Sarıgazi’de 25 Kasım eylemi

“Emeğimiz, bedenimiz, kimliğimiz için; özgür, eşit ve insanca bir yaşam için alanlardayız!” şiarıyla Sarıgazi’de basın açıklaması gerçekleştirildi.

  • Haber
  • |
  • Kadın
  • |
  • 22 Kasım 2020
  • 21:52

İstanbul Sarıgazi’de İşçi Emekçi Kadın Komisyonları, Yeni Demokrat Kadın, HDP Sancaktepe Kadın Meclisi, Demokratik Kadın Hareketi ve Halkevci Kadınlar’ın çağrısıyla 25 Kasım eylemi yapıldı.

“Emeğimiz, bedenimiz, kimliğimiz için; özgür, eşit ve insanca bir yaşam için alanlardayız!” şiarıyla gerçekleştirilen açıklama için Demokrasi Caddesi girişinde toplanıldı. Eylem, Mirabel Kardeşlerin katledilmesinin ardından tüm dünyaya umut olmuş bir mücadele için, kadına yönelik şiddete, emek sömürüsüne karşı bir araya gelindiği vurgulanarak başladı. Ardından ortak basın açıklaması okundu.

“Salgında kadına yönelik şiddet, baskı arttı”

“Baskı, sömürü ve zorbalığa dayalı ataerkil anlayışa sahip kapitalist düzende kadın bedeni, emeği, ulusal kimliği üzerinden yaşanan şiddet her geçen gün artıyor. Kadınlar katledilmeye devam ederken, katiller, taciz-tecavüzcüler aklanıyor. Kadın bedeni metalaştırılıyor, nefret suçları devam ediyor” denilen açıklamada, şu olgulara dikkat çekildi:

“*Kadına yönelik şiddet salgın döneminde %27,8 arttı. 2020 yılında 453 kadın katledildi. Çocuğa ve kadına yönelik cinsel istismar son 2 yılda 10 katına çıktı.

*Kısa Çalışma Ödeneği, ücretsiz izin gibi esnek ve güvencesiz çalışma modellerinden en çok işçi kadınlar etkilendi. Çalışan kadınlar üzerindeki baskı-mobbing-taciz arttı. Pek çok kadın mobbingle yıldırılarak kendi kendine işi bırakmaya zorlandı. İşsizlik de en çok kadınları vurdu.

*Salgın sürecinde hijyen vb. daha fazla dikkat etmek gerektiği için ev işleri, çocuk-yaşlı-hasta bakımı yükleri daha fazla arttı. Bu işler kadınların işi olarak görüldüğü için de pek çok kadın işten ayrılmak zorunda kaldı. Böylece ekonomik özgürlüğünü kaybeden kadınlar şiddete daha açık hale geldi.

*Savaş ve saldırganlığın arttığı kriz döneminde kadın-çocuk göçmenlerin yaşadığı psikolojik, cinsel şiddet artmaya devam ediyor. Savaşın faturası mazlum halklara ve özelde kadın ve çocuklara kesiliyor.”

“Erkek egemen kapitalist sistemin temelleri korunuyor”

Açıklamada, savaş ve saldırganlık politikalarının faturasının kadınlara çıkarıldığı üzerinde durulurken, “Kürt kadınları başta olmak üzere mücadeleye yönelen herkes ataerkil düzenin örgütlü şiddetinin hedefi durumundadır. Dersim’de, Kürt illerinde sayısız kadın; asker, polis ve korucu tacizine, tecavüzüne uğramış, katledilmiş, intihara sürüklenmiştir ve sürüklenmeye de devam ediyor. Kadınların savaş ganimeti olarak köleleştirilme politikası sürdürülüyor. Bu sistemli saldırılar kayyımlar eliyle devam ediyor. Kürt kadınlarına dayatılan taciz ve tecavüz politikası tecavüzcü Musa Orhan üzerinden bir kez daha somutluk kazandı. Tecavüzcü Musa Orhan’ın ‘bana bir şey olmaz’ demesi boşuna değil” ifadelerine yer verildi. Katilleri korunan Gülistan Doku, Aleyna Çakır hatırlatılarak “Korunan sadece tacizciler, tecavüzcüler, kadın katilleri değil. Korunan erkek egemen kapitalist sistemin temelleri, onun saklanamayacak şekilde ortaya çıkan taciz, tecavüz ve katliam politikasıdır” vurgusu yapıldı.

“Mirabel kardeşlerden miras kalan, diktatörlüğe karşı direniş bayrağını yükseltelim!” denilen açıklamanın sonunda şu ifadeler yer aldı:

“Öte yandan, işçi ve emekçi kadınlara dayatılan yaşam koşullarına, iktidarın kadınları köleleştirmeye dönük gerici politikalarına, çocuk istismarının meşrulaştırılmasına, İstanbul Sözleşmesi’nin iptali tartışmalarına ve yaşam alanlarımızın talan edilmesine karşı emekçi kadınlar olarak her seferinde sokaklarda olduk. Devletin ikiyüzlü ‘evde kal’ politikalarına karşı, yaşadığımız baskı, sömürü ve şiddet karşısında binlerce kadın olduk ve pandemi koşullarında meydanlara inerek yanıt verdik. Vermeye de devam edeceğiz.

İşte bu yüzdendir ki; erkek egemen kapitalist sistemin vahşet düzeyindeki saldırılarından korkmak bir yana daha fazla öfke ve kinle, onu temellerinden yıkma isteğiyle dolduğumuzu hep bir ağızdan haykırıyoruz! Tüm bu saldırı ve şiddete karşı bir adım öne çıkalım, birlikte mücadeleyi büyütelim. Hiç kuşkusuz ki İstanbul Sözleşmesi eylemlerinde, grevlerde, direnişlerde en ön safta mücadele eden kadınlar gibi, Mirabel Kardeşler’in cüretiyle alanlarda olmaya devam edeceğiz. Emeğimize, bedenimize, kimliğimize sahip çıkmak için, özgür, eşit, insanca bir yaşam ve toplum için mücadeleyi yükseltecek, öfkemizi örgütleyeceğiz.”

Açıklama boyunca “Jin, jiyan, Azadi!”, “Yaşasın Kadın Dayanışması!”, “Kadınlar sokağa, eyleme, mücadeleye!”, “Direne direne kazanacağız!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak / Ümraniye