28 Mayıs’ta İstanbul’da başlayan ve hızla bütün Türkiye’ye yayılan geniş çaplı protesto eylemleri sürüyor. Bu gösterilerin fitilini Taksim Gezi Park’ın yıkımına karşı tepkiler ateşledi. Ne var ki baş gösteren bu hareketin daha derin siyasal kökleri olduğu açıktır. Toplumsal gösterilerin alanı olan Taksim Meydanı adı şimdi Tahrir Meydanı’yla eş anlamlıdır. Göstericiler tepkilerini İslamcı Adalet ve Kalkınma Partisi’ne yöneltip bu partiye karşı slogan atıyorlar. Göstericiler Erdoğan ve partisinin iktidardan çekilmesinde ısrarlıdırlar. Bu, Türkiye toplumun geniş ölçekte ve direnden Erdoğan hükümeti ve mevcut düzene tepkili olduğunun göstergesidir. Gösteriler hızla bütün Türkiye’yi sardı. Yüz binlerce kişi irili ufaklı onlarca kentte hükümete ve iktidar partisine karşı proteto gösterilerinde bulundu. Dünyanın birçok büyük kentinde de Türkiye’deki direnişi destekleyen gösteriler düzenlendi. İnsanlar Erdoğan hükümetinin yaşamlarına müdahalesini kınadı, İslami yasalara tepkilerini dillendirdi, seküler değerleri vurguladı ve Erdoğan ile partisinin iktidardan çekilmesini istedi.
Türkiye polisi ve kolluk güçlerinin göstericilere karşı şiddeti ve barbarlığı İslam Cumhuriyeti’nin 2009’daki ayaklanmada Besiç ve paramiliter güçlerinin halka saldırılarını anımsatıyor. Çekilen filmlere göre polisin bazen göstericileri TOMA'larla ezmeye çalıştığını, yakaladığı göstericilere şiddetle saldırıp onları feci biçimde dövdüğünü ve halka karşı cinayet işlemekten çekinmediğini göstermektedir. İstatistiklere göre 4000 üzerinde gösterici yaralandı, en az üç kişi öldürüldü ve 50 üzerinde kişi ağır yaralı veya kritik durumdadır.
Kimilerinin “Türk Baharı” olarak nitelediği kitlesel hareket BBC gibi burjuva medya kuruluşlarının yarattığı “ılımlı İslam” veya “Türkiye tipi İslam” söylencesinin defterini dürdü ve İran, Tunus, Mısır ve Libya gibi Türkiye’nin de büyük dönüşümülere gebe olduğunu gösterdi. 4 ve 5 Haziran tarihlerinde birçok işçi sendikasının toplumsal gönenç, polis ve kolluk kuvvetlerinin yöneticilerinin yargılanması ve Erdoğan’ın istifası çağrısıyla düzenlediği greve çok sayıda işçi katıldı. İstanbul’da İşçiler Erdoğan hükümetine karşı slogan atarak ve davul zurna eşliğinde Taksim Meydanı’na yürüdü. Ankara’da da işçiler, öğretmenler ve hemşireler iş bıraktı ve gösteriler düzenledi. Bu grevler halk ayaklanmasının ileride daha derin ve kökten dönüşümlere yol açabileceğini gösteriyor. Bu gelişmeleri önemsiz göstermek için bazı Afrika ülkelerine diplomatik sefer düzenleyen Erdoğan New York Times ile söyleşisinde bu hareketten sosyal medya ve Twitter’i sorumlu tuttu ve kızgınlıkla “şu anda Twitter denilen bir bela var, yalanın daniskası burada. Sosyal medya denilen şey aslında şu anda toplumların baş belasıdır” dedi.
Gerçek şu ki bu halkın Adalet ve Kalkınma Partisi ile ilk karşı karşıya gelişi değildir. Türkiye’de geniş kitleler İslami harekete karşıdır, sol ve seküler değerleri savunuyor ve Erdoğan ve AKP çetesinin iktidara geldiği ilk günden beri dişleri ve tırnaklarıyla savaşarak Türkiye toplumunun İslamşleştirilmesine karşı direniyor; bu alanda da belli ölçülerde başarılı olmuştur. Her ne kadar İslamcılar belirli yasa ve düzenlemelerle etkinliklerini artırmak için daha geniş alanlar elde etmişlerse de hiçbir alanda İslami yasaları halka dayatamamıştırlar. Refah Partisi’nin yıllar önce Adalet ve Kalkınma Partisi’ne dönüşümü de aslında bu seküler ve İslam karşıtı hareketin baskısıyla gerçekleşti.
Türkiye halkının kitlesel ayaklanması daha şimdiden Batı yanlısı İslam demek olan “ılımlı İslam” hareketinde derin çatlaklara yol açtı, bu hareketi itibarsızlaştırdı ve düşüşe geçmesine neden oldu. Hükümet’in geri adım atması ve halktan yarım ağız özür dileyip halkın gösteri yapma hakkına sahip olduğunu dile getirmesi bu hareketin iktidar partisine indirdiği darbenin ne denli güçlü olduğunu gösteriyor. Ancak halk bu yarım ağız özrü yeterli görmüyor, halka saldırmak için emir verenlerin ve bu saldırıları gerçekleştirenlerin yargılanmasında ve Erdoğan’ın istifasında diretiyor. Türkiye halkının ayaklanması onların bölgedeki rengarenk sermaye diktatörlüklerine karşı gerçekleşen devrimlerle aynı ufka baktığını ve Türkiye’de yakında daha kökten dönüşümlerin gerçekleşeceğini gösteriyor. Bu dönüşümler İslami ve dini gericiliğin insanların yaşamına müdahalesine son vermekle kalmayacak insanlık dışı kapitalist sömürü düzenini yıkıp insani ve gönençli bir toplumun kuruluşunu muştulayabilecektir.
İran Komünist-İşçi Partisi Türkiye halkının Erdoğan hükümeti ve İslamcı Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iktidarına son verme mücadelesi ve talebini destekliyor, İran halkını da bu mücadeleyi desteklemeye çağırıyor.
İran Komünist-İşçi Partisi
6 Haziran 2013