25 Kasım 1960 tarihinde Dominik Cumhuriyeti’nde diktatörlüğe karşı başkaldıran Mirabel Kardeşler (Kelebekler) katledilir. Onların anısına 25 Kasım, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü olarak ilan edilirken, o günlerden bu yana 25 Kasımlar, tüm dünyada işçi ve emekçiler tarafından çeşitli eylem ve etkinliklerle anılmaya devam etmektedir.
25 Kasım’ı, kadına yönelik şiddetin, tacizin, tecavüzün ve cinayetlerin arttığı bir dönemde karşılıyoruz. Ekonomik krizin faturasının ağırlaştığı, pandemi koşullarıyla birlikte işsizliğin, geleceksizliğin daha çok hissedildiği bir süreç içerisindeyiz.
Pandemi ile birlikte kadına yönelik şiddet tırmanışa geçerken, kasım ayının ilk iki haftasında Türkiye’de 20 kadın katledilmiş olması, şiddetin geldiği boyutu gözler önüne seriyor. AKP-MHP iktidarı türlü yasalarla, çıkardıkları af yasalarıyla tacizcileri, tecavüzcüleri ve katilleri koruyup, kollamaya devam ediyor. Diğer yandan salgını fırsata çevirmeye çalışan AKP-MHP iktidarı, kapitalizmin derinleşen krizinin yükünü işçi sınıfına ve emekçilere yıkmaya çabalıyor. Çifte sömürüye ve ucuz işgücü olmaya mahkum edilen kadın işçi-emekçiler bu faturadan nasibini fazlasıyla alıyor; daha ağır koşullarda sömürülüyor, baskıya maruz kalıyor, hak gasplarına uğruyor.
Pandemi sürecinde sermayeye birçok teşvik paketi açıklayan saray rejimi; kısa çalışma, ücretsiz izinler vb. ile işsizlik fonunu yağmalamayı sürdürdü. Pandemi esnek, kuralsız çalışma düzeninin yaygınlaşmasına ve sömürünün ağırlaşmasına yol açtı.
İşçi ve emekçilere yönelik topyekûn saldırılar gerçekleştirilirken, kadınlar pandemi koşullarına rağmen sokaklara çıkarak gasp edilen hakları için mücadele etmeyi sürdürdü. Dünyanın dört bir yanında artan şiddete, çocuk istismarına, kadın cinayetlerine karşı eylemler gerçekleşti.
AKP-MHP rejiminin fiilen uygulamadığı ve resmen de kaldırmayı hesap ettiği İstanbul Sözleşmesi için Türkiye’de de kadınlar sokaklara döküldü. Eylemli tepkiler sonucunda kadın düşmanı iktidar, ‘şimdilik’ geri adım atmak zorunda kaldı. Fakat kadına yönelik şiddet, baskı, çifte sömürü ağırlaşarak devam ediyor. Zira dinci-faşist iktidarın uygulamalarının yanısıra kadın sorunu bizzat kapitalist sistem tarafından sürekli yeniden üretiliyor. İnsanın insan tarafından sömürüldüğü, emeğin değerinin hiçe sayıldığı bu düzen, kadınları da cinsel, ulusal ve sınıfsal sömürüyle öğütüyor.
Devrimci Gençlik Birliği olarak, tüm gençleri; kadına yönelik şiddete, sömürüye, baskıya karşı 25 Kasım’larda alanlarda olmaya, kapitalizme karşı mücadeleyi yükseltmeye çağırıyoruz!
Cinsel, ulusal, sınıfsal sömürüye son!
Kadın olmadan devrim olmaz, devrim olmadan kadın kurtulmaz!
Devrimci Gençlik Birliği