AKP’yi imal eden ve iktidara taşıyan emperyalist/siyonist güçler, bu ‘dinci-gerici, neoliberal, Amerikancı, siyonizm dostu’ iktidarı, “model” diye Arap halklarına benimsetebileceklerini sanıyorlardı. “Ilımlı İslam” adıyla pazara sürülen bu model hem Türk burjuvazisi hem emperyalist/siyonistler için bir “nimet” olarak kabul ediliyordu.
Türk burjuvazisi, AKP iktidarı döneminde sınırsız/kuralsız sömürü ve yağmadan yararlanarak kasalarını doldurdu. Dolayısıyla, bazen Tayyip Erdoğan tarafından azarlansa da, burjuvazi servetine servet kattığı için bunlara onursuzca tahammül etti.
İsrail ve ABD’deki Yahudi lobisi için de bu model, fazlasıyla makbuldü. Nitekim AKP’nin iktidarı ele geçirmesi için çok çaba sarf ettiler. Zira hem “İslamcı” hem “siyonizm dostu” olması, AKP’nin, Tel Aviv nezdindeki kurunu dramatik bir şekilde yükseltiyordu. Son birkaç yılda yaşanan ve geçen haftalarda Barack Obama’nın emri ile giderilen sorunlar olsa da, dinci-gerici akımların siyonizmle dostlukları baki kaldı.
AKP iktidarının arkasındaki esas güç olan ABD, “ılımlı İslam” modelini Arap halklarına yutturmaya çalışan gerici koalisyonun başını çekiyor. Bu modelin “geçer akçe” olması durumunda, Türkiye işçi sınıfının siyasallaşmış dinle sersemletilip uysallaştırılacağı, aynı şekilde Ortadoğu halklarının da, emperyalist/siyonist güçler için “baş belası” olmaktan vazgeçeceği sanılıyordu. En azından hedef bu idi.
Arap dünyasındaki halk isyanlarının Müslüman Kardeşler’e (İhvan) iktidara ortak olma yolunu açması hem Washington hem Ankara’da AKP modelinin kabul göreceği yönündeki umutları arttırdı. Tunus, Mısır, Fas, Ürdün gibi ülkelerde İhvancı fraksiyonların kurdukları partilerin isimleri seçilirken bile, AKP örnek alındı. Geriye Suriye kalmıştı. Siyasal İslamcıları Suriye’de de iktidara taşımaları durumunda, başarının garanti altına alınacağı vehmine kapıldılar. Bu havayla emperyalistlerin yanı sıra Körfez şeyhleri, AKP iktidarı, Mısır, Tunus, Fas, Ürdün, hatta Filistin’deki İhvan uzantısı Hamas bile, Şam’da dinci-gerici bir yönetimi işbaşın getirmenin an meselesi olduğu noktasında birleştiler.
Görünen o ki, bu varsayıma en çok inan kişi, AKP şefi idi. Nitekim yıkıcı savaş Suriye kentlerini yıkamaya başladığında hararetli bir açıklama yapan AKP şefi, çok yakında Şam’daki Emevi Camisi’nde, İhvancı kardeşleriyle saf tutarak namaz kılacağını ilan etti. Hal ve hareketleri, Tayyip Erdoğan’ın kendini “Ortadoğu’nun kralı” sanmaya başladığına işaret etmeye başladı.
Aynı dönemde, benzer bir beklenti emperyalistlerle bölgedeki gerici güçlerin şeflerinde de vardı. Bunlara, AKP iktidarıyla gerilim yaşayan Tel Aviv’deki siyonist şefleri de eklemek mümkün. Zira geçen haftalarda gördüğümüz üzere, Washington’daki efendi, sonunda “barışın” buyruğunu verecekti nasılsa.
Bu modelin tutması halinde, Tunus, Mısır isyanları tamamen ehlileştirilecek, buradaki devrimci dinamikler ezilecek, Hamas üzerinden Filistin direnişi parçalanacak, Lübnan direnişi izole edilerek İsrail’in önünde “çıplak bir hedef” haline getirilecek ve böylece Ortadoğu, emperyalist/siyonist güçlerle işbirlikçileri için “dikensiz gül bahçesi” olarak dizayn edilebilecekti.
Bu gerici, ucube modelin tutmayacağı baştan belliydi. Ancak öyle bir propaganda yapıldı ki, bilmeyen, Arap halklarının bu modeli kapıştığını sanabilirdi.
Oysa gerçek hayatta durum hiç de öyle değildi. Zira hem Tunus hem Mısır’da iktidara ortak olan siyasal islamcıların maskesi ilk günden düşmeye başladı. Bu ülkelerin işçileri, emekçileri, aydınları, gençleri, bu modelin, diktatörlüğün kılık değişirmiş halinden başka bir şey olmadığını, hayatın içinde çok kısa sürede gördüler. Bundan dolayı her iki ülkede de bu dinci-gerici yönetimlere karşı mücadele devam ediyor.
Oysa ABD ve başta AKP şefleri olmak üzere, bölgedeki işbirlikçileri, “ilımlı İslam” modeli ile en az 20 yıl idare edebileceklerini var sayıyorlardı. Ne var ki, evdeki hesap çarşıya uymadı.
Arap halkları bu ucubeye razı olmasalar da, modelin “orijinal” temsilcisi AKP iktidarının çok sağlam bir zemine oturduğu sanılıyordu. Öyle ki, zıvanadan çıkan hükümetin başı Tayyip Erdoğan, küstahlıkta sınır tanımayan hal ve hareketlerini “rutin” hale getirmiş, “şeriata az kaldı” havalarına bürünmüştü.
Tayyip Erdoğan başta olmak üzere AKP şeflerinin kendinden emin havaları, bu ucube modele biçim veren Washington’daki “mucitlerin” umut tazelemelerine yetiyor muydu bilinmez. Ama artık kesin olan bir şey var: İstanbul’da başlayıp, Türkiye’nin dört bir yanına yayılan militan kitle eylemleri, bu ucube modelin tabutuna çiviler çakmaya başlamış bulunuyor.
“Ilımlı İslam” modelini piyasaya süren Washington’daki tasarımcıların, “Türk Baharı” başlıyor değerlendirmelerine yol açan isyan hareketini kaygıyla izlediklerinden şüphe etmemek lazım. Tasarımcıların, şimdiden yeni bir model arayışına girdiklerini var sayabiliriz. Zira bir model miadını doldurunca, yenisinin piyasaya sürülmesi kuraldandır.
Görünen o ki, ABD/İsrail patentli “ılımlı İslam” modeline büyük umutlar bağlayanlar, bugünlerde derin bir hayal kırıklığı yaşıyorlar. Zira “model” AKP, hedef “ılımlı İslam”dı ve lakin sonuç fiyasko oldu.