"Birlikte tartışıyoruz: Sınıf hareketinin durumu ve deneyimlerimiz ışığında ne yapmalı?"

Şişli Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nde düzenlenen etkinlik 25 Şubat Pazar günü 23 farklı kurumun katılımıyla gerçekleştirildi.

  • Haber
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 26 Şubat 2024
  • 09:30

"Birlikte tartışıyoruz: Sınıf hareketinin durumu ve deneyimlerimiz ışığında ne yapmalı?" şiarıyla Şişli Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nde düzenlenen etkinlik 25 Şubat Pazar günü gerçekleştirildi.

Etkinlik saygı duruşu ile başladı ve açılış konuşması gerçekleştirildi. Açılış konuşmasında işçi ve emekçilerin mevcut durumu ve örgütlülük tablosu ile ilgili istatiksel veriler ifade edildi. Konuşmanın devamında Türkiye’deki sendikal hareketin tablosundan, mücadeleci sendikaların yaşadığı sorunlar ve sendikal baraj engelinden bahsedildi. Sınıfın örgütsüzlüğünün altı çizilerek “bunu aşmanın yollarını tartışmak ve birlikte mücadeleyi güçlendirmek” için panelin örgütlendiği vurgulandı. 23 farklı kurumun bir arada buluştuğu etkinlik 4 oturum şeklinde gerçekleştirildi.

Birinci oturum

İlk oturumda, Dev Yapı-İş söz aldı. İnşaat alanında ki sendikal hareketin durumu verilerle anlatıldı. Son dönemde şantiye eylemlerinin arttığı vurgulandı. Sektörde işçi sirkülasyonun çok olmasından kaynaklı işe giriş- çıkışların da fazlalığından bahsedildi. Mahkeme süreçlerinden ziyade eylemli süreçlerin daha fazla kazanın getirdiği ifade edildi. Dev Yapı-İş temsilcisi, işçi sınıfına güven veren adımların atılması ve eylemlerin de ortaklaşması gerektiğini vurgulayarak sözlerini sonlandırdı.

Proleter Devrimci Duruş, sınıfa gitmeliyiz sorusu doğru ancak eksik olduğu vurgulandı. Her kesimin sınıf alanında çalışma yürüttüğünden bahsedilirken önemli olanın niceliğin değil sınıfın niteliğinin geliştirilmesi gerektiğini vurguladı. Bilinç dönüşümü ve örgütlenmenin bir arada yürütülmesi gerektiğinden bahsedildi. İhtiyaç olanın devrimci işçilerin sendika yönetiminde olması gerektiğini ifade etti. Taban örgütlenmesinin arttırılması, işçilerle eğitim çalışması yapılmasının adımlarının gerekliliği vurgulanarak sözlerini sonlandırdı.

Metal İşçileri Birliği, sendikal bürokrasi gerçekliğine dikkat çekti. Bugünkü gerçekliği aşabilmenin yolunun bir taban iradesini açığa çıkaran, fiili meşru mücadeleye dayanan bir mücadeleden ve işçi sınıfının siyasallaşmasından geçtiğini vurguladı. Grev yasaklarının yalnızca örgütlenme mücadelesi ile püskürtülemeyeceği ifade edilirken işçi sınıfının siyasallaşması gerektiği ihtiyacı vurgulandı. Yakın tarihte 2015’te işçi sınıfının en önemli deneyimlerinden biri olan Metal Fırtına deneyimi örneği verilerek bilinç ve örgütlülüğünün zayıflığına rağmen sendikal bürokrasi saltanatını sarstığı vurgulandı. Sermayenin saldırılarına, MESS ve Türk Metal çetesine karşı verilen bir mücadele olduğu vurgulandı. 2024 sözleşme metal iş kolunda ki son sözleşme süreci deneyiminden bahsedildi.

İşçi Hareketi Koordinasyonu, mücadele içerisinde işçilerin arasındaki bölünmelere karşı, göçmen karşıtlığına karşı mücadele edilmesi gereğine dikkat çekti.

