Berfin Özek: “Bu, toplumumuzun utancının yüzü”

Eski sevgilisi tarafından saldırıya uğrayan Berfin Özek, dilekçe vererek saldırganı affettiğini açıkladı.

  • Haber
  • |
  • Kadın
  • |
  • 09 Nisan 2020
  • 23:08

Berfin Özek 19 yaşındayken eski erkek arkadaşının saldırısına uğramıştı. Özek saldırı sonrası kadın örgütleri ile gerçekleştirdiği basın toplantısında "Ben bunu hak etmedim, bu benim yüzüm değil. Bu, toplumumuzun utancının yüzü" demişti. 

Ardından dava süreci başladı ve saldırgan için “kasten yaralama”dan 13 yıl 6 ay hapis cezası verildi. Çeltik'e verilen cezayı yetersiz bulan Berfin Özbek ise karar sonrası açıklamasında şunları söylemişti:

"Verilen ceza çok kısa bir süre, benim acılarıma eş değer mi? O kadar kıvrandım, gözlerim görmüyor, yemek yiyemiyor, nefes alamıyordum. Hatta konuşamıyordum. Davanın peşini bırakmayacağım. Eski güzelliğimi bana verebilecekler mi? Hayır! Gözlerim gitti, gözlerim görmüyor. Bir gözüm yüzde 30 görüyor. Bulanık görüyorum, kitap okuyamıyorum, uzağı seçemiyorum."

Aradan geçen süre içerisinde Berfin “kararını değiştirdi” ve "Ozan'ı seviyorum, onunla evlenmek istiyorum, bu yüzden şikayetimden vazgeçiyorum" dedi ve duruşmasını takip eden avukatlarını da azletti. İskenderun Kadın Platformu ise duruma ilişkin açıklamasında Berfin’in kendi iradesi ile şikayetinden vazgeçmesi üzerine artık Berfin Özek’le ilgili hiçbir çalışmada yer almayacaklarını bildirdi. Berfin Özek’in davadan vazgeçmesi dava sürecini durdurmayacak, ancak Berfin’in yaşamını cehenneme çeviren kişi yeni infaz düzenlemesi ile aftan yararlanacak. 

Kadına yönelik şiddet münferit veya kişisel değildir. Egemen ideoloji tarafından örgütlenir, tekil olaylarda ise aktörler değişir sadece. Yöneldiği kişinin fikri ne olursa olsun -ki fikirler duruma göre değişebilir- yaşanan şiddeti ortadan kaldırmaz. Berfin kararını rıza ya da zor yoluyla değiştirmiş olabilir. İnanmış, kandırılmış, çaresiz hissetmiş olabilir. Berfin, kadın örgütlerinin desteğine rağmen örgütsüz bir toplum gerçeğinin sonucu olarak şikayetinden vazgeçmiştir. Bu olay, kadına yönelik şiddeti durdurmanın tek yolunun örgütlü, fiili ve meşru mücadeleden geçtiğini bir kez daha göstermektedir.