Dinci-gerici cenahta çatlaklar derinleşiyor

“Ilımlı İslam Projesi” diye yutturulmak istenen, “askeri vesayete karşı dik durduğu” söylenen AKP’nin ilk adımdan itibaren sadece emperyalistlerle değil devletin çelik çekirdeğiyle de işbirliği-suç ortaklığı yaptığı gözler önüne seriliyor.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 25 Şubat 2020
  • 19:57

AKP-saray rejiminde çözülme emareleri belirginleştikçe İslamcı cenahtan gelen itiraflar da peş peşe ortalığa saçılmaya başladı. Uzun yıllar o cenahta yer alan birtakım İslamcılar, siyasal İslamın çöktüğünü itiraf etmeye ya da rejimin bazı kirli dosyalarını açmaya başladılar. Bununla ilgili yeni kitaplar da basılmaya başladı.

Bir süre önce T. Erdoğan’ın AKP’den kovduğu eski başbakanlardan Ahmet Davutoğlu, 7 Haziran seçimlerinden sonra yaşanan “kanlı aylar”ın şaibeli olduğunu itiraf etti. Kendisi de IŞİD cellatları için “öfkeli gençler” sıfatı kullanmış Suruç, Ankara Gar katliamları ile “hendek savaşları”nın AKP’nin oylarını arttırdığını utanmadan söylemişti. Bu suç ortaklığına rağmen, binlerce insanın hayatına mal olan o “kanlı aylar”a dair konuşursa, AKP’nin bazı şeflerinin insan arasına çıkamayacağını söylemişti. Davutoğlu o kirli dosyaları açmaya cesaret edemedi ama yaptığı açıklama o dönemde iğrenç-kanlı suçlar işlendiği mesajını vermişti.

Diğer bir önemli itiraf, AKP kuruluşunda yer alan “üçten biri” olan Abdullah Gül’den gelmişti. Yıllarca sustuktan sonra sahneye çıkan Gül, “siyasal İslam projesi bütün dünyada çökmüştür” saptamasını yaptı. Bu itiraf, AKP’den kovulan Ali Babacan’la ekibi tarafından kurulacak partiye destek verdiğini ilan ederken yapılmasına rağmen, siyasal İslamcı cenahta yaşanan çözülmenin derinleşme eğiliminde olduğunu gözler önüne sermişti.

T. Erdoğan da 28 Şubat’çı çıktı

Yine İslamcı cenahtan bir köşe yazarının yaptığı itiraf daha bir dikkat çekicidir. Çünkü bu itiraf dinci-gericilik odağı AKP’nin diline doladığı, dahası buna dayanarak “mağdur edebiyatı” yaptığı 28 Şubat “Postmodern Darbe”sinin ortak bir plana dayandığına dair ipuçları veriyor.

T. Erdoğan’la dönemin Genelkurmay başkanı Çevik Bir’in 28 Şubat sürecinde işbirliği yaptıklarını ima eden kişi, olayların dolaysız tanıklarından biri. Milli Gazete’de makalesi yayınlanan Ekrem Şama, 1984’ten 1998’e kadar T. Erdoğan’ın yardımcılığını yapmıştı. T. Erdoğan Refah Partisi İstanbul İl Başkanı iken, Sabri Şama da onun yardımcısıydı. Yani 14 yıllık çalışma arkadaşı.

T. Erdoğan’ın 28 Şubat sürecini N. Erbakan’ı saf dışı bırakmanın bir imkanına çevirdiğini ifade eden Şama’nın olaya dair bazı vurguları şöyle:

“1997’de 28 Şubat MGK toplantısı oldu. Orada Başbakan Erbakan’a dayatılan 18 maddenin, adeta ültimatom olduğu basına yansıdı. O günün hemen ertesinde Sayın Erdoğan, ‘Erbakan dik duramadı, İmam Hatiplerin kapatılmasını isteyen evraka imza attı’ demeye başladı. 

Sayın Erdoğan, Erbakan aleyhtarı ‘dik duramama’ söylemlerine halka açık toplantılarda devam etti.

O safhada etrafında bulunanlarca artık ayrılmak için altyapı oluşturduğunu, kendisinin 28 Şubat’ın baş aktörlerinden Çevik Bir ve arkadaşları ile temasta olduğu konuşuluyordu. Nitekim sonradan basına yansıyan fotoğraflar, Halman ve Civaoğlu gibi gazetecilerin yazdıkları bunun doğruluğunu teyit etmiştir.

AKP şeflerinin partiyi kurmadan önce CIA elemanlarıyla görüştükleri, Yahudi Lobisi’nin temsilcileriyle İstanbul’da gizli buluşma gerçekleştirdikleri biliniyordu. T. Erdoğan’ın Çevik Bir ve arkadaşlarıyla ortak mesai yapması ise, daha önce üzerinde pek durulmayan bir konu. Dillendirilen olmuşsa bile üstü örtülmüştür.

Makalesini, “28 Şubat’ın yıldönümü münasebetiyle, bizzat şahit olduğumuz bu olayları, sürecin aydınlatılmasında faydalı olacağı kanaatiyle yazmış olduk. Erbakan Hocamızın 28 Şubat’tan 4 ay sonra istifa etmesinin ardından yaşananlar konusunda da elbet söyleyeceklerimiz vardır” sözleriyle noktalayan E. Şama, yen ifşaatlar vaat ediyor.

Bu tür ifşaatlar, “Ilımlı İslam Projesi” diye yutturulmak istenen, “askeri vesayete karşı dik durduğu” söylenen AKP’nin ilk adımdan itibaren sadece emperyalistlerle değil devletin çelik çekirdeğiyle de işbirliği-suç ortaklığı yaptığını bir kez daha gözler önüne seriyor.