Birleşik İşçi Hareketi, işçi sınıfının yarısını oluşturan kadınların sömürünün en katmerlisini yaşadığını ve gerek kadın özgürlük mücadelesinin, gerek sınıf mücadelesinin işçi kadınları kapsayabilmesi gerektiğini hatırlattı.

Dostluk ve Kültür Derneği (DKDER), 1848 manifestosu ile komünistlerin işçi sınıfına bir program bıraktığı vurguladı. 15- 16 Haziran gibi hareketleri yaratan devrimci mücadele olduğunun altı çizildi. Kayıtdışı çalışmanın arttığı, milyonlarca göçmen işçi ve çocuk işçiliğinin olduğu vurgulandı. Militan sınıf sendikacılığının öne çıkarılması gerektiğinin altı çizilerek politize olması gerekliliğinin önemine vurgu yapılara sözlerini sonlandırdı. 

İkinci oturum

İşçi Birlikleri Sendikası, işçi sınıfının kötüleşen koşullarına, sendikal bürokrasiye ve 'sendika mafyasının' sendikalardan sökülüp atılması gereğine ve son yıllarda artan fiili meşru mücadelelere değindi. Bugün sıradan bir sendikal örgütlenme mücadelesinin bile illegalize edildiğini hatırlattı, sendikal mücadelede ana sorunun devrimci hareketin sınıf içerisinde örgütlenmiş olmaktan uzak oluşu olduğunu belirtti, sendikaların dışında 'ara örgütlenmelerin' gerekli olduğunu vurguladı.

KÖZ, konuşmasında hükümetin zayıf, işçi sınıfının güçlü olduğunu vurguladı. Hükümetin politikalarının ne kadar geçersiz olduğunun altını çizdi. Solun sendikal bir paydada buluşturması gerektiği ifade edildi. Devrimcilerin sendikal paydada, ortak bir siyasi mücadelede buluşması gerektiği vurgulandı. Hükümet karşıtı mücadelenin düzen güçlerinden bağımsız bir mücadelesi olması gerektiği ifade edilerek seçimlerin ardından anayasa krizine girileceğinden dolayı işçi sınıfına demokrasi mücadelesi hattı ile gidilmesi gerektiği altı çizilerek sözlerini sonlandırdı.

Emek ve Adalet Platfomu, Türkiye işçi sınıfının ilk yenilgisi 80 darbesi ile aldığını ifade etti. Proleter ve sosyalist mücadele arasındaki farkın açıldığından bahsedildi. Bazı tutumlarda hatalı davranıldığını vurgularken, kültür çatışmasının da ortaya çıktığı belirtildi. Kültür savaşından kurtulmak için sınıfla iç içe geçilmesi vurgulandı. Sarı sendikaların, fiili meşru mücadele ile püskürtüleceği vurgulandı. Kadınların da işçi mücadelesinde yer alması gerektiği vurgulandı.

KATAŞ-SEN, dünya işçi sınıfı tarihinden örneklemeler yaparak, sınıf içinde ki örgütlenmenin yetersizliğine karşı özeleştirel davranılması gerektiğinden bahsetti. Devrimci, öncü işçilerin sendikalardan tasfiyesini konuşmanın gerekliliği vurgulandı. Sendika bürokrasinin üzerinde duruldu. Son olarak, yapılması gerekenin genç, bağımsız sendikaların güçlenmesi için çalışılmak olduğu vurgulanarak konuşma sonlandırıldı.

Limter-İş, geleneksel sendikal anlayışın zayıflığını vurgularken yeni bir arayış krizi içerisinde oldukları vurguladı. Sendika ağası değil, sendika patronu olduklarını vurguladı. Sorunun yalnızca fabrikalarda değil her türlü alanda mücadele yürütülmesine vurgu yapıldı. Kapitalizmin krizi üzerine duruldu. Kürt sorununda kadın, savaş, gençlik sorunlarında konuşmayan işçi sınıfı olduğu vurgulanırken bakış açısının değişmesi gerektiği vurgulandı. Birleşik Metal’in grev yasağını gerilettiğinden bahsedildi.

Üçüncü oturum

Yeni Dünya İçin Çağrı, işçi sınıfının mücadelesini devrimci bir tarzda örgütlenmesi gerektiği vurguladı. Konuşmada burjuvazinin iç iktidar mücadelesinin olduğu vurgulandı. Devrimcilerin sendikalarda ki tasfiyesi üzerinde duruldu. Bağımsız sendikaların kurulmasının doğru olmadığı ifade edildi. Sendika bürokrasisinin aşılması işçi sınıfının günlük mücadelenin siyasal mücadele ile birleştirilmesi gerektiği vurgulanarak konuşma sonlandırıldı.

Söz ve Eylem, işçi sınıfının devrimci olmadığı koşullarda sorunlara karşı hiçbir çözüme kavuşamayacağı belirtilerek sunuma başladı. Sunumda ilk olarak kapitalizmin dünya tarihinde ki seyrine dair vurgular yapıldı. Sendika bürokrasisinin sınıf uzlaşmacılığı yerini aldığı vurgulandı. Sınıf sendikacılığının düzen sendikacılığından ayrılması gerektiği belirtildi. Sınıf sendikacılığının önemine vurgu yapıldı ve birleşik mücadelenin gerekliliği altı çizildi.

Emekçiler Dayanışması, işçilerin gücü birliğinden gelir vurgusuyla başlarken emek güçlerinin bir arada tartışması gerektiğinin ve bu etkinliklerin tekrarlanması gerektiğini ifade etti. Emek güçlerinin güven duygusunun zedelenmesinden dolayı birleşik mücadelenin eksikliği ve zayıflığından bahsedildi. Mücadelelerin büyümesinin sendikaların da durumuna iyileştirme sağlayacağı vurgulanarak, emek güçlerin birbirini anlaması gerektiği önerisi yapılarak sözlerni sonlandırıldı.

Mağaza Market-Sen, kapitalizmin çıkışsızlığını örneklerle anlatılırken, işçi sınıfının yenilendiği vurguladı. Marketlerde örgütlenme mücadelesi yürütürken karşılaştıkları güçlükler arasında baraj sorununu, 'sarı sendikaları' sayarken, sorunların nasıl aşılabileceğini tartışarak konuşmasına devam etti. Tüm sorunların farklı sektörlerdeki sorunlarla birleşmesi gerektiği vurgulanarak sözlerini sonlandırdı.

BDSP konuşmasında Türkiye de ve dünyadaki güncel gelişimler üzerinde duruldu. Dinci, gerici, milliyetçilik ile işçi sınıfı kuşatılırken, işçi sınıfının örgütlenmesinin önündeki engellerden bahsedildi. İşçilerin, emekçilerin düzen siyasetine bağlı kaldığı vurgusu yapıldı. Sınıfın ekonomik talepler arasında ki mücadeleyi sınıfın siyasal süreçlerde devrimci önderlik boşluğu olduğu vurgulandı.  Sol hareketin ve sınıf örgütlerinin sınıfsal bakış açısından uzak kaldığı ifade edildi. Bugünün devrimci ve ilericilerin büyük bir bölümü tamamen düzen güçlerine yedeklendiği ve popülizmin peşinde gittiği anlatıldı. Sermaye düzenine karşı mücadelenin öne çıkarılması gerektiği ifade edildi. Devrimci mücadelenin bugün ki koşullarda zor olduğu vurgulanırken birleştirici gücün dağınık olduğu koşullarda sınıfın devrimci bir program ilkede oturulması gerektiği ifade edildi. Sınıfın devrimci programı ile birleşmesi gerektiği ve devrimci bir sınıf hareketi yaratmanın önemine vurgu yapılarak sözlerini sonlandırdı.

Konuşmasını internet üzerinden bağlanarak yapan İnşaat-İş temsilcisi, ev hapsi saldırısına maruz kaldıklarını anlattı. Konuşmasında sermayenin işçi sınıfına dönük saldırılarına karşı sendikal odak yaratılması gerektiği vurguladı. Bu saldırıların yalnızca kendilerine dönük olmadığı tüm topluma yapıldığı vurgulandı. Saldırılara karşı, ev hapsine dair yeterli destek göremediği vurgulandı. Militan güçlü bir tepki vermesi gerektiği vurgusu yapıldı.

Dördüncü oturum

Umut-Sen, Erzincan, İliçte’ ki maden faciasına vurgu yaparak sendika bürokrasinin tahakkümüne vurgu yapıldı. Seçim gündemi ile tüm sorunların unutulduğu ve böylece bastırıldığından bahsedildi. Sermaye işçi sınıfını ne kadar bir cendere içine sokmaya çalışsa da ortak bir haykırış artık zapt edilemiyor diye sözüne başlayarak bu duruma geçtiğimiz yıllardan çeşitli örnekler verdi. Sosyalist hareketin işçinin sesini bastırmasına karşı reflekslerin güçlendirilmesinden ve sendika olarak nasıl bir süreç işlenirse politik özne olursa işçiler de öyle şekilleneceği vurgulandı.

TEHİS, cafe ve bar ile başlayan mücadelenin ve motokuryelerin örgütlenmesi anlatıldı. Yemeksepeti direnişi ile kurye mücadelesinin küreselleştiğine vurgu yapıldı. Pandemi döneminde ki kurye ölümleri ile iş cinayetlerinde karşı mücadeleye dönüştüğü ifade edildi.

DEV TEKSTİL, Türkiye de tekstil sektöründeki son yıllarda gerçekleşen hareketlenmeler örnekleri üzerinden anlatım gerçekleştirdi. İşçi sınıfı örgütlenmesinde yapılması gereken taban örgütlenmesinin öne çıkarılması gerektiği ifade edildi. Greif işgalinin ortaya çıkardığı kriterler önemi anlatıldı. İktidar, sermaye ve sendikal bürokrasiyi aşmanın yolu yeni Greifler ve Metal fırtınalar yaratmaktan geçtiği anlatıldı. İşçi sınıfı örgütlü bir güç olarak iktidarın, sermayenin ve sendikal bürokrasinin karşısına dikilmesi gerektiği ve işçi sınıfının siyasallaştırılıp devrimleştirilmesi gerektiği ifade edildi.

İşçinin Kendi Partisi, işçi sınıfının birliği, bağımsızlığından geçtiği vurgulandı. Toplantıların arttırılması gerektiği ifade edildi. Kültürel politikalara dikkat çekilmesi gerektiği söylendi. Öncü işçilerin arttırılması gerektiği vurgulandı. sınıf hareketinin parçalı dağınıklığının, öncü işçilerin eksikliğinden, mücadelenin sürekli kayba uğradığından bahsedildi. İşçi çeperinin genişletilmesi gerektiği vurgulandı. İşçi sınıfının demokrasi mücadelesine ihtiyacı olduğundan bahsedildi.

Kaldıraç Hareketi, dünyada ki güncel gelişmelere vurgu yaparken, gericiliğin ve milliyetçiliğin arttığı bir dönemden geçildiğinden bahsedildi. İşçi eylemlerinin fazla ama dağınık olduğu belirtildi.  İşçi sınıfının devrimleştirilmesi ve ortak hedefi olduğu vurgulanırken her direnişe ve eyleme destek verilmesi gerektiği vurgulandı. Birlikte hareket edilmesi sonucunda karşılıklı güvenin de gelişeceği vurgulandı. Tüm direniş dinamiklerin ortak cephede buluşulması gerektiğini ifade etti. Son olarak 1 Mayıs örneği verilerek buraları güçlendirilmesi gerektiği vurgulanarak sözlerini sonlandırıldı.

Konuşmaların ardından son olarak soru cevap kısmına geçildi. Bu bölümde solun birlikte hareket etmesi ve mücadelenin büyütülmesi gerektiği vurgulanarak etkinlik sonlandırıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul