Fransa’nın en büyük otomobil üreticilerinden PSA Grubu ile 4 sendika (FO, CFE-CGC, CFDT ve CFTC) arasından “sosyal dayanışma” anlaşması imzalandı. 4 sendikanın bürokrasisi işçilere karşı dayatmada birleşirken, CGT ve SUD sendikaları anlaşmaya tepki gösterdiler. Aynı kapsamdaki anlaşma Renault’da da imzalandı. Anlaşmaya göre işçiler 1 günlük ücretlerini, beyaz yakalılarsa 2 günlük ücretlerini “dayanışma kasası”na aktaracaklar. Geçici sözleşmeli çalıştırılan işçilerse kapsam dışında bırakıldı.
Bu dayanışmanın asıl anlamı, koronavirüs nedeniyle yarı zamanlı işsizlik maaşının alınmasına ilişkin bir düzenlemedir. İşçiler maaşlarının %100’ünü alabilmek için “dayanışma” adıyla ücretli tatil günlerinden feragat etmek zorunda bırakılıyorlar. Ücretli tatil hakkının, tamamen şirketin inisiyatifinde bir zamanlama planı yapılarak, yaz aylarında verileceği ifade ediliyor. Fakat bu da şirket tarafından değiştirilebilecek.
Anlaşmada amaç, üretimin yeniden başlatılmasıdır. Sermaye grupları üretimi yeniden başlatmayı denemiş fakat salgının ulaştığı boyuttan kaynaklı işçilerden olumsuz karşılık almışlardı. Sermaye cephesi bunun karşısında geri çekilse de boş durmadı ve işbirlikçi sendikaları devreye soktu. İşçilerin çalışmamaktan kaynaklı ekonomik durumlarının sıkışmasını bir şantaj malzemesine çevirerek, bu anlaşmayı dayattılar. İşçilerde de salgın dışında ekonomik şartların çalışmaya dönmeyi dayatması, bu durumu sineye çekme eğilimi yaratıyor. Yoksulluk sınırında yaşayan işçiler salgın sürecinde teknik işsizlik maaşından daha düşük ödemeler almaya başladıkları için ekonomik olarak sorunları arttı.
İşçiler ilk elden tok bir tepki göstermiş olsalar bile sendikaları aracılığıyla konulan anlaşmanın etkisi görülüyor. İşbirlikçi sendikalar bunu patronlara karşı bir kazanım gibi sunarak işçileri yönlendiriyor. Anlaşmaya imza atan sendika bürokratları, PSA grubunun ayda 2,5 milyon maske ile üretim alanında işçi sağlığı önlemleri alacağına dair iddiasını kazanım olarak sunuyor. Sadece maskenin güvenlik için yetersiz olacağı gerçeği yok sayılıyor. Salgın döneminde temel çalışmaya devam edecek sektörlerde maske ihtiyacı hala yakıcılığını korurken, sermaye elindeki imkanı otomobil üretimi için kullanıyor.
PSA, Opel grubunu alıp Fiat ve Chrysler ile birleşme sürecinde. Burjuvazinin salgına rağmen büyüme güdüsü, hatta krizi fırsata çevirme iştahı, bir an önce üretime geçme isteğini arttırıyor. Kapitalistler işçilerin canı üzerinde yükselen bir sermaye olmaya devam ediyorlar. Asıl sorun işçilerin kendi yarattıkları örgütleri olan sendikaların, işbirlikçi bürokratlar eliyle sermayenin saldırılarına eşlik eder hale gelmesindedir.
İşbirlikçi sendikal düzenin suçları artıyor
Anlaşmaya imza atarak sermayenin suçuna ortak olmak, sendika ağalarının ilk pratiği değil. Geçtiğimiz dönemin en sarsıcı genel grev dalgasına neden olan Emeklilik Yasası saldırısına da benzer bir refleks göstermişlerdi. Bu sarı sendikalar, gündeme geldiği andan itibaren yasayı genelde kabullenmiş, detaylarına itiraz etmişlerdi. Fakat işçi sınıfının genel greve son 25 yılın en kitlesel katılımını sağlaması ve ardından toplu ulaşımda yenilenen grev günleriyle iki aya yayılmış güçlü yanıtı bu bürokratları da bir şeyler yapmaya itmişti. İşbirlikçi sendika bürokratları sermaye hükümetinin emeklilik yaşı konusunda göstermelik geri adım atmasını bir kazanım olarak sunup hemen anlaşma yoluna gittiler. Saldırı yasasının iptalini isteyen işçileri yok sayan sarı sendikalar, emeklilik sisteminin finanse edilmesi adına hükümetle görüşmelere başlıyorlardı. Yani onlar için mesele hükümet ya da sermayenin programını durdurmak değil, bu programın nasıl daha az etkiyle uygulanabilirliği meseledir.
Anlaşmanın dışında kalan CGT, en fazlasından bu adımları protesto etmekle yetiniyor. En ileri talebiyse otomobil için değil, solunum cihazı üretmek için fabrikaya dönmek oluyor. İşçilerin üretime döndürülmesi ve sermayenin kâr düzeninin sürdürülmesine karşı mücadele yaklaşımı bugün için daha çok işçilerin bağımsız söylemlerinde kalıyor. Bunu örgütlemeye çalışan bir sendikal örgütlülük bulunmuyor.
İşçiler bilinçleniyor, örgütleniyor
Salgın sürecinde emeklilik yasası gölgede kaldı. Fakat bu süreçteki adımlar da tepkiyi büyütmeye devam ediyor. Emeklilik Yasası süreciyle salgın dönemi birbirini tamamlayan iki dönem olarak yaşanıyor. İşçiler arasında, mevcut işbirlikçi sendikal bürokrasi düzenine karşı tepki örgütlenmeye çalışılıyor. İşçiler artık baştan yenilgiyi kabul eden, saldırıyı yumuşatan talepleri ve eylem tarzlarını kabul etmiyorlar. Bundan dolayı son yıllarda çok daha güçlü genel grev ve fiili direniş/eylem yöntemleri ortaya çıkıyor. İşçiler sadece eylemle de yetinmeyerek, bunun örgütlenmelerini de yaratmaya çalışıyorlar. Farklı sendikalara üye işçiler, bürokratların denetiminden bağımsız, tabandan birlikler geliştirmeyi deniyorlar.
Kızıl Bayrak / Paris