Geride kalan dönem içerisinde, sınıf hareketinin verili tablosunu ortaya koyan önemli gelişmeler yaşandı. Asgari ücretin tespit edilmesi süreci, MESS Grup TİS’leri ve gelinen yerde milyonlarca işçiyi etkileyecek olan ocak zamları, dönemin öne çıkan gündemleri oldu.
Ekonomik-mali krizin ağır faturasına, toplumun önemli bir kesiminin günbegün yoksullaşmasına ve sermayenin arkası kesilmeyen saldırılarına rağmen, işçi sınıfı ve emekçiler bu aynı dönem içerisinde anlamlı bir çıkış ve mücadele pratiği ortaya koyamadılar. MESS Grup TİS sürecinde metal işçilerinin biriken öfkesinin sözleşme masasına yansıması ve grev kararlarının alınması ya da farklı sektörlerdeki tekil işyerlerinde ücret zammı ya da ek zam talepli eylemlerin yaşanması bu gerçeği esası yönünden değiştirmemektedir. Bu olgu günümüz sınıf hareketinin en genel hatlarıyla verili tablosunu yansıtmaktadır.
Güncel planda sınıf hareketini çelişik gibi duran iki ayrı gerçeklik belirlemektedir. İlki, kapitalist krizin yoğunlaştırdığı sömürüye, ağır çalışma koşullarına ve derinleşen yoksulluğa karşı biriken öfkedir. Bugün işçi sınıfı ve emekçilerin önemli bir kesimi, içerisine itildiği ağır yaşam koşullarından hoşnut değil. Tersine, emekçiler arasında içten içe büyüyen bir tepkiden söz etmek mümkün. Buna rağmen edilgenliğin aşılamamasının gerisinde örgütsüzlük, dağınıklık, faşist baskı, bürokratik kuşatma, ideolojik-kültürel yıkım gibi temelli ve önemli sorunlar yer almaktadır. İşte sınıf hareketinin verili tablosunu büyük oranda belirleyen diğer gerçeklik ise tam da budur. İşçi ve emekçiler arasında büyüyen öfke belli açılardan mücadele potansiyelleri biriktirip, yer yer eylemli çıkışları tetiklese de örgütlü-devrimci sınıf hareketi bunun ötesinde bir durumdur ve altı çizilen engeller esasen sınıf hareketinin bu yöndeki gelişimini hedeflemektedir.
2022 yılının başında gelişen işçi eylemleri sınıf içerisinde biriken öfkenin bir tür dışa vurumuydu. Dağınık ama yaygın işçi eylemleri adeta bir dalga misali önce kabarmış sonra gerisin geri çekilmişti. Günümüz Türkiye’sinde işçi sınıfı içerisinde bu tür çıkışların potansiyelleri adeta kronikleşmiş biçimde yer almakta, kriz ortamı bunu ayrıca perçinlemektedir. MESS Grup TİS sürecinden ya da asgari ücret gündemi üzerinden yansıyan durağanlık yanıltıcı olmamalıdır. Zira, sermaye cephesinin estirdiği çok yönlü saldırı rüzgarı suları sürekli dalgalandırmaktadır. Bu ise işçi sınıfı ve emekçiler içerisinde büyük oranda ekonomik taleplere dayalı kendiliğinden çıkışları alttan alta mayalamaktadır. Fakat sorunun gelip düğümlendiği nokta örgütlü bir sınıf hareketinin inşasıdır. Bunun mevzilerinin bugünden şekillendirilmesidir. Bundan 10 yıl önce sınıf devrimcilerinin ve öncü-devrimci işçilerin inisiyatifinde gerçekleştirilen Greif işgali bu konuda yürünmesi gereken yolu ve atılması gereken adımları tüm somutluğu ile ortaya koymaktadır. Greif işgali, tabana dayalı örgütlenmedeki başarısıyla, açığa çıkardığı işçi inisiyatifiyle ve fiili-meşru mücadele çizgisiyle sınıf hareketinin gelişimi önündeki engellerin nasıl aşılacağını da pratik bir şekilde ortaya koyan önemli bir deneyimdir ve bu açıdan ondan öğrenilecek çok şey vardır.
Bu nedenle, sınıf içerisinde gelişen öfkeyi büyütmek ve örgütlü-bilinçli hale getirmek adına Greif İşgali, kendiliğinden patlak verecek olası eylemli çıkışlara müdahale edip inisiyatif almak adına ise Metal Fırtınası hala daha yol göstermektedir.
Yoğun gündemli ve çok yönlü bir mücadele dönemi
Sermayenin ve gerici-faşist rejimin ekonomik, siyasi ve ideolojik-kültürel saldırılarını yoğunlaştıracağı yeni bir döneme girmiş bulunuyoruz. Özellikle içerisine girilen seçim sürecinde rejimin baskı ve zorbalık konusunda gemi azıya alacağı bir sır değil. Tüm deneyimler ve güncel gelişmeler AKP-MHP iktidarının dışarıda ve içeride Kürt halkını hedef alan saldırılarla toplum içerisinde ırkçı-şovenizmi köpürteceğini, seçim arifesinde düzen muhalefetini bu yolla paralize etmeye ya da yedeklemeye çalışacağını göstermektedir. Buna paralel olarak toplumsal mücadele güçlerine dönük faşist baskı ve zorbalığın tırmanacağı da aşikardır. Bu kirli politikanın işçi sınıfı ve emekçileri hedef alan boyutu ise bir yandan ırkçı-şoven propaganda ile onları sersemletmek, öte yandan sahte seçim vaatleriyle oyalamak ve sınıf cephesinde yaşanacak olası gelişmeleri baskı ve yasaklar yoluyla ezmektir.
Yaklaşan yerel seçimlerin toplum çapında yaratacağı etkileri görmek için geçtiğimiz yılın deneyimlerine bakmak yeterli olacaktır. 2023 yılına bir önceki yıldan çok daha ağır koşullarda giren işçi sınıfı ve emekçilerin edilgen bir tablo sunmasında genel seçimler önemli bir etken olmuştu. Zira, toplumsal yaşamda biriken sorunların çözümü, emekçilerin özlem ve talepleri sandığa tahvil edilmiş, düzen cephesi ve reformist sol bu tablonun oluşması için aylar boyunca hummalı bir çalışma yapmıştı. Buna seçim öncesinde yaşanan ve büyük yıkımlara yol açan depremlerin toplumsal yaşama ve mücadelenin seyrine dönük belirleyici etkilerini de eklemek gerekiyor.
Yaklaşan yerel seçimlerin de sınıf ve emekçiler üzerinde ve mücadelenin seyrinde 2023 genel seçimleri kadar olmasa da belli etkiler yaratacağı açık. Zira, siyasal planda toplum bir kez daha gerici kutuplaşma içerisine çekilerek taraflaştırılacak, çeşitli vaatler üzerinden emekçilerin gündemi ve dikkati sandıklara çekilmek istenecektir. Halihazırda düzen siyaseti ve reformist sol bunu yapmaktadır.
Bütünlüğü üzerinden önümüzdeki dönemin ve mücadelenin gündemlerine bakıldığında, bir dizi sorumluluğun iç içe geçtiği açıkça görülmektedir. Zira, seçim sürecinin ve bahar gündemlerinin üst üste düştüğü; ekonomik, sosyal ve siyasal saldırıların artacağı ve buna bağlı olarak çok yönlü sorunlar yumağının toplum yaşamında belirgin bir ağırlığa dönüşeceği bir dönemdir söz konusu olan.
Bu verili koşullar, mücadelenin çok yönlü gündemlerini bir arada ele almayı gerektirmektedir. Zira, ekonomik-mali kriz ve buna bağlı biriken sorunları, içeride ve dışarıda tırmandırılan kirli savaşı, dünyayı büyük bir yıkıma sürükleyen emperyalist saldırganlığı, artan faşist baskı ve zorbalığı, temel demokratik hak ve özgürlükleri hedef alan saldırıları hem yerel seçim gündemi ile hem de bahar sürecinin tarihsel gündemleriyle bütünlüklü ve birbiri ile ilişkisi içerisinde gündelik mücadelenin konusu haline getirmek, dönemin en temel sorumluluğudur.
Sınıf devrimcileri, bahar dönemini ve yaklaşan seçim sürecini bu geniş kapsamlı gündemler üzerinden ele alarak, güncel planda tüm dikkatlerini ve çabasını bu gündemler üzerinden sınıf hareketine dönük devrimci müdahaleye yoğunlaştıracaklardır. Zira, sınıfın bilincini ve örgütlülüğünü güçlendirmenin, sınıf hareketi içerisinde devrimci mevziler oluşturmanın yolu buradan geçmektedir.