“İşyerlerimizde salgın komiteleri kuralım”

Ankara İSİG Meclisi polis saldırısı nedeniyle İbni Sina Hastanesi önünde yapamadığı basın açıklamasını Ankara Tabip Odası’nda yaptı.

  • Haber
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 14 Ekim 2020
  • 22:50

Ankara İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi’nin bugün Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi İbni Sina Hastanesi önünde “7. ayında Covid-19” raporu başlığıyla yapmak istediği ancak polis saldırısı nedeniyle yapılamayan basın açıklaması, saldırı sonucunda gözaltına alınanların serbest bırakılmasıyla birlikte Ankara Tabip Odası’nda yapıldı. 

Açıklama öncesinde Ankara İSİG Meclisi adına kısa bir açıklama yapıldı. Açıklamada polisin haksız ve hukuksuz saldırısı teşhir edildi. “Bugün İbni Sina önünde yapamadığımız basın açıklamasını burada yapacağız.” denilerek söz, gözaltıları takip eden avukatlara bırakıldı. Avukatlar adına yapılan açıklamada, “polisin bugün basın açıklaması yapmak isteyenlere hukuksuz bir müdahale gerçekleştirip, darp ederek gözaltı işlemi yaptığı, polis saldırısına yönelik şikayetçi olunacağı ve davanın takip edileceği” ifade edildi. Sonrasında Ankara İSİG Meclisi adına açıklama okundu.

Bugün salgın sürecinde alınması gereken önlemlerin bireysel önlemlere indirgendiği belirtilen açıklamada, “Salgının 7 ayı dolmuşken, ve ‘evde kal’, ‘sosyal mesafe’, ‘kendi OHAL’ini ilan et’ gibi söylemler, yaşamak için çalışmak zorunda olan ve evde kalamayacak olan milyonlarca işçiyi ve ailelerini kapsamıyor” denildi. Her gün daha fazla açığa çıkan bu gerçekle birlikte, salgının esasta işçi sınıfını vurduğunun altı çizildi. 

“Salgın siyasi iktidar ve patronlar tarafından fırsata çevrildi”

Açıklamanın devamında, AKP-MHP rejiminin sermayeyi korumak dışında bir politika üretmediği şu ifadelerle ortaya koyuldu:

“Salgının yayılmasının önüne geçilmek için bir kontrol planı yapılmadı, kaynaklar zorunlu malları üretmeye ve halkı salgından korumaya ayrılmadı. Tam tersine, sermaye teşvikleri, vergi indirimi, KDV indirimi, borç indirimi, kredi borçlarının ertelenmesi, vergi ödemelerinin ertelenmesiyle kaynaklar patronlar için harcanmış oldu ve sermayenin özellikle 2000’li yıllardan beri talep ettiği esnek çalışma biçimlerine ortam hazırlandı. Bu haliyle salgın, gerek siyasi iktidar gerekse patronlar tarafından ‘fırsat’a çevrildi.

“Özellikle salgının ilk günlerinde, üretimin/hizmetin durması veya yavaşlaması bahane edilerek pek çok işçinin işten çıkarılmasıyla başlayan süreç aşırı ve esnek çalışma, iş yükünün artması, ücretsiz izne zorlama, ücretleri geciktirme gibi uygulamalarla sürdürülüyor. 

“Yine bu dönemde işveren örgütleri esnek ve kuralsız çalışma ile işsizlik fonunu daha çok yağmalamaya dönük taleplerini daha yüksek sesle duyurdu. İşsizliğin koz olarak kullanıldığı işyerlerinde üretim baskısı ve kötü çalışma koşulları devam ederken ya salgına dair hiçbir önlem alınmadı ya da işçileri korumaya yetmeyecek göstermelik önlemler alındı. Pek çok işyerinde işçiler kendi imkanları ile kişisel koruyucu ekipman tedarik ederek sağlıklarını korumaya çalıştı. Henüz ilk dalga atlatılmamışken başlatılan normalleşme süreci ile emekçiler çok daha kuralsız ve kötü koşullarda çalışmaya zorlandı ve vaka sayıları işyerlerinde hızla arttı.”

Covid-19 en az 294 emekçi yaşamını yitirdi

Salgının ilk 7 ayında en az 294 emekçi Covid-19 sebebiyle yaşamını yitirdiği belirtilen açıklamada, “Pek çok işkolunda, kayıt dışı ve güvencesiz çalışmanın yaygın olduğu alanda bilgi alma kaynaklarımızın azlığı ve ölenlerin kimlik bilgilerine ulaşmanın giderek güçleştiği düşünüldüğünde yaşamını yitiren emekçilerin sayısının bunun çok daha üzerinde olduğunu söylememiz gerekiyor” ifadeleri kullanıldı. 

Ölen emekçilerin yaş ortalamasının 50 olduğuna dikkat çekilen açıklamada, “Covid-19 sonucu yaşamını yitiren emekçilerden 105'i sağlık, 69'u ticaret/büro, 20'si belediye, 19'u tekstil, 14'ü metal, 14'ü güvenlik, 13'ü taşımacılık işkollarında çalışmaktaydı” denilerek salgından en fazla etkilenen ve yaşamını yitirenlerin sağlık emekçileri olduğu ifade edildi. 

Sağlık emekçileri fiziki ve psikolojik açıdan yıprandı

Bu süreçte iş yükü artan sağlık emekçilerinin yeni istihdamlarla iş yükünün hafifletilmediği; aşırı, yoğun ve kuralsız bir biçimde, var olan işçilerle çalışma koşullarının daha da ağırlaştığı ifade edildi. Bunun, sağlık emekçilerini fiziki ve psikolojik açıdan yıprattığı vurgulandı.

Açıklamanın sonunda “Salgın halkın da emekçilerin de bireysel çabalarıyla engellenemez” denilerek, emekçilerin başlıca talepleri şöyle sıralandı:

-Covid-19 sağlık emekçileri için meslek hastalığı, diğer işkollarında çalışan işçiler için ise iş kazası olarak tanınmalıdır.

-İşyerlerinde başta üretim alanları olmak üzere ulaşım, beslenme, barınma gibi tüm alanlarda işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri alınmalıdır.

-Kronik hastalığı olan ve belli bir yaşın üzerindeki işçiler bu süreçte idari-ücretli izne çıkarılmalıdır.

-İşten atmalar yasaklanmalı ve 1168 TL değil tam ücret ödenmelidir.

-Çalışma saatleri, ücretlerde kesintiye gitmeden azaltılmalıdır.

-İşçilere ücretsiz-yaygın testler yapılmalı, vakaların arttığı işyerlerinde üretime ara verilmelidir.

-Evden çalışan işçilerin çalışma saatleri düzenlenmeli ve iş için yaptıkları harcamalar karşılanmalıdır.

Açıklama, işçi ve emekçileri işyerlerinde salgın komiteleri kurmaya, sağlık hakkına sahip çıkmaya çağırarak şöyle son buldu:

“Yan yana gelemedikçe ve sustukça daha fazla arkadaşımızın öleceğini, daha kötü koşullarda çalışmaya mecbur bırakılacağımızı biliyor ve iş cinayetlerine, salgına, işsizliğe, açlığa ve güvencesiz çalıştırmaya karşı tüm emekçileri işyerlerinde salgın komiteleri kurarak mücadele etmeye ve kendi sağlığımız hakkında söz sahibi olmaya çağırıyoruz.”

Kızıl Bayrak / Ankara