Dümeninde Erdoğan’ın bulunduğu Türkiye kapitalizminin giderek derinleşen iktisadi, sosyal ve siyasal krizi, emekçiler için tam bir yıkıma dönüşen çok boyutlu sorunlar biriktirmiş bulunuyor. Gerici-faşist rejimin günbegün ağırlaşan bu durum karşısında bir çıkış alternatifi bulunmuyor ve bunalımın tüm yüklerini işçi ve emekçilerin omuzlarına yıkmakta çok daha pervasız davranıyor. Neredeyse günlük olarak yoksullaşan ve giderek açlıkla karşı karşıya kalan emekçiler, 2022 yılını da yeni zam furyası ile karşıladılar. Buna azgın bir devlet terörü ve faşist zorbalığın eşlik ettiği biliniyor.
Bir yanda işsizlik, açlık, yoksulluk ve temel haklardan yoksunluk, öte taraftan da faşist kudurganlık, AKP-MHP iktidarına karşı işçi sınıfı başta olmak üzere toplumun ezilen ve sömürülen bütün katmanlarında büyük bir hoşnutsuzluk, öfke ve nefret biriktirmiş durumda. Sayısız nedenlerin birleşik etkisiyle işçi ve emekçi kitlelerin saflarında biriken öfke, sokaklara taşma eğilimi içindedir ve bunun işaretleri çoğalmaktadır.
Sınıf ve kitle hareketliliğinin kendisini sokaklarda giderek daha güçlü bir biçimde ifade etmeye ve militan eğilimler göstermeye başladığı koşullarda, faşist iktidarın ve burjuva muhalefetin “sokak” kabusu büyümektedir. Son ayların kendini sokak ve meydanlarda daha fazla ifade eden kitle hareketliliği, bir kez daha “sokak” tartışmalarını gündeme getirdi. Faşist rejimin başı Erdoğan ve ağzı salyalı ortağı Bahçeli, sosyal, siyasal hak ve özgürlüklerini sokakta aramak isteyen tüm toplumsal muhalefet güçlerini tehdit etmektedirler.
Erdoğan’dan yine kudurgan tehdit
Sermaye iktidarının dümeninde oturan Erdoğan, salı günü yaptığı konuşmada sokakta hakkını arayacak olanları hedef aldı. Düzen muhalefeti üzerinden konuşsa da esasen tüm tepkili kesimleri mafyatik bir dille tehdit etti:
“Utanmadan, sıkılmadan sokaklara döküleceklermiş, meydanlara döküleceklermiş. Siz 15 Temmuz’u görmediniz mi? Nereye dökülürseniz, dökülün, 15 Temmuz’da sokağa dökülenlere bu millet nasıl dersini verdiyse siz de dökülün, siz de aynı dersi evelallah alırsınız. Biz de Cumhur İttifak’ı olarak hepinizi önümüze katarız ve gideceğiniz yere kadar kovalarız.”
Erdoğan’ın büyük bir kudurganlıkla, ağzında salyalar akarcasına savurduğu bu tehdidi, tüm burjuva muhalefet “Sokağa asla çıkmayacağız” mealinde bir tutumla karşıladı. İlk yanıt, Kılıçdaroğlu’ndan geldi. CHP muhabirleriyle bir araya gelerek gündeme dair değerlendirmelerde bulunan Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın “Muhalefet sokağa dökülecekmiş” açıklamasına dair parti tabanına “Taşkınlık yapmayacaksınız, sokağa çıkmayacaksınız, sabırla sandığı bekleyeceksiniz” şeklinde talimat verdiğini söyledi. “Bizim kitabımızda sokağa çıkmak yok” diyen Kılıçdaroğlu, “Beyefendi bizim sokağa çıkmamızı istiyor, çıkmayacağız. Zorlayacak, baskı kuracak, çıkmayacağız. Sandıkta gereğini yapacağız…” diyerek, Erdoğan’ın pravakasyon girişimini sözüm ona önlemiş oluyor.
Kılıçdaroğlu’na benzer bir açıklama da İYİP Genel Başkanı Akşener’den geldi. Akşener de “Bizde sokağa çıkın diyen bir tavır yok.” dedi. Bir gazetecinin Erdoğan’ın tehditlerini hatırlatması üzerine Akşener, Millet İttifakı bünyesinde 4 parti liderinin “sokağa çıkın” çağrısında bulunmadığını söyledi. Diğer siyasi partilerin genel başkanlarının da böyle bir çağrısı olmadığını belirten Akşener, “Kimsenin ağzından ‘sokağa çıkmak’ diye bir cümle çıkmamış” dedi. Erdoğan’ın halüsinasyon gördüğünü ifade eden Akşener, “Bir Cumhurbaşkanı, bir partinin genel başkanı çıkıp diyor ki, ‘Sokağa döküleceklermiş, inin de görelim’ Nereden bakarsanız acayip ve saçmalık” diye “şaşkınlığını” belirtti.
Sokağa çıkmamaya yemin billah edenler korosuna Millet İttifakı’nın yeni ortaklarından olan Ahmet Davutoğlu da katıldı. Kılıçdaroğlu gibi o da “sokağa çıkmayacağız” açıklamalarına katılarak, “Cumhurbaşkanı sokağa çıkılsın istiyor. Sokağa çıkılsın ki kendisi de kendi taraftarlarını sokağa çıkarabilsin...” açıklamasında bulundu. Millet İttifakı ortaklarından Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ise tartışmalara “15 Temmuz’da dersini alan darbecilerdi. Ders verenler de demokrasimize sokaklarda sahip çıkan vatandaşlarımızdı.” diyerek katıldı. O da “Sokağa çıkan falan da yok” demeyi ihmal etmeden “Ama protesto etmenin de anayasal bir hak olduğunu kendisine hatırlatmak isterim.” ifadeleriyle güya ortaklarından “farklı” bir tutum sergilemiş oldu.
Tehdit edilenler emekçi kitleler, ilerici ve devrimci güçlerdir
Erdoğan, burjuva muhalefetin sokaklara ve alanlara çıkma diye bir dertleri asla olmadığını, tıpkı kendisi gibi onların da sokak ve meydanlardan ölesiye korktuklarını, sokaklara çıkan emekçileri sokaktan alıkoymak istediklerini ve onların da düzenin bekasını korumada kendisiyle aynı safta bulunduğunu çok iyi bilmektedir. Dolaysıyla savrulan bu aşağılayıcı ve soysuzca tehditler, burjuva muhalefet, somutta Millet İttifakı üzerinden aslında işçi ve emekçi kitlelere, onların ilerici, demokrat ve devrimci güçlerine karşıdır.
Tarih boyunca egemen sınıflar, korku ile terbiye etme politikalarını kuralsızca uygulayarak, ezilen ve sömürülen toplumsal katmanları kayıtsız şartsız itaat etmeye zorladılar. Faşist şef Erdoğan’ın da değişmeyen temel politikalarından biri oldu bu. Tek adam rejiminin başı olan şef, emekçi kitleleri sopa ve terörle terbiye etme, sindirme ve teslim alma politikasını son yıllarda daha da azdırdı. Fakat er veya geç, “acı çekeceğinden korkan insanlar, zaten korkuları yüzünden acı çektikleri” gerçeğini bilince çıkaracak, korkuları yüzünden acı çekenler olarak bir araya gelip birleşecek, kenetlenecek ve örgütlü bir güç olarak sermaye iktidarının ve onun uşaklarının karşısına dikileceklerdir.