Avusturya bir Türk casusu yakaladığını duyurdu

Binlerce MİT ajanının Avrupa’da faaliyet gösterdiği artık inkâr bile edilemiyor. MİT’in zaman zaman açığa çıkan ajanlık faaliyetleri konjonktürel duruma göre ele alınıyor. Türk devleti ile ‘alışverişte, hesap kitapta’ işler iyi gidiyorsa ya göz yumuluyor ya da en fazlasından “bu kadar da ileri gitmeyin” deniliyor.

  • Haber
  • |
  • Dünya
  • |
  • 02 Eylül 2020
  • 22:25

Avusturya İçişleri Bakanı Karl Nehammer, 1 Eylül Salı günü yaptığı açıklamada bir Türk casusun Avusturya'da yaşayan Türk hükümeti karşıtlarıyla ilgili bilgileri Ankara’ya aktardığını belirtti. Nehammer, "Türkiye casusluğunun Avusturya'da yeri yoktur. Bu faaliyet biçimine müsamaha göstermeyeceğimiz bilinmelidir" diyerek tepkisini dile getirdi. 

Diplomatik süreçlerin devreye gireceğini söyleyen Bakan, yargının da casusluk suçlamasıyla ilgili soruşturma başlatacağını belirtti.

Nehammer, “Şüpheli, birkaç hafta önce Viyana'da Kürtler ve Türk milliyetçiler arasında yaşanan çatışmalara ilişkin yürütülen soruşturmalar kapsamında tespit edildi” dedi. Bakan Nehammer, şüphelinin daha önce Türkiye'de tutuklanmış bir kişi olduğu bilgisini de paylaştı. Bakanın açıklamalarının satır aralarından anlaşıldığı kadarıyla, söz konusu şahıs Türkiye’de tutukluluğunda ajanlaştırılmış.

“Türkiye'de tutuklanan ve daha sonra serbest bırakılan şüpheli, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) tarafından muhbir olarak kullanılmak ve casusluk yapmak üzere Avusturya'ya gönderildi” diyen Nehammer, şüphelinin kimliğine ilişkin ise bilgi vermedi.

Avusturya Uyum (Integration) Bakanı Susanne Raab da gelişmelere ilişkin bir açıklama yaptı. AKP şefi Tayyip Erdoğan'ın kolunun Viyana'ya kadar uzandığını söyleyen Raab, “Türkiye Avusturya'yı bölmek istiyor” dedi.

Türk sermaye devletinin güdümündeki dernek ve camiler aracılığıyla Avusturya'da yaşayan Türkiye kökenlileri etki alanına aldığını kaydeden Raab, “Türkiye'nin etkisinin önüne geçmek için elimizden gelen her şeyi yapmalıyız. Çünkü bu etki, entegrasyon için bir zehirdir” diye konuştu.

MİT’in Almanya’da 8 bin çalışanı var

MİT’in Almanya’daki casusluk faaliyetleri de sık sık gündeme geliyor. 4 Haziran 2020’de, Türkiye’nin Almanya’daki istihbarat faaliyetleriyle ilgili tartışmalara bir yenisi eklenmişti. Konuyu gündeme getiren Alman ZDF kanalı, Almanya’da MİT’e çalışan sekiz bin kişinin bulunduğunu, Türkiye istihbaratının faaliyetlerinde Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’ne (DİTİB) bağlı 900 caminin önemli bir rol oynadığını ifşa etmişti. Söz konusu camilerde görevli Türk imamların, Erdoğan’ın muhaliflerine ilişkin bilgileri direkt olarak konsolosluklara ve büyükelçiliğe aktardığını anlatan programda, 2017 yılında bazı imamlara soruşturmalar açıldığı, ancak bir süre sonra dava dosyalarının kapatıldığı hatırlatıldı. Alman istihbarat uzmanı Erich Schmidt-Eenboom program için verdiği röportajda ise MİT’in Almanya’da en çok faal olan istihbarat örgütlerinden olduğunu belirterek federal hükümetin sessizliğini eleştirmişti.

İsviçre’den iade talebi

Türk istihbaratı nerede kendisine karşı bir muhalefet varsa orada ajanlık yapıyor. Türk sermaye devleti, Türk MİT’inin İsviçre’de yaptığı casusluklar sonucu elde ettiği bilgileri dayanak yaparak İsviçre’den yüzlerce kişinin Türkiye’ye iadesini talep etmiştir. İsviçre İçişleri Bakanlığı tarafından 4 hafta önce kamuoyuna açıklanan bilgilere göre, Türk devleti yüzlerce kişiyi, “Recep Tayip Erdoğan’ı karaladıkları gerekçesiyle iadesini talep etti. İsviçre makamları, “İsviçre’de düşünce ve eleştiri özgürlüğü olduğu, işlendiği iddia edilen suçun bu kapsama girdiğini” belirtti. İsviçre makamları böylece Türkiye’nin casusluk faaliyetlerini de tescil etmiş oldu.

Türk MİT’i ile casusları, Türkiye’de de Avrupa’da da rejime muhalif kuruluş ve bireyleri her zaman takip etmişlerdir. Özellikle ‘80’li yıllardan sonra Türk MİT’i Avrupa’da casusluk faaliyetlerini arttırdı. MİT’in bu tür casusluk faaliyetleri dönem dönem açığa çıksa da Türk devleti tarafından inkâr ediliyordu. Gelinen aşamada binlerce MİT ajanının Avrupa’da faaliyet gösterdiği artık inkâr bile edilemiyor. MİT’in zaman zaman açığa çıkan ajanlık faaliyetleri konjonktürel duruma göre ele alınıyor. Türk devleti ile ‘alışverişte, hesap kitapta’ işler iyi gidiyorsa ya göz yumuluyor ya da en fazlasından “bu kadar da ileri gitmeyin” deniliyor.

Doğu Akdeniz, Libya, Ermenistan vb. nedenlerle ‘işler-güçler’ iyi gitmeyince, bu ispiyonculuk faaliyetleri Avusturya’da olduğu gibi ne hikmetse açığa çıkıyor, çıkartılıyor.

İspiyonculuk, ajanlık, kalleşçe arkadan vurma, Türk devletinin kuruluşunda, mayasında var. Osmanlı döneminde olduğu gibi, ‘Genç Cumhuriyet’ yıllarında da ilerici yazar ve düşünürlerin peşine takılan ispiyoncu ajan ve provokatörlerin Aziz Nesinlik trajikomik icraatları pek çok yerde kayıtlıdır.

Mustafa Suphi ve arkadaşlarını Karadeniz’de katleden, Sabahattin Ali’yi kalleşçe öldüren, daha nice yazar ve düşünürün ya öldürülmesi ya da ülkeyi terk etmesine yol açan yine devletin organize ettiği bu ajan-provokatörlük faaliyetleridir.

12 Eylül sonrası binlerce ilericiyi, devrimciyi cezaevlerine dolduran ve on binlercesinin yurtdışına çıkmasına yol açan da yine bu devletti. 

Bugün de tek adam rejiminde, en küçük aykırı bir sese tahammülü olmayan yine bu devlettir.

Savurganlığı, talanı, dolandırıcılığı, hırsızlığı ayyuka çıkmış bulunan saray rejimi ve ‘reisi’ saltanatından olacağından korkuyor. Korktukça da saldırganlaşıyor. Korksunlar ve korkmaya devam etsinler. Çünkü onlar da, Hitler, Mussolini, Pinochet, Franco gibi hak ettikleri yere, tarihin çöplüğüne atılacaklardır.