Berfin Özek, 20 yaşında genç bir kadın… Yakınları tarafından şiddete uğrayan binlerce kadından yalnızca bir tanesi. Geçtiğimiz yıl, eski erkek arkadaşı Ozan Çeltik tarafından yüzüne kezzap atılması sonucu ağır bir şekilde yaralandı. Yüzünün bir kısmı yandı, bir gözünü kaybetti, diğerinde ise görme kaybı oluştu… İskenderun Kadın Platformu ile yürütülen süreç sonunda, sanığa 13 yıl 6 ay hapis ceza verildi. Berfin’in yaşamını karartan kişi ödül gibi ceza alırken Berfin şunları söylemişti:
"Verilen ceza çok kısa bir süre, benim acılarıma eş değer mi? O kadar kıvrandım, gözlerim görmüyor, yemek yiyemiyor, nefes alamıyordum. Hatta konuşamıyordum. Davanın peşini bırakmayacağım. Eski güzelliğimi bana verebilecekler mi? Hayır! Gözlerim gitti, gözlerim görmüyor. Bir gözüm yüzde 30 görüyor. Bulanık görüyorum, kitap okuyamıyorum, uzağı seçemiyorum."
O dönem davanın peşini bırakmayacağını söyleyen Berfin, 9 Nisan günü verdiği dilekçe ile sanık hakkındaki şikayetini geri çekti. Kamu davası kapsamında, Ozan Çeltik’in hukuki süreci devam edecek olmakla birlikte, mecliste görüşmeleri devam eden infaz yasasına göre, fail tahliye olabilecek. Zira taslağa göre, “cinsel suçlar” ve “kasten adam öldürme” suçlarından cezaevinde kalanlar, yıl sonuna kadar “izinli” sayılacaklar.
İlerici kamuoyunun desteğine, İskenderun Kadın Platformu’nun çabalarına rağmen, Berfin’in aldığı karar bir tepkiyle karşılandı. Berfin’e kızmalı mıyız peki? Ama öncelikli olarak, böylesi bir vahşetle karşı karşıya kalan bir kadının, bu kararı alabilmesinin nedenlerini sorgulamalıyız. Berfin’in bu kararı rıza ile mi, baskı ile mi aldığının bir önemi bulunmuyor. Zira Berfin, erkek egemen düzende kadınların bulunduğu duruma ayna tutuyor. Baskı ve eşitsizliği yaşayan, yok sayılan, geleneksel değer yargılarıyla kuşatılan, gericilik kıskacına alınan, tüm bunların ürünü olarak çaresizliğe, güçsüzlüğe sevk edilen kadınlardan yalnızca biridir Berfin… Saldırı sonrasında yaptığı basın açıklamasında “bu benim yüzüm değil. Bu, toplumumuzun utancının yüzü” derken, tam da aslında kadınların maruz bırakıldığı koşullara işaret ediyordu.
Kadınların toplumsal konumları değişmedikçe, kadınlar mücadele ile özgürleşmedikçe, bu kölelik düzeninde kadınların kaderi de değişmeyecektir. Dolayısıyla, Berfin ya da aynı kaderi paylaşan kadınların geleceğinin nasıl şekilleneceği örgütlü mücadelenin seyriyle doğrudan bağlantılı olacaktır.