılın en yüksek düzeyine çıkan ABD'nin faizlerini yükseltmeye başlaması, gelişmekte olan ülkelerin ekonomik sıkıntılarını daha da artıracak. ABD’deki faiz artışı, küresel sermaye hareketlerini etkileyecek ve uluslararası fonların ABD’ye akmasına ve doların değerinin yükselmesine yol açacak. Bu gelişme sıcak paraya bağımlı hale gelen gelişmekte olan ülkelerin ekonomisinde sarsıntılara ve enflasyonun daha da yükselmesini yol açacak. Bu durum Ukrayna savaşına bağlı olarak ortaya çıkan petrol ve buğdaydaki küresel tedarik sıkıntısı ile birleşince, tüm dünyada, özellikle de gelişmekte olan ülkelerde geniş emekçi kitleleri için derin ve yaygın bir yoksullaşma ve ağır bir açlık sorunu yaratacak.
Salgın koşullarında ülkelerin bütçe dengeleri bozuldu. Ekonomiler toparlanmadan Ukrayna savaşının olumsuz etkileri devreye girdiği için ülkelerin mali yapıları iyice bozulacak. Bu durum gelişmiş ülkeler dahil tüm ülkelerde sosyal destekler ve hizmetlere ayrılan kaynakların kısılması sonucunu doğuracak.
Tüm dünyada silahlanma harcamalarının artışa geçmesi, bu durumu daha da ağırlaştıracak.
Gelişmekte olan ülkelerin 2022 yılında 310 milyar dolar dış borç ödemesi var. ABD’de artan faizler ve küresel olarak yükselen enflasyona paralel olarak gelişmekte olan ülke paraları ciddi ölçüde değer kaybetti. Böylece dış borç ödemelerinin yoksul ülkelere olan faturası katlandı.
Bu koşullar altında IMF ile anlaşma yapmak zorunda kalan ülke sayısı giderek artıyor. IMF kapısına giden ülkeler IMF'nin klasik kemer sıkma programlarını uygulama şartıyla karşılaşıyorlar.
İlave kemer sıkma programları IMF anlaşması olmasa da hızla yaygınlaşan bir eğilim. Oxfam'ın raporunda yer alan bilgilere göre, bu yıl 159 ülke tüketim vergilerini artırma, kamu sektöründe ücretleri düşürme ve sosyal hizmetlerde kısıntı gibi yollarla kamu harcamalarının milli gelire oranını düşürmeyi planlıyor.
Yükselen enflasyon ve düşen büyüme hızı karşısında sermaye iktidarlarının çözümü, sömürüyü artırma, işten çıkarma, çalışma koşullarını ağırlaştırma ve ücret düzeylerini aşağı çekme olacak. Yavaşlayan ekonomik büyüme ve artan silahlanma harcamalarıyla artan bütçe açıklarının faturası vergiler, zamlar, sosyal hizmetler ve desteklerde kesintiler yoluyla emekçilere çıkartılmaya çalışılacak.
Yoksullaşma ile paralel giden savaş kışkırtıcısı politikaların kaçınılmaz bir devamı olarak tüm ülkelerde sermaye iktidarları, emekçi halk üzerindeki siyasi baskıları artırmaya, toplumsal kimlik çatışmalarını körüklemeye yönelecekler.
Tüm ülkelerde emekçiler savaşın ağır faturaları ile karşı karşıya kalırken, savaşın garantili kazananlar tarafında ilk sırada başta ABD silah devleri olmak üzere uluslararası silah tekelleri olacak.
Pandemi döneminde servetlerini katlayan diğer tekeller ve dünya dolar milyarderlerinin de karlarını artırmaya devam edeceği açık. 2021 yılında ABD şirket karları yüzde 37 ile enflasyondan kat kat hızlı arttı. İşçi ücretleri azalırken şirket hissedarlarının eline geçen kar payları 2021'de yüzde 16.8 artarak 1.47 trilyon dolara ulaştı. Bunun başını da madencilik ve finans şirketleri çekti. En büyük 25 petrol ve doğalgaz şirketinin karı 205 milyar doları buldu.
Oxfam’ın verilerine göre, dünyanın en zengin 10 adamının serveti pandemi yıllarında ikiye katlandı. Dünyadaki 2 bin 755 dolar milyarderinin servetinde Covid-19 salgını döneminde meydana gelen artış, daha önceki 14 yılın toplamında gerçekleşen artıştan bile fazla oldu.
Emperyalist savaş bu vahşi çelişkinin daha da derinleşmesinden başka bir sonuç doğurmayacak. Bir yanda ölümler ve zorunlu göçler, diğer yanda tüm ülkelerde sömürü, yoksulluk, açlık ve baskılar artarken, karşı cephede tekellerin ve büyük sermaye sahiplerinin karları ve servetleri katlanarak artacak.
Bu koşullar altında emperyalist savaşa ve savaş kışkırtıcılığına karşı mücadele, tüm ülkelerde emekçi halk kitleleri için kapitalist sömürüye, artan yoksulluk ve sefalete, baskılara karşı mücadelenin en güncel ve doğrudan bir parçası haline gelmiş bulunuyor.