Kriminal rejim "teröre karşı" mı?

AKP-MHP rejimi kendi meşrebine uygun politikalar izliyor. Doğası gereği aynı politikaları izlemeye devam edecektir. Nitekim yeni yılın ilk gününde astronomik zamlar yaparak, kapitalistler sınıfının demir yumruğu olduğunu bir kez daha ispatlamıştır.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 08 Ocak 2022
  • 19:35

Sermaye iktidarının dümeninde bulunan AKP-MHP iktidarı, ömrünü uzatmak için kirli dolaplar çevirdikçe ülkeyi sürüklediği krizler de derinleşiyor. Bu arada gündemi de AKP şefi başta olmak üzere rejimin köşe başlarını tutanların asparagas nutukları, etrafa tehditler savurmaları, muhaliflere çamur atmaları gibi iğrençlikler işgal ediyor. Hırsızlığın, talanın, kayırmacılığın, mafyacılığın, çeteleşmenin, mallara çökmenin, acımasızlığın, zulmün, terörün, yalanın, palavranın, sahtekarlığın alasını yapanlar utanıp sıkılmadan muhaliflerine olmadık yakıştırmalar yapabiliyorlar.

Büyük yalanları büyük olaylarmış gibi sunan dinci-faşist rejim ve saray beslemesi medya, yapay gündemleri pervasızca topluma dayatıyorlar. Milyonlarca insan işsizlik, yoksulluk, geçim sıkıntısı altında ezilirken, saraylarında sefahat süren küstahların rezil gündemleriyle taciz ediliyor toplum. Medyanın en az %95’ini borazanlar korosu gibi kullanan saray rejimi, biat etmeyenleri zorbalıkla susturmaya çalışarak, toplumun temel sorunlarının tartışılmasını engellemeye çalışıyor.

AKP-MHP rejimine muhalefet edenlerin “terörist”, “vatan haini”, “dış güçlerin maşası” gibi sıfatlarla itham edilmesi yapay gündem yaratmanın yanı sıra kaba saldırganlığı sergilemenin bir aracıdır aynı zamanda. Toplumsal meşruiyetini çoktan yitiren mafyatik rejimin büyük yalanlar ve iftiralar dışında kullanabildiği tek araç zorbalıktır. Bu iklimde yalan-iftira-tehdit politikası izleyen iktidar, saraya biat etmeyenleri susturabileceğini var sayıyor.

Rejimin saldırganlığı esas olarak ilerici devrimci güçleri, Kürt hareketini, direnen emekçileri ve AKP-MHP politikalarına tepkili olan geniş toplum kesimlerini hedef alıyor. Zira bu kokuşmuş rejimin en büyük korkusu toplumsal muhalefetin yükselmesidir. Haziran Direnişi’ne halen döne döne kin kusmaları tesadüf değil. Onlar işçi ve emekçileri sadakaya muhtaç duruma düşürüp saraya biat ettirerek, mafyatik saltanatlarını sürdüreceklerini var sayıyorlardı. Oysa artık yolun sonuna geldiklerini görüyorlar. Bundan dolayı, saldırganlığı düzen muhalefetini kapsayacak şeklide genişletip derinleştirme taktiğine başvuruyorlar.

***

Mafyatik rejimin düzen muhalefetine yönelik saldırganlığının pervasızlığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu hedef alan son kampanyada bir kez daha gözler önüne serildi. Çeyrek asır boyunca İstanbul’u yağmalayan Tayyip Erdoğan ve adamları, hortumlarının kesilmesinden duydukları hıncınla saldırıyorlar. AKP şefinin İstanbul’da iki defa seçim yenilgisi yaşaması ise, hıncını bir tür travmaya dönüştürüyor. Kamuoyu araştırmalarında İmamoğlu’nun Tayyip Erdoğan’a büyük bir fark atması ise, saltanatının tehlikede olduğunu gören AKP şefini bir tür ‘sürekli histeri’ haline sürüklemiş görünüyor. Bu nedenle İBB hizmetlerini ilk andan itibaren sabote ettiler, ancak gidişatı değiştiremediler.

Bu noktada ellerinde “terör” demagojisi ile çamur atmak ve tehditler savurmak dışında bir şey kalmadı. Saray rejiminin etrafa saldırttığı mafyatik Bakan devreye girdi. Artık “Suçişleri Bakanı” diye anılan Süleyman Soylu, İBB’de teröristlerin işe alındığı zırvasını ortaya attı ve kendi uydurduğu yalana dayanarak soruşturma başlattığını ilan etti. İliklerine kadar çürüyen mafyatik rejim, İBB Başkanı’nı hedef alarak, “terörle mücadele” konusunda taviz vermeyeceğini vaaz etmeye başladı. AKP-MHP’de öbeklenmiş zorbaların tek derdi kokuşmuş saltanatlarını bir süre daha devam ettirmek. Yaptıkları iğrençlikler bunun içindir. Bunu herkes biliyor ama onlar yine büyük yalanlarla toplumu taciz etmeye devam ediyorlar.

***

İBB’ye karşı taarruzu başlatan kişinin Suçişleri Bakanı Süleyman Soylu olması ironiktir. Zira kamuoyuna yansıyan bilgiler bu Bakanın mafyatik rejimin “en kriminal adam”ı olduğunu gösteriyor. Ne kadar katil, hırsız, soyguncu, mala çöken, mafyacı, çeteci, kokainci, kumarcı vb. kişi varsa, yolu muhakkak Suçişleri Bakanı ile bir yerlerde kesişiyor. Tümü ile boy boy ‘aile fotoğrafı’ çektirmeyi de ihmal etmemiş. Sedat Peker’in yaptığı ifşaatlar, Soylu’nun suç doyasının ne kadar kabarık olduğunu kanıtlarıyla birlikte dünya-aleme göstermişti zaten. Buna karşın o halen görevinin başında ve “teröre karşı” sefer düzenlemeye devam ediyor.

Nihayetinde böyle rejime böyle bakanlar yakışır. Denebilir ki, Süleyman Soylu saray rejimini en iyi temsil eden kişilerden biridir. Zira o “kriminal bakanlar” arasında birinciliği bileğinin gücüyle almıştır. Temsil ettiği rejim ise bu unvana uluslararası bir boyut kazandırmıştır. AKP-MHP rejiminin IŞİD gibi vahşi terör örgütleriyle iş birliği yaptığı, bu örgütle petrol ve silah ticareti gerçekleştirdiği, cihatçı çeteleri ülkeden ülkeye taşıyarak ihraç ettiği, ülkeyi dünyada kokain trafiğinin temel kavşağı haline getirdiği, bu işin en tepedeki zatın onay ve desteği ile yapıldığı sır olmaktan çıktı.

Bu tablodan da anlaşılacağı üzere AKP-MHP rejiminde “Suçişleri Bakanlığı” unvanı kişi ötesi anlamlar taşıyor. Bu unvan bütünüyle kriminal bir sistemi anlatıyor. Süleyman Soylu da bu alandaki tecrübeleri sayesinde uygun görüldüğü makama bu rejim tarafından atanmıştır. Atama tesadüf olmasa gerek. Çünkü rejim kriminal olmasaydı Suçişleri Bakanı istihdam etmeye ihtiyaç duymazdı.  

***

Sermaye sınıfını temsil eden bu rejimin varlığı Türkiye’nin işçileri, emekçileri, gençleri, kadınları ve tüm ezilenleri için kabus senaryosunun gerçekleşmesinden başka bir şey değildir. Zira milyonları sefalete sürüklemekte bir an bile tereddüt etmeyen bu şahıslar, ekmeğe muhtaç duruma düşürdükleri milyonlarca insanla en kaba bir pervasızlıkla alay ederek, onları yapay gündemlerle oyalamaya çalışıyorlar.

AKP-MHP rejimi kendi meşrebine uygun politikalar izliyor. Doğası gereği aynı politikaları izlemeye devam edecektir. Nitekim yeni yılın ilk gününde astronomik zamlar yaparak, kapitalistler sınıfının demir yumruğu olduğunu bir kez daha ispatlamıştır. Saray rejimi sermaye için çalışıyor. Bu ise emekçilerin sefaletini daha da derinleştirecek icraatların yolda olduğunu haber veriyor. Bu saatten sonra esas sorun, sermayenin bu kriminal rejimine emekçilerin nasıl ve ne zaman dur diyebilecekleridir.