25 Kasım 1960 tarihinde Dominik Cumhuriyeti’nde Trujillo diktatörlüğü döneminde Maria, Minerva ve Patria Mirabel kardeşler ölü olarak bulunur. Diktatörlük, Mirabel Kardeşleri katletmiş, ölümlerini de “trafik kazası” diye kayda geçmiştir.
Maria, Minerva ve Patria Mirabel kardeşler; Dominik Cumhuriyeti’ne baskı ve yasaklarla, katliam ve işkencelerle hükmünü sürdüren Rafael Trujillo diktatörlüğüne karşı Clandestina adındaki örgütün içinde yer alarak hayatları pahasına mücadelelerini sürdürmüştür. Mirabel Kardeşler, birinin kod adının Kelebek olmasından kaynaklı da Kelebekler olarak anılmaktadır.
“Bize en yakın şey ölüm. Ancak bu beni korkutmuyor. Haklı olan her şey için savaşmaya devam edeceğiz.”
Kız kardeşlerden Maria’nın bu sözleri haklı davaları uğruna ölümü göze aldıklarının bir ifadesidir.
Dikta rejimi de Mirabel Kardeşler’in mücadelesinin farkındadır. Zira diktatör Trujillo’nun “Ülkenin en büyük sorunu kilise ve Mirabel Kardeşlerdir.” sözleri, baskı ve sömürüye karşı verilen mücadeleden nasıl da huzursuz olduğunun bir göstergesidir. Nitekim Trujillo’nun bu sözleri sarf etmesinden 23 gün sonra Mirabel Kardeşler hunharca katledilmiştir. Hapishanedeki eşlerinin yanından dönen kardeşler diktatör yanlıları tarafından kaçırılmış, tecavüz edilip vahşice öldürülmüştür.
Mirabel Kardeşler’in katledildiği 25 Kasım, Latin Amerika Kadın Kurultayı tarafından 1981 tarihinde, Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü olarak belirlenir. Böylece 25 Kasımlar, tüm dünyada kadınların şiddete, taciz ve tecavüze, sömürüye karşı alanları doldurduğu, eşitlik ve özgürlük taleplerini haykırdığı bir mücadele günü haline gelir.
Şiddet üreten kapitalizme karşı mücadeleye!
Bugün tüm dünyada kadınlar, kapitalist sistemin kendilerine dayattığı çifte sömürü politikaları altında eziliyor. Kadına yönelik her türlü şiddet ve baskı, kapitalist devletlerin gerici politikaları eliyle hayata geçiriliyor. Özellikle işçi-emekçi kadınlar, düzenin çürümüşlüğünün bu sonuçlarını giderek daha fazla hissediyor.
Sermaye düzeninin tüm dünyada kadınlara dayattığı baskı, şiddet ve çifte sömürü, Türkiye’de de AKP-MHP rejimi eliyle pervasızca uygulanıyor. Kadın düşmanlığından geri adım atmayan rejim; İstanbul Sözleşmesi’nin iptali, boşanma hakkının gasp edilmesi, çocuk istismarının affı gibi gerici hedeflerinden vazgeçmiyor. Rejimin tetikçiliğini yapan yargısı da kadına yönelik şiddetin önünü açan “iyi hal”, “tahrik” vb. ceza indirimleri ya da doğrudan tahliye kararlarıyla kadın üzerindeki kuşatmayı besliyor. Bu politikaların sonucu, her gün yeni vahşet örnekleriyle ortaya serilen kadın cinayetleri oluyor. Zira AKP döneminde tırmanan kadın cinayetleri 2019 yılı itibarıyla son 7 yılda yüzde 1400 artmış bulunuyor.
Türkiye kapitalizminin pandemiyle birlikte derinleşen krizinin faturası işçi sınıfına ve emekçilere kesilirken, özellikle işçi-emekçi kadınlar üzerindeki yük daha da ağırlaşıyor. Kayıt dışı, esnek, güvencesiz çalışma ile kadın işçileri daha ağır şartlarda sömüren kapitalistler; işten çıkarma, ücretsiz izin saldırılarında da ilk olarak kadın işçileri hedef alıyor. Sömürü düzeninin çarkları, kadınları hem işyerlerinde hem de evde sömürerek dönüyor.
Pandemi sürecinin de bir kez daha gösterdiği üzere kapitalist kölelik düzeni, kadınların eşitsizliğine ve ezilmişliğine bir çözüm üretmediği gibi bu sorunları daha da büyütüyor. Sömürü üzerine kurulu kapitalizm, kadın üzerindeki çifte sömürünün son bulmasının, eşitliğin ve özgürlüğün önündeki temel engeli oluşturuyor.
Bu sonuçları her gün yeniden üreten kapitalizmi yok etmedikçe, kadınlar baskı, şiddet, ve çifte sömürüyle öğütülmeye devam edecektir. Kadınlar için ve ezilen, sömürülen tüm sınıflar için özgürlüğün ve eşitliğin tek güvencesi, her türlü sömürünün ve sınıfların ortadan kaldırıldığı sosyalizmdir.
Diktatörlüğe karşı eşitlik ve özgürlük uğruna verdikleri mücadelede 60 yıl önce katledilen Mirabel Kardeşler bugün de kadınlara ışık tutmaktadır. Kadınlar için tek kurtuluş yolu; Kelebekler’in diktatörlüğe karşı verdiği mücadeleyi sahiplenmek ve bunu, kapitalizme karşı gerçek eşitlik ve özgürlük için sosyalizm uğruna mücadeleye büyütmekten geçiyor.