12 Eylül darbesine giden yoldaki en önemli kavşak noktalarından biri olan Maraş katliamı, 40’ıncı yılında hala perde arkasındaki faillerin ‘meçhul’ kaldığı bir ortamda anılıyor.
Maraş katliamına ilişkin hatırı sayılır bilgi ve belge Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın yargılandığı 12 Eylül dava dosyasında yer alıyor. Dosyadaki bilgi ve belgeler, Maraş katliamının, darbeden önceki birçok katliam gibi, yükselen sol muhalefeti bastırmak ve ‘sağ-sol, Alevi-Sünni karşıtlığı’nı geliştirerek darbeye uygun zemin hazırlama amacına hizmet ettiği görüşünü destekliyor.
Aslında 12 Eylül dosyasına konulan devletin gizli yazışmaları, bu amaca yönelen provokasyon ve katliamların sadece belli bir grubun bilgisi dahilinde ‘gizlice’ hazırlanmadığını, devlet organlarının da bu amaca uyumlu bir pratik içinde olduklarını gösteriyor. MİT’in Maraş olayları devam ederken devletin yetkili birimlerine gönderdiği raporların odak noktasında katliamlar değil, devlete yönelik ‘isyan’ uyarısı yer alıyor ve bir adım ötesinde ‘iç savaş çıkacağı’ uyarısında bulunuluyor.
İstihbarat raporlarındaki bilgiler, MİT’in iktidardaki CHP’yi manipüle etme olasılığını da barındırıyor. Ancak bu rezervle okunduğunda dahi tarihe ışık tutacak çok önemli verileri içeriyor.
MİT’e göre ‘Türk-Kürt meselesi’
Dosyadaki gizli MİT belgelerine göre Maraş katliamı MHP Maraş il örgütünde ÜGD (Ülkücü Gençlik Derneği) ile yapılan toplantıda planlandı ve ‘sağcı-solcu veya Alevi-Sünni meselesinden ziyade Türk-Kürt meselesi görünümü’ veriyordu.
Rapora göre, Akıncılar ve ülkücüler Maraş’taki Alevilerin çoğunluğu Kürt olduğu için onların bir Kürt devleti kurmak için çaba gösterdiklerini, miting ve yürüyüşlerde bunu açıkça dile getirdiklerini halka yayarak tansiyonu yükselttiler.
Raporlara göre, olayların, sağ kesim tarafından yönlendirilen hareketler ile başlatıldığına dair emareler vardı ve 23 Aralık’ta belediyenin hoparlöründen yapılan “Milliyetçiler toplanın”anonsu önemli bir yer tutmuştu.
MİT’in 17 Ocak 1979 tarihli raporunda ise katliamın ülkücülerin iki üç hafta önce MHP Maraş il örgütünde il yöneticileri ve ÜGD mensuplarının katılması ise yaptıkları bir toplantıda planlandığı belirtiliyor. Rapora göre toplantıya ÜGD Genel Merkezinden bir yetkili katılmıştı ve bu kişi büyük bir ihtimalle Sefa Şevkat Çetin’di. Rapor, toplantıda konuşulanları şöyle aktarıyor:
“Toplantıda Maraş’daki Alevilerin ve sol grubun son zamanlarda ülkücü ve Sünniler üzerindeki baskılarını artırdıkları gerekçesiyle, bunlara bir ders vermenin zamanı geldiği belirtilerek ilk önce sol gruba mensup Alevilerin meskun bulunduğu mahallelerde, ileri gelenlerin adresleri tespit edilmiş daha sonra tespit edilen adreslere eylem yapacak şahıslar belirlenmiştir. Bu işlemler tamamlandıktan sonra, müsait bir ortamda eylemin gerçekleştirilmesi için görüş birliğine varılmıştır.
22 Aralık 1978 günü sol gruba mensup 2 öğretmenin cenaze namazları bahane edilerek ‘Alevilerin Sünnilere karşı baskın hazırlığında oldukları, Alevilerin çoğunlukta olduğu mahallelerde Sünni kadınların ırzına geçtikleri’ söylentileri halk arasında yayılarak önceden planlandığı gibi olay önce cenazelerin bulunduğu cami civarında başlamış ve daha sonra belirlenen semtlerdeki evlere baskın şeklinde gelişmiştir.”
Polisler de öldürdü
MİT’in olaylar devam ederken gönderdiği raporlarda ise ‘ölümlerin çoğunluğunun uzun menzilli silahlardan ve hemen hepsinin göğüs nahiyesinin üstünden yara alarak’gerçekleştiğini belirtiliyor.
25 Aralık 78 tarihli raporda, Sağlık Koleji’nde okuyan kız öğrencilerin 22-23 Aralık 78 gecesi, çatışmanın olduğu mahalledeki kolejden Eğitim Enstitüsü’ne nakledilmeleri sırasında, bir polisin bir kız öğrenciyi vurarak öldürdüğü bilgisi yer aldı. Rapora göre hastane görevlileri ile baştabip cinayeti görmüştü ama ‘karanlık nedeniyle polisi teşhis edemeyeceklerini’ söylüyorlardı.
Rapora göre bir sonraki gece de yakınlarını kaybeden Alevilerin hastane önünde bekledikleri sırada, bir polisin ateş ederek iki genci öldürdüğü, kalabalığın linç etmek istediği polisin baştabip tarafından hastane, görevlisi üniforması giydirilerek kurtarıldığı anlatılıyordu.
MİT’e göre sağcıların tutuklanması halkı rahatsız ediyor
MİT raporunda jandarmanın Mağaralı Mahallesi’ndeki Sünni grubun oturduğu kesime ateş açarak iki kişiyi öldürdüğü belirtilerek “Askeri birliklerin bu tarz davranışının devamı halinde sağ kesim ve ülkücüler askere silahla karşı koyacaktır”ifadeleri kullanılıyor.
MİT’in raporlarında özellikle ülkücülerin tutuklanmasına veya askerin ülkücülere müdahalesinin önlenmesine yönelik ifadeler kullanılması da dikkat çekti.
Olaylar bittikten bir gün sonra 29 Aralık 1978’de yazılan raporda “Sağ görüşe mensup Sünni vatandaşlar, komünizmle mücadele için devletin yanında yer alan sağcıların tutuklandığını ve tutuklamaların devam etmesi halinde nahoş hadiselerin doğabileceğini söylemekte ve gözaltına alınan şahısların suçlu-suçsuz dövülmesini tasvip etmemektedir” deniyor.
5 Ocak 1979 tarihli raporda da olaylarla ilgili gözaltına alınanların çoğunun Sünni olmasının Sünniler arasında kınandığı belirtiliyor.
29 Aralık 1978 tarihli rapora göre, olayların bitmesinin ardından sağcılar sıkıyönetim ilanından memnundular ve solun olaylarda hırpalandığını düşünüyorlardı.
Ökkeş Kenger’e MİT koruması
MİT’in 8 Ocak 1979 tarihli raporunda, Ökkeş Kenger’in (Şendiller) 5 Ocak günü yakalandığı, Emniyet Genel Müdürlüğü’nden gelen beş kişilik bir ekip tarafından sorgulandığı ve sinemaya bomba attığı iddiasını yalanladığı belirtildi. MİT’e göre Kenger’in sinemaya bomba attığına ilişkin bir emare yoktu. Kenger’in bomba attıktan sonra ÜGD Genel Merkezi ile yaptığı telefon görüşmesini duyan bir vatandaşın ihbarı da ‘patlamayı sağ kuruluşlara mal etmek amacıyla’ yapılmıştı.
12 Eylül dosyasına giren Kenger’in el yazısı ifadesinde ise olayların gelişimine ilişkin ayrıntılı bilgiler yer aldı. Kenger’in “Pişman olduğum için hiçbir baskı altında olmadan yazıyorum ve parmak basıyorum” diye imzaladığı el yazısı ifadesine göre ÜGD ikinci başkanı Mustafa Kanlıdere, kendisine ‘Güneşi Gördüm’ filminin gösterimi sırasında sinemaya bomba atılacağını söylemişti.
Kenger’in ifadesinde anlattıkları şöyleydi: “Birinci başkanla görüştüğünü ve halkı kışkırtmak ve tahrik etmek için, (solcuların attığı süsü verilerek tahrip gücü az bir dinamit atılarak halkın isyanını sağlamaktı.) Bu arada 1. Başkan Ankara’ya genel merkeze gitmişti. 2. başkan dinamitin atılması için Mustafa Tecirli ve bana emir verdi. O gün saat 3’de Şekerli Camii’nden gelip almamızı söyledi. Ben de aldım.”
Aldığı paketin ayrıntılarını tarif eden Kenger, Yunus İlhan, Mustafa Tecirli ve kendisinin sinemada, filme ara verildiğinde kimsenin oturmadığı ön sıralara bombayı attıklarını ve daha sonra sloganlarla halkı kışkırttıklarını anlattı.
Yunus İlhan da ifadesinde kendisinin sinemanın damına attığı dinamitin patlamaması üzerine, ön sıralara bombayı kendisinin değil Ökkeş Kenger’in attığını söyledi.
MİT ise bu ifadenin ‘işkence altında alındığı için doğru olmadığını’ ileri sürüyordu.
Diken / 20.12.18