Siyasal İslamın ahlakı ve Mısır

Kendilerini “darbe karşıtı, ahlaklı zevat” olarak pazarlamaya çalışan bu koro, herkesi “ahlaklı olmaya”, yani 30 milyon Mısırlının isyanıyla alaşağı edilen Mursi ve İhvan yönetimini savunmaya çağırıyor.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 14 Temmuz 2013
  • 08:26

Müslüman Kardeşler’in (İhvan) anayurdu olan Mısır’daki halk isyanı, birçok hesabı, planı, hayalleri sarsarak ilerliyor. 30 Haziran’da patlak veren 2. isyan dalgasının İhvan yönetimini alaşağı etmesi, özellikle -“ılımlı İslam modeli” adıyla, Washington’dan piyasaya sürülen- siyasal İslamcıları derin bir kabusa sürükledi.

Ortadoğu’nun İhvancıları bir bütün olarak sarsılsa da, Ankara’daki İhvancı-Amerikancıların geçirdiği travma, diğerlerine nazaran daha derin görünüyor. AKP şeflerinin kabusu, Tunus’taki Nahda şeflerininkiyle kıyaslanabilecek düzeydedir. (Geçerken belirtelim ki, Tunus’ta da Nahda yönetimine karşı gelişen isyan hareketi (Tamarrud) var. Tunus’un İhvancı yönetimini yıkmak için yola çıkan isyancıların, topladığı imza sayısının 1 milyonu aştığı bildiriliyor.)

Ankara’daki İhvancıların yaşadığı travmanın dışa vurumu, isyan eden Mısır halkına saldırmak, onları darbeci ilan etmek ve Mursi’nin başa geçmesi için histerik izahatlar yapmak şeklinde tezahür ediyor. Taksim’den başlayarak ülkeye yayılan halk hareketini, “ergenekonun işi” diye itibarsızlaştırma saldırısı başlatan siyasal İslamcı takımı, şimdi de Mısır’da yaşananları buna kanıt diye yutturmaya çalışıyor.

İktidarın efendilerinden yandaş/yalaka kalemşör takımına, uzman diye geçinen taifeden ahlak dersi veren vasat görevlilere kadar uzanan bu kalabalık koronun bileşenleri aynı zırvaları, benzer cümleler kurarak terennüm ediyorlar.

Kendilerini “darbe karşıtı, ahlaklı zevat” olarak pazarlamaya çalışan bu koro, herkesi “ahlaklı olmaya”, yani 30 milyon Mısırlının isyanıyla alaşağı edilen Mursi ve İhvan yönetimini savunmaya çağırıyor. Amerikancı siyasal İslamın “yüksek ahlak anlayışı”na göre “Mursi biran önce başkanlık koltuğuna oturtulmalı, Mısır’ı ortaçağ karanlığına sürüklemek isteyen İhvan yönetimi de yeniden başa geçirilmeli, bunun için çaba harcamayanlar darbecidir...”

Vurgulamak gerekiyor ki, siyasal İslamcılarınki kadar ilkesiz, kuralsız, değerbilmez, riyakar “ahlaksız ahlak” anlayışına tarihte rastlanmamıştır. Bunların ahlakına göre, hileli seçimlerle 12.5 milyon oy alan ve ‘80 milyonluk Mısır’ın’ değil, ‘1 milyon İhvancının’ cumhurbaşkanı olarak hareket eden Mursi “meşru”, ama bu zorbalığa karşı isyan eden 30 milyon Mısırlı “darbeci”dir.

Siyasal İslamın “yüksek ahlakı” kısaca neler vaaz ediyor;

Gerçekleri katletmek ve kendi çıkarları neyi gerektiriyorsa onu söylemek, yazmak, vaaz etmek vb. Örneğin, Taksim Gezi Parkı'nda başlayan halk hareketi ülkenin dört bir yanına yayılırken, yandaş/yalaka TV kanalları penguen belgeseli veya yemek tarifleri anlatan programlar yayınlar. AKP şefleri ise, “dış mihraklar iş başında” diye milyonlara çamur atmaya kalkışırlar. F-16 savaş uçaklarıyla bombardımana tutulan Kürt çocuklarının katledilmesini haberden saymayan bu medya, uyduruk manşetler atarak, siyasal İslamın “basın ahlakı” konusunda herkese ders verir.

Gençlerin başına nişan alarak gaz bombası atan ve dört genci katleden, binlerce kişiyi yaralayan polis, siyasal İslamcı ahlaka göre, “kahramanlık destanları” yazmıştır. Sivas’ta insan yakan canileri, sokak ortasında cinayet işleyen katil polisleri serbest bırakan mahkemeleri ise, siyasal İslamın “adalet ahlakı”nın “eşsizliği” konusunda herkesi temin eder.

Siyasal İslamın önde gelen temsilcileri olan -Tayyip Erdoğan başta olmak üzere- AKP şefleri, önlem alınmadığı için yaşanan grizu patlamalarında onlarca işçinin katledilmesini, “güzel öldüler” şeklinde yorumlarlar. Bu da onların “iş ahlakı” hakkında fikir verir. “Müslüman kapitalistin” kasaları daha çok dolsun diye işçilerin katledilmesi, siyasal İslamın “iş ahlakı”na göre “güzel”, demek oluyor ki, “özenilecek” bir ölüm şeklidir…

“Yüksek ahlak anlayışı”nı bir “ihraç” nesnesi olarak da kullanan Ankara’daki İhvancılar, komşu halklara karşı da “ahlaki” bir seferberlik içindeler. ABD, İngiltere, Fransa emperyalistleriyle Suudi Arabistan, Katar gibi ortaçağ kalıntısı rejimlerle işbirliği yaparak “kafa kesen, göğüs yaran, kalp yiyen” cihatçı katilleri Suriye halkının üzerine salarlar. Bu icraatlarla övünen AKP’nin siyasal İslamcı “yüksek ahlak”ı, sadece Ortadoğu’da değil, artık dünyada da tanınmaktadır.

Tayyip ve mürtleri şahsında temsil edilen “yüksek ahlak anlayışı”nın icraatlarına dair pek çok şey daha sıralanabilir elbette. Ancak bu “özlü” icraatlar, siyasal İslamın kokuşmuş ahlak anlayışını anlamaya yeter de artar bile…

Hal böyleyken, uluslararası mahkemeler tarafından “soykırım suçlusu” diye aranan Sudan’ın darbeci/diktatörü Ömer El Beşirl’le “al takke ver külah” paslaşan Tayyip’le müritleri, neden “Mısır’a demokrasi” diye feryat figan ediyorlar? Bu zıt iki tutumu anlamak güç değil. Zira Tayyip Mursi’ye, AKP ise İhvana bakarak kendi geleceklerini görüyorlar. Dolayısıyla bu kaba riyakarlık gösterileri, Mısır’a demokrasi gelsin diye değil, -zira İhvan yönetiminin demokrasiyle yakından uzaktan bir alakası bulunmuyordu- “siyasal model” olarak tarihin çöplüğünü boylayan İhvancıların yanına gitmeyi, bir nebze de olsa erteleyebilme çabasıdır.

Vurgulamalıyız ki, bu çırpınışlar boşunadır. Çünkü Taksim’den ülke sathına yayılan halk direnişinden sonra, bu tiksinti verici palavraları yutacak kişilerin sayısı çok azalmıştır. Gelinen yerde, ancak ahmaklar Tayyip ve müritlerinin palavralarını yutabilirler. Emekçiler ise, kendilerine “zeka engelli” muamelesi yapanlardan, günü geldiğinde mutlaka hesap soracaklarını defalarca kanıtlamışlardır…