AKP-MHP rejiminden emekçilere "ekonomik OHAL" tehdidi

Çirkeflerini dinle/ırkçılıkla örtmeye çalışan bu vahşi kapitalizm savunucularını işçi sınıfının genel grev/genel direniş eksenli mücadelesiyle emekçilerin isyanından başka durdurabilecek bir güç bulunmuyor.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 16 Aralık 2021
  • 12:05

Saraydan yönetilen sermaye iktidarı icraatlarıyla ülkeyi tam bir kaosa sürükledi. Ekonomik, toplumsal, siyasal krizler kapitalist sistemin yapısal sorunlarından kaynaklansa da, AKP-MHP rejiminin kendi bekasına odaklanan fütursuz politikaları sorunları görülmemiş bir boyuta taşıdı. Ancak çöküş durmuş değil, tersine hızlanıyor. Zira mafyatik iktidar, çöküşü günden güne derinleştiren icraatlara devam ediyor. AKP şefi Tayyip Erdoğan ya da saraydaki görevlilerin her açıklaması, “yangına körükle gitmek” misali TL’nin değerinin daha da düşmesine neden oluyor. Artık ekonomiyle ilgili pek çok kişi hiperenflasyon tehlikesinin kapıda olduğu konusunda iktidarı uyarıyor.  

Gidişat saray rejiminin emekçileri ekmeğe muhtaç eden icraatlarına devam edeceğine işaret ediyor. Yaptıkları şey, Merkez Bankası aracılığıyla dolar satışı yapmak. Son müdahalede 2.5 milyar doların satıldığı belirtildi. Bu ise TL’nin düşüşünü ancak birkaç saat durdurabildi, dolar 15 liraya dayandı. AKP şefi ise, yine tam bir pervasızlıkla “yastık altındaki doları satın” diye açıklama yapıyor. Bu arada Katar emiriyle yapılan swap anlaşmasında (Türk Lirası-Katar Riyali takas anlaşması) 1 doların 22 TL üzerinden hesaplandığına dair iddialar var. Yani emekçilerin ekmeğe muhtaç duruma düşürülmesi sarayda sefahat süren Tayyip Erdoğan’la müritlerinin umurunda değil. Onlar bildikleri gibi işlerine devam ediyorlar.

Sarayın yeni atadığı Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati'nin ilk işi Dolmabahçe sarayında kapitalistlerle toplantı yapmak oldu. Belli ki süreci kapitalistlerle birlikte idare etmeye çalışıyorlar. Kapitalistlerin desteğini aldıkları sürece sefil rejimlerinin ayakta kalacağını var sayıyorlar. Tablo giderek netleşiyor. Saraylarda sefahat sürenler ekmeğe muhtaç ettikleri emekçilere şu ikilemi dayatıyor: Tayyip Erdoğan, “aç kalacaksınız, malınızı, canınızı kaybedeceksiniz ama sabredeceksiniz” diyor. Müritleri ise, ekonomideki çöküşten dolayı OHAL ilan edilmesinin kaçınılmaz olacağını söylüyor. Diğer bir ifadeyle, “Açlığınıza şükrederek katlanın ya da devletin sopasıyla sizi hizaya getiririz” mesajı veriyorlar.

OHAL tartışmasını başlatan kişinin konumu bu tehlikenin ciddiye alınması gerektiğine işaret ediyor. Tayyip Erdoğan’ın akıl hocalarından Prof. Dr. İzzet Özgenç, “OHAL Kanunu’na hazır olun” diye açıklama yaptı. Gelen tepkiler üzerine AKP yöneticisi Numan Kurtulmuş, 'ekonomik OHAL' tartışmalarıyla ilgili yaptığı açıklamada, "Saçma sapan bir iddia, böyle bir şey düşünülemez" dedi. Oysa açıklamayı yapan İzzet Özgenç sarayın karanlık dehlizlerinde neler döndüğünü bilen biri. Gelen tepkiler üzerine yeni bir açıklama yapan Özgenç şu ifadeleri kullandı: “Bu açıklamalarımla, kişilerin gelecek endişelerinin artmasına ve hatta ülkemiz ekonomisinin zarar görmesine sebebiyet verdiysem, milletimden özür dilerim." Ancak bu sözlerinde devamında OHAL riskinin gündemde olduğunu tekrarladı.

Kuşkusuz ki AKP-MHP rejimi yıllardan beri ülkeyi ‘ilan edilmemiş’ OHAL kanunlarıyla yönetiyor. Görünen o ki, saray ve aveneleri hem zorbalığa ‘yasal kılıf’ uydurmak hem daha pervasız icraatlara zemin hazırlamak için hazırlık yapıyor. Kapitalistlerle birlikte organize etmeye çalıştıkları bu sürecin emekçiler için sonuçları işsizlik ya da kölelik koşullarında çalışıp sefalete mahkum olmaktan başka bir şey değil. 20 yıl ülkeyi yağmaladıktan sonra adamların emekçilere vaatlerde bulunması ise kaba küstahlıktan da öte bir şeydir. Emekçilerin milli gelirden aldıkları payı sürekli düşüren saray rejimi, vahşi bir acımasızlıkla “açlığa katlanın, isyan etmeyin, 6 ay içinde şaha kalkacağız” türünden zırvaları halen tekrarlıyorlar.

Ülkenin toplumsal servetini üreten işçi ve emekçilere sefaleti reva gören bu mafyatik rejim, görülmemiş bir küstahlıkla milyonları hiçe sayan icraatlarına devam ediyor. Bu pervasızlığın esas kaynağı, sefalete mahkum ettikleri kitlelerin henüz isyan etmemiş olmasıdır. Oysa çirkeflerini dinle/ırkçılıkla örtmeye çalışan bu vahşi kapitalizm savunucularını işçi sınıfının genel grev/genel direniş eksenli mücadelesiyle emekçilerin isyanından başka durdurabilecek bir güç bulunmuyor